İş dünyası yüzünüze bakıyor

İnsanlar hakkında fikir edinme konusunda belirleyici olan yüz ifadesi için artık sosyal medya ve internette çıkan fotoğraflar belirleyici.

Ömür Tanyel

Fethettiği topraklar yanında tutarsız hareketleri adının korku ile anılmasına yol açıyordu. Ama yinede iyi bir baba olduğunu düşünüyor ve kendisinden sonraki nesillerin de kendisi gibi sert ve disiplinli olmasını istiyordu. Ancak düşük yapan gelinini korumak uğruna oğlunun kendisine yaptığı çıkışlar sabır sınırını zorluyordu. Son savaş sırasındaki itaatsiz davranışlarsa kolay hazmedilemezdi. Konuşmak için yanına geldiğinde yine bu konulardan çıkan tartışmalara dayanamadı ve elindeki asayı oğlunun başına doğru salladı. Niyeti bir uyarı darbesiydi ama oğlu başından akan kanlarla yere yığılıp kaldı. Şaşırdı, korktu, bir süre hareketsiz kaldı. Sonra ağzından dökülen “oğlum, oğlum” seslenişleriyle ona doğru eğilerek kucağına doğru çekti.

Bilinen adıyla “Korkunç Ivan” ilk Rus çarıydı. Dengesiz ve sivri çıkışlarıyla bilinirdi. 1581 sonbaharında kimine göre bilerek kimine göre kazayla oğlunun ölümüne neden oldu. 300 yıl kadar sonra ressam Ilya Repin o anı canlandıran olağanüstü tablosunu yaptı. Olayın betimlemesinin yanı sıra yakından bakıldığında Ivan'ın gözlerini çevreleyen ayrıntılar inanılmazdı. Repin Ivan'ın hüznünü, deliliğini, dehşetini ve çaresizliğini oradaymışcasına yansıtmıştı. Yüz ifadesi kavramı zaten asırlardır insanoğlunun ilgisini çeken bir durumdu. Acaba her yerde, her kültürde, her durumda bu ifadeler benzer midir? Yoksa Repin’in tablosundaki ifadenin bize anlattıkları bambaşka coğrafyada yaşayan birine aynı anlamı vermeyebilir mi?

EVRİM Mİ KÜLTÜREL İZLER Mİ?        

Bilimsel anlamdaki ilk izlere 19. yüzyılda rastlıyoruz. Evrim teorisiyle tanınan Darwin’in araştırmaları sonucunda bütün insanların, yaş, cinsiyet ve ırk farkı olmaksızın duygularını aynı biçimlerde ifade ettiğini ileri sürdü. Bunu da yine “doğal seçilim” kavramına bağlıyordu. Yansıtılan duygular bir anlamda seçile seçile damıtılmış ve tüm insanlık için aynı biçime bürünmüştü. Ancak sonrasında itirazlar yükselmeye başlandı. Sınırların bu şekilde sert çizilmesine gerek yoktu. Aynı ifadeler farklı duygusal durumlarda da kullanılabilirdi. Örneğin bilinmektedir ki insanlar düşmanları için kötülük planlarken nefretle gülümseyebilirler. Yine kısmen dışa kapalı bir adalar topluluğu olan Melanezya kültüründe büyümüş gözler ve ifadesiz yüz korkunun değil saldırganlığın simgesidir.

Karar için saniyenin onda biri

Yüz ifadesini değerlendirme işi yalnızca bilimsel bir inceleme alanı değildir. Toplumdaki yansımaları tüm yaşamı etkileyebilir. Mahkeme kayıtlarında da sıkça duyulan “iyi hal” kavramı bir bütünü mü yansıtmaktadır yoksa celsede hâkimin sanığın yüzünden aldığı hissiyatı mı? Çalışmalar göstermiştir ki bir yabancının yüzünden belirli bir kanaat (çekicilik, sevimlilik, güvenilirlik, yeterlilik ve saldırganlık) sahibi olmak için insanların bir fotoğrafa saniyenin onda biri kadar bakması yeterlidir. Fotoğrafı değil gerçeğini görünce bu süre daha da azalır. İşin kötüsü bu ilk izlenimleri değiştirmek için artık saniyeler değil aylar, yıllar gerekmektedir.

Yapay zekâya soralım

O zaman işi daha objektif olabileceği düşünülen yapay zekâya mı bırakalım? Ama duygulardan arındırılmış “yüz ifadesi okuma” durumunda beklenmedik sonuçlarla karşılaşılabilir. Yakın zamanda yapılan çalışmada 144 ülkeden elde edilen 6 milyon video incelenerek 16 tür yüz ifadesi analiz edildi. Burada katılımcılara sırf yüzleriyle yansıtmaları gereken duygular söylenmiş, kesinlikle “kaşlarını çat, yüzünü buruştur” gibi fiziksel değişim emirleri verilmemiştir. Sonuçta aynı duyguya verilen ifadeler katılımcılar arasında ancak yüzde 70 oranında benzer çıkmıştır. Görülüyor ki her tür duygunun tüm toplumlarda aynı şekilde tanımlanmaması tek tip olarak üretilecek yüz tanıma amaçlı yapay zekâ makineleri için büyük bir handikap.

Sosyal medya belirliyor

Yüz ve yüz ifadesi olağan yaşam dışında iş dünyasında hâlâ büyük önem taşıyor. Pek çok ülkede fotoğraflı özgeçmiş artık ayrımcılık yapılacağı endişesi ile hoş karşılanmamaktadır. İyi niyetli gözüken bu önleme karşın araştırmalar, kurumların yaklaşık yüzde 84'ünün işe alım için sosyal medyayı kullandığını ve yüzde 43'ünün de iş başvurusunda bulunanları tanımak için sosyal medyayı veya arama motorlarını kullandığını göstermiştir. Sosyal medyadaki fotoğrafların önemiyse başka bir çalışmada ortaya koyuldu. Aynı pozisyona başvuru yapıldığında daha cazip Facebook resmine (çekiciliğe ve aranan kişilik özelliklerine göre) sahip adayların ölçütlerden uzak resme sahip adaylara oranla yaklaşık yüzde 38 daha fazla iş görüşmesi daveti aldığını ve yüzde 21 daha fazla olumlu algılandığını gösterdi.

Ara Güler’den yüz üzerine

Araştırmacı Paul Ekman’ın yıllar süren çalışmaları sonrasında öfke, korku, tiksinme, mutluluk, üzüntü ve şaşkınlık olarak ifade edilen altı temel duygu (bazılarına göre yedi) tanımlanmıştır. Evrensel olan bu yedilinin yanı sıra utanç, kıskançlık gibi ifadeler kültürlerarası değişkenlik gösterebilmektedir. Ancak her zaman önemli olan duyguların yüze yansıması değil, onların karşıdaki insanlar için ne ifade ettiğidir. Çikolata alınmadığı için yüzünü asıp alt dudağını düşürerek küsen bir çocuk çevresinde yalnızca “sevimli” olarak algılanırsa amacına ulaşması zordur. Objektifiyle bizi hayranlık uyandıran yüz ifadeleriyle buluşturan Ara Güler de bu ifadelere ayrı bir önem veriyordu. Onun sözleriyle yazımızı bitirelim: 

“Ben yaşayan adamın fotoğrafını çekerim. Manzara çekmem, manzara fotoğraf değildir. Bir insanın bir anının yakalanması o zaman değer taşır benim için. Ben insanlı yaşayan fotoğraf çeken adamım.”

Kaynakça

Cowen A. Nature volume 589, pages251–257 (2021)

Baert S. New Media & Society. Volume 20, Issue 3