İnancın ölümü: Under The Banner of Heaven
Köktendinci Mormon topluluğunu kadrajına alan dizi, bir dedektiflik öyküsüyle inanç sorgulamasının eş zamanlı olarak işliyor.
Başak BıçakBirey, köktendinciliğe nasıl ve neden yönelir? Ya da radikal dinciliği şiddete vardıran unsurlar nelerdir? Ve en mühimi, birey inancını sorgulamaya nerede başlar?
Disney+ imzalı Under The Banner of Heaven, 1984 yılında yaşanan gerçek bir cinayet vakasından yola çıkan ve ABD kaynaklı Mormonizm’in dehlizlerini aydınlatırken, tüm bu soruları öyküsünün katmanlarına yerleştirme yüreğini gösterebilen bir dizi. Jon Krakauer’in, 2003’te yayınladığı aynı adlı kitaptan uyarlanan yapım, salt bir dedektiflik serüveni sunmakla kalmıyor, aynı zamanda Mormonizm tarihi ve birey-inanç temelli sorgulamaları da tartışmaya açıyor.
Tek tanrılılar, çok tanrılılar, herhangi bir ilahi vahye dayanmayanlar, çeşitli nesne, sayı veya hayvanı kutsallaştıranlar, çağdaşlıkla örtüşebilenler ya da uyum sağlayamayıp kendi içlerine kapananlar... Her toplumun kendine özgü bir dini uygulaması var ve çağdaş dünyada pek çok din zamanın ruhuna -bir ölçüye kadar- ayak uydurabilmiş durumda... En azından büyük bir çoğunluğu, anarşizm boyutunda çağdaş devleti ve devlete ait gerekleri reddetme eğiliminde değil ki, bu da zaten geniş kitlelere ulaşabilmelerinin en önemli nedenlerinden biri...
Ancak günümüzde hala pek çok toplumda “köktenci” kabul edilebilecek cemaatler var ve bunların en popülerlerinden biri, 1800’lü yıllarda Joseph Smith ile ortaya çıkan Mormonizm ve LDS (Latter Day Saints – Son Zaman Azizleri) olarak bilinen inanış. Mormon Musa olarak da tanınan Brigham Young’la günümüze dek ulaşabilen bu tarikatın uygar dünyayla barışık taraftarları olduğu kadar, köktendinciliği en uçlarında yaşamayı ve ‘sapkınlıklarını’ dini bir kisve altına gizlemeyi düstur edinmiş bireyleri de var.
İşte bu aşırılıkla yoğrulmuş Lafferty ailesi bireyleri, 1984 yılında “tanrıya kurban verdikleri” inancıyla korkunç bir cinayet işlediler ve gencecik bir kadın ile 15 aylık bebeğini katlettiler. Kraukauer’in deyimiyle “inanç temelli bu şiddet olayı”, kitabın ardından Mormon kökenli bir senarist olan Dustin Lance Black’in yedi bölümlük mini dizisine esin oldu ve Mormonizm’in tarihi ile kültürel bağlamıyla harmanlanmış nefis ve bir o kadar da dehşet verici bir öyküye dönüştü.
ZIT KARAKTERLER
Soruşturmaları destekleyecek kurgusal iki dedektifin yaratımı ve mezhebin 19. yüzyılda ortaya çıktığı dönemle birlikte ana öyküden bağımsız olarak iki ayrı akışın eklemlendiği dizi, geçmişin canlandırıldığı kısımlarda yer yer kesintiye uğradığı hissi yaratsa da ana gövdeyle nefes almayı başarıyor. Başrolde yer alan ve nispeten törpülenmiş bir Mormon inancı taşıyan Dedektif Jeb Pyre’ın (Andrew Garfield) çocuklarıyla oynadığı bir bölümle açılan öykü, birkaç gün boyunca soruşturacakları olayın açığa çıkışıyla devam ediyor.
Bu andan itibaren dizi boyunca ona zıtlık oluşturacak yeni ortağı Bill Taba (Gil Birmingham) ile bir yandan olayı araştıran, diğer yandan da kendi inancıyla ilgili sorgulamaya girişen Pyre’ın hayatı, olay çözüldükçe karmaşıklaşmaya; inanışı ve dolayısıyla evliliği köktendincilikle tanıştıkça zayıflamaya başlıyor. Paralel kurgularda geçmişte peygamberin ortaya çıkışı, mezhebini yayma çabalarıyla Mormon teolojisi derinleştirilirken, günümüze gelindiğinde öldürülen Brenda (Daisy Edgar-Jones) ve Dedektif Pyre üzerinden Mormon köktendinciliğinin karanlık tarafı gün yüzüne çıkarılıyor.
Under The Banner of Heaven’ın, öyküsünün finalinde keskin ya da katı çıkarımlarda bulunduğunu söylemek zor ancak bana kalırsa, eş zamanlı izlediğimiz bölümlerde yalnızca Brenda’nın değil, Pyre’ın inancının da ölümü, senarist Black’in tarihi boyutu gösterme gayretini de açıklıyor. Çünkü Under The Banner of Heaven’ın niyeti yalnız Mormonizmin çokeşliliği, kadına karşı akıl almaz tutumu, zina anlayışı, aile içi cinselliği kabul etmeye varan sapkınlığı ya da tanrıya kurban verme arzusunu göstermek değil. Aslında radikal dini anlayışla yara almış bir bireyin inancının ölüm fermanını ilan etmek. Ve tam da bu yüzden ürkütücü, aydınlatıcı ve etkileyici.
Puanım: 7.5/10