İlk oyun ilk ödül
Leyla Feray profesyonel anlamdaki ilk tiyatro oyununda Vasfi Rıza Zobu ödülüne değer görüldü.
Deniz Ülkütekin27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü nedeniyle verilen yılın en başarılı genç kadın oyuncusu ödülünün (Vasfi Rıza Zobu ödülü) bu yılki sahibi Leyla Feray oldu.
Ayşe Kulin'in "Veda"
isimli eserinden Nedim Saban tarafından tiyatro sahnesine uyarlanan oyunda
başarılı performansı ile alkış toplayan Feray'la hem ödülünü hem de mesleğini
konuştuk.
- Böyle bir ödül sahibi olmanın getirdiği duygular nelerdir?
Çok mutluyum. Gururluyum, böyle özel bir ödüle layık bulunduğum için. Bu benim
profesyonel anlamda ilk tiyatro oyunumdu. O yüzden son derece motive edici bir
tarafı var.
- “Veda”da Nevra Serezli gibi son derece değerli oyuncularla birlikte
sahnedesiniz ve Mehpare karakterine rol veriyorsunuz. Oyun Kurtuluş Savaşı
döneminde geçiyor. Bir aşk öyküsü ama dönemin bazı sosyal yansımalarını da
içeriyor.
Ayşe Kulin’in çok sevilen romanı “Veda”yı uyarladı Nedim Saban. Kurtuluş Savaşı
döneminde esir bir şehir olan İstanbul’da bir konakta yaşananları orada yaşayan
karakterlerin gözünden görüyoruz. Mehpare de evin hemşiresi her şeye koşturan
sıcak kanlı tatlı bir karakter. Onu da ikinci perde de daha cesur aktivist bir
karaktere dönüşürken görüyoruz. O dönüşümü oynamak da çok keyifliydi.
- İlk tiyatro oyununuzda oyun içinde dönüşen zorlu bir karaktere yaşam verirken
neler deneyimlediniz?
Karakter o kadar gerçek ve elle tutulurdu ki oynarken çok zorlanmadım açıkçası.
Ayrıca başta Nevra Serezli olmak üzere oyuncu arkadaşlarla ve reji anlamında
bunu destekleyecek çok güzel bir birliktelik oldu. Mehpare'yi canlandırmak çok
keyifliydi.
- Provalardan seyirci karşısında oynamaya geçerken bir tedirginlik yaşadınız
mı?
Aslında genel prova yapamadık. Bu, ilk oyun için tedirgin ediciydi. Onun
dışında çok uzun okuma provalarımız oldu. Turnelerde de üzerine ekleye ekleye
devam ettik. Şu an çıkan oyundan ve olduğumuz yerden çok mutluyum.
- Tiyatroya geçme kararını nasıl aldınız?
Aslında oyuncu olmak istememin nedeni tiyatroydu. Sonra Koç Üniversitesi’nde
kamera arkası okuyunca kamera önüne eşzamanlı olarak geçtim ve oyunculuğa böyle
başladım ama hep diziler üzerinden ilerledi. Hep tiyatro görüşmelerim oldu ama
bir türlü doğru zaman ve projeyi yakalayamadım. “Veda" ve Nevra Serezli
ile oldu. Bana çok güvendi, ben de biraz ondan cesaret aldım. Çünkü yıllar
sonra çok kolay değildi. İyi ki de olmuş.
- Proje seçerken titizsiniz. Nelere dikkat ediyorsunuz?
Çok bileşen oluyor, yapım şirketi çok önemli. O dünyayı kuracak yönetmen çok
önemli, karakterin değişik olması... Her seferinde değişik bir rol oynamaya
özen gösteriyorum. Tüm bu bileşenleri yakalıyorsa ve öykü de beni
heyecanlandırıyorsa kabul ediyorum.
- “Camdaki Kız” mesleki anlamda size ne kattı?
Çok özel bir projeydi. Aslında bir markanın işbirliği olarak başlamıştık. Beş
bölüm konuk oyuncu olarak kalacaktım. Karakter çok sevilince, 30 bölüme yakın
oynadım. Şöyle güzel bir yanı da oldu. Ben resme çok meraklıyım, orada yaptığım
tablolar sonrasında sergilendi.
OYUNCU MU SANATÇI MI?
- “Oyuncu mu olsam sanatçı mı” diye arada kaldığınız oldu mu?
Oldu. Koç Üniversitesi medya ve görsel sanatları seçmeseydim aslında Mimar
Sinan resim bölümünü istiyordum. Ancak girdiğim bölüm bir yıl önce açılmıştı ve
orada da resim bölümü olduğu ve içinde yönetmenlik gibi yönelebileceğim bir
sürü şey için seçtim.
- Çocukken oyunculuğa merakınız var mıydı?
Vardı. İlkokuldan liseye tiyatrodaydım ve çok özenirdim. Roller dağıtılırdı,
iki günde hemen ezberimi yapardım. Sahnede ilk hazır olan bendim. Ancak bunu
mesleğe dönüştürmeye üniversiteden sonra karar verdim.
DÖNEM İŞLERİNİN ARANAN YÜZÜ
-Tarihi yapımlarda da çok aranan ve rol almış bir isimsiniz.
Ben de kendimi dönem işlerine yakıştırıyorum. Ayrıca izlemekten keyif aldığım
işler de dönem işleri.
- Dönem işlerinde rol almanın kendine göre küçük püf noktaları var mı?
Dönemi benimsemekle, okumakla ve bilgi sahibi olmakla ilgili bence. Onun
dışında çok büyük bir titizlik oluyor tabii. Kostümünden dekoruna kadar ve
tabii diyaloglar.