İlerlemeden önce geri dönmek

Synth pop seslerinden Yunan ezgilerine uzanan şarkılarıyla sıra dışı bir müzik üreten Σtella ile çocukluğu, müziği keşfedişi ve köklerine dönüşünü konuştuk.

Deniz Ülkütekin

Alternatif müzik listelerinde son birkaç yıldır iyice görünür olan bir isim ?tella (Okunuşuyla yazarsak Stella). Yunanistan’ın uluslararası alanda pekçok hayranı olan müzisyeni 1980’ler ve 90’lardan eisn aldığı synth pop seslerini harmanlayarak oluşturduğu kendine özgü melodisini her geçen üretiminde biraz daha köklerine yaklaşarak zenginleştiriyor.

Ülkemizde de çok sayıda seveni olan ?tella 2 Kasım Mix Festival kapsamında Zorlu PSM’de sahne alacak.

- 1990'larda Atina'da büyüyen bir çocuk olarak sizi etkileyen müziği nasıl keşfettinizi merak ediyorum. Sizin gibi insanlar için kentin atmosferi nasıldı? Nerede takılıyordunuz, hangi plak dükkanına gidiyordunuz ve hangi plakları satın alıyordunuz?

Dedem ve ailemin plaklarından çoğunu dinliyordum. Dedemin eski bir gramofonu (ki hâlâ bendedir) ile 40'lı ve 50'li yıllardan kalma yedi inçlik birçok Yunan plağı vardı. yaşamımın ilk 8-10 yılı boyunca Nikos Gounaris, Roza Eskenazi, Manolis Chiotis gibi sanatçıları dinliyordum. Büyüdüğüm yer, Atina'nın bir banliyösüydü. küçük bir köy gibi hissettiriyordu. O zamanlar bugünkü kadar gelişmiş değildi. İnsanlar çok nazikti ve büyüdüğüm mahalle büyük bir aile gibiydi, kapılarımızı bile kilitlemezdik. Daha sonra çoğu bugün kapanmış olan plak dükkânlarını keşfetmeye ve kendi plaklarımı satın almaya başladım. Queen, The Doors, Whitney Huston, Nirvana, Bjork, Kate Bush, Fleetwood Mac gibi sanatçıları sayabilirim.

- Solo kariyerinize başlamadan önce birçok toplulukta yer aldınız. Kendi tarzınızı ve müzik zevkinizi nasıl buldunuz?

Her zaman çok utangaçtım hâlâ da öyleyim. Bu yüzden bir yerden başlamam gerekiyordu ve çevremde insanların olması, farklı topluluklarda performans sergilemem solo kariyerime başlamama yardımcı oldu, bayağı da zorladı aslında. Müzikte sürekli bir şeyler keşfetmeyi ve denemeyi seviyorum. Bu yüzden farklı müziklerden ve seslerden esin almayı ve ardından bunları bir araya getirip yeni bir şey yaratmayı sık sık deniyorum.

ÇOCUKLUĞUNUN MÜZİĞİ

- Geleneksel Yunan müziğinin kendine özgü ve belirgin bir sesi vardır. Siz o kökten neyi alıp müziğinize uyarladınız?

Kelimelere dökebilir miyim bilmiyorum ama Yunan müziğinin kalbimde çok özel bir yeri var. Çünkü çok saf olduğunu, 1940'lı, 50'li yıllarda yazılan şarkıların arkasındaki hikâyelerin dürüst ve doğru bir yerden geldiğini hissediyorum. Sanki bunları bir çocuk yazmış gibi... Umarım onları dinlerken hissettiğim sadeliği ve saflığı almışımdır ama genel olarak müziğimin 1950'li ve 60'lı yılların Yunan müziği ile 1980'li ve 90'lı yılların pop müziğinin bir karışımı olduğunu söyleyebilirim.

- Bence bu durum albümlerinize de yansıyor. Kendi isminizi taşıyan ilk albümünüzde oldukça belirgin bir synth-pop tarzınız vardı ancak kısmen "The Break" çoğunlukla ise "Up and Away" ile daha deneysel ve çeşitli türe büründünüz. Müzikal ses arayışınızı ve evriminizi nasıl tanımlayabilirsiniz?

Yıllar geçtikçe albümlerimin nasıl ilerlediğini ve geliştiğini görünce bir bakıma geriye gittiğimi söyleyebilirim. Çok genç yaşta dinlediğim müzikle artık daha çok ilgileniyorum, büyükannem ve dedemin vinil (uzunçalar) seçkisindeki müzik ki bu muhtemelen estetik açıdan bugünlerde yaratmaya çalıştığım müziğe daha yakın ve ben de 30 yaşımda dinlediğim müzikten daha da uzaklaştığımı hissediyorum. Yani sanırım söyledikleri doğru, bazen ilerlemeden önce geri dönmen gerekir.

YENİ ŞARKILARLA GELİYOR

- İstanbul ve İstanbul seyircisi sizin için ne ifade ediyor? Konser öncesinde neler bekliyor ve neyin sözünü veriyorsunuz?

İstanbul'u seviyorum ve geri dönmek gerçekten çok güzel. Canayakın İstanbul dinleyicisiyle yeniden bir araya gelmeyi ve yakında çıkacak albümümden bazı yeni müzikleri paylaşmayı sabırsızlıkla bekliyorum.