Hogwarts’da bir gün

“Bir günlüğüne Hogwarts’ta öğrenci olmak nasıl olurdu” diye düşündünüz mü? Hogwarts Legacy isimli video oyunu, hayranlarını, Harry Potter’ın zamanından bir asır öncesine götürüyor. Gelin biz de bu oyun içinde biraz gezelim ve simülasyona esin olan referanslara bir bakalım.

Serra Rodoplu

24 yıl önce kitaplarla tanıştığımız Harry Potter’ın bizi yaşadığımız dünyadan alıp götüren, eğlenceli, sürükleyici öyküsünde kaybolurken, zamanla filmlerinin çıkmasıyla karakterleri, mekân tasarımları ve büyülerle dolu sahneleri ile bu fantastik evrenin gözümüzün önünde canlanmasına tanıklık ettik. Ancak, ne kitaplar ne de filmler, Hogwarts'ta öğrenci olma hayalinin yanına yaklaşamıyordu. 

Geçtiğimiz günlerde, Harry Potter kitaplarındaki olaylardan bir asır öncesinde geçen “Hogwarts Legacy” oyunu ile bu büyülü evrenini; devasa kalesi, karmaşık oda ve geçitleri içinde, yeni karakterlerle başka bir boyuta evrilerek fantastik ortamını farklı biçimde deneyimleme olanağı bulduk.   

Kökleri çağdaş dünyaya dayanan bir öykü ile zamansız eserler, öyküler, filmler yapmak zordur. Ancak, Harry Potter filmleri ve oyunları, geçmişe ilişkin öğelerle ve uzak geleceğin fantastik öğelerini buluşturarak; göze hoş gelen ve değişik hisler uyandıran bir ortam yarattı ve yıllarca yaşantılarımızda yer edinen zamansız bir evren inşa etti. Peki bizleri bambaşka yerlere götüren Harry Potter evreninin görsel anlamda ilham kaynakları nelerdir?

ORTAÇAĞ ESTETİĞİ

Her ne kadar Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okul’u, Harry Potter serisinin olasılıkla en simgesel mekânı olsa da, öykü, tarihsel esinini, görsel kimliğini, biz Hogwarts'ı görmeden önce şekillendirmekte. Bu dünya ile tanışmamız, Harry'nin büyücülük dünyasına ilk ziyareti olan Diagon Yolu’nda karşımıza çıkar. Buradaki, almaşık duvarlı, mumla aydınlatılmış binalar Ortaçağ dönemini hissettirirken, mekânların çevresindeki ve içindeki insanların Edward dönemi silindir şapkaları, Viktorya dönemi giysileriyle karmaşık biçimde zamanda yolculuk yapmışız gibi hissettirmektedir. 

Bu eklektik zaman yolculuğu; Harry Potter ve arkadaşlarını insanlara ait Muggle dünyasından büyücüler dünyasına götüren; 9 3/4’ten kalkan Hogwarts Ekspresi’nde de sürmektedir. Bu trenin tasarımı göz önünde bulundurulduğunda motoru 1937’de, vagonları ise 1950’de üretilmiştir. Ancak, sahnelere baktığımızda çok daha eski zamanlarda geçtiğini hissederiz. 

Serinin büyülü atmosferini yaratan en simgesel yer; okulunun yer aldığı Gotik tarzdaki Hogwarts Şatosu’dur. Gotik mimari Avrupa’nın sosyo-politik anlamda karmaşalarla dolu dönemi olan Ortaçağ’da ortaya çıkar ve Haçlı Seferi ile hızla yayılır.

Gotik dönem mimari için gösterilebilecek örnekler dini merkezler olan katedraller ve manastırlardır. Bu tarzın ana özellikleri sivri kemerler, yüksek tonozlardır. Mimaride yaşanan teknik gelişmeler sonucu; ışığın içeri girmesini sağlayan vitray pencereli, uzun yapılar inşa edilebilir duruma gelmiş ve binalar, bulunduğu bölgedeki diğer tüm yapılardan yüksek olarak tasarlanmıştır.

GOTİK YAŞAM BİÇİMİ

Ancak, her estetik tarzı yalnızca dekoratif unsur olarak değil, bir yaşam biçimi olarak da değerlendirmek gerekir. Gotik tarz 12. yüzyılın ortalarında ortaya çıkar ve 16. yüzyıla kadar sürer. Bu süreçte sanat ve entelektüel düşünce dini yapılardan yavaş yavaş çıkmaya başlamış, Avrupa'daki ilk üniversiteler ve meslek kuruluşları oluşmuştur. Bu nedenden dolayı, oyunda kullanılan gotik mimari manzara, Avrupa kültüründeki liberal eğitimin önem kazandığı dönemi romantikleştirir. Günümüzde de Oxford, Harvard ve Yale gibi üniversite ve eğitim kurumlarının mimarisine baktığınızda genelde tıpkı düşsel bir mekân olan Hogwards Akademi gibi Gotik mimarinin etkilerini görürüz. 

Bu tür  kitapları okurken, filmleri izlerken veya son dönemlerde sıkça karşılaştığımız oyunları oynarken de yalnızca nostaljik atmosfer içinde değil, mimarinin yarattığı prestij ve gizem duygusu içinde de kayboluruz ve eğitimin heyecan verici; kutsallığını hissederiz. Tıpkı prestijli bir büyü okulu olan Hogwarts’ın seçilmiş öğrencileri gibi.