Her yerde evli ve mutlu

Yaşamı paylaşan oyuncu çift Başak Gümülcinelioğlu ve Çağrı Çıtanak, yine evli bir çifti canlandırdıkları “Sen, Ben, O” ile izleyici ile buluştu.

cumhuriyet.com.tr

Birlikteliklerini geçen yıl sonunda evlilikle taçlandıran Başak Gümülcinelioğlu ve Çağrı Çıtanak, kısa süre önce Blu TV’de yayına giren “Sen, Ben, O” isimli romantik komedi dizisiyle izleyici karşısına çıktı. Yaşamlarına planlar dahilinde olmayan bir bebeğin girmesiyle gündelik hayatları baştan aşağı değişen yeni evli bir çifti canlandıran Gümülcinelioğlu ve Çıtanak, evlenme kararını da dizinin çekimlerinin ardından çıkılan kutlama yemeğinde almışlar. Kendilerinden dinleyelim...

- Sizin evlilik öykünüzde de “Sen, Ben, O" projesinin etkileri olmuş. Biraz süreçten söz eder misiniz? 

Çağrı Çıtanak:Sen, Ben, O” projesi elbette birçok konuda çok özel bizim için. Evlenme hikâyemizin de ilk sayfası aslında. Diziyi çekip bitirdikten sonra ufak bir ekip ile kutlama yemeğine çıktık. Yemeğin bir anında gözüm Başak’a takıldı. Koskocaman gülerek bir şeyler anlatıyordu. Tutamadım kendimi, evlenme teklifi ettim. (Gülüyor) Önce anlamadı haliyle. Sonra inanmadı. Sonra o meşhur “Evet”i duyduk. Hızlı bir evlilik sürecinin ardından bugüne geldik. Ne mutlu!

Başak Gümülcinelioğlu: Çağrı çok güzel anlattı bence. Bana sadece dinlemek, anlamak ve “Evet!” demek düşmüştü. (Gülüyor)

- Böylesi bir yapımda evli bir çifti canlandıracağınızı hayal eder miydiniz? Veya hiç aranızda konuştunuz mu böyle bir şey?

Ç. Çıtanak: Birlikte oynamayı elbette çok istiyorduk. Sevgililikten önce iş arkadaşıydık ve birbirimizle çok rahat anlaşıyorduk. O yüzden birlikte oynamaktan hep keyif aldık ve fazlasını istedik. Böyle bir iş özel olarak aklıma gelmemişti ya da hiç dillenmemişti, ama Başak’ın aklına geldi mi bilmiyorum.

B. Gümülcinelioğlu: Dünyada oyuncu çiftlere baktığınızda da hayatlarının bir noktasında, eğer sürdürülebilir kariyerleri varsa ve ikili iletişimleri kuvvetliyse partnerlik yapanlar ve hatta bunu uzun süre devam ettirenler mevcut. Umuyorum biz de yıllar içinde birlikte sağlıklı adımlar atan iki partner olmaya devam ederiz. “Sen, Ben, O” dizisinden sonra aldığımız yorumlardan; çoğu insanın beklentisinin de bu yönde olduğunu görmek bizi mutlu ediyor.

- Çekimler sırasında zorlandığınız anlar var mıydı?

Ç. Çıtanak: Açıkçası en çok zorlandığım şey gülmemek oldu. Ben normalde de hep gülen biri olarak komedi işinde en çok bununla sınandım sanırım. (Gülüyor) Bir şekilde çözdüm ama işe başlarken hiç aklıma gelmemişti.

B. Gümülcinelioğlu: Kendi denklemimiz o zamana kadar sabitlenmiş, birbirimizin alanlarına, oyunculuk prensibine ve varlığına halihazırda saygı duyuyorduk. Bir diğerimize özel olarak alan kollar, diğerine de alan sağlarız. Uzun süren sağlıklı bir ilişki olması adına da çabalıyoruz, bunun da bu yöntemlerden ve saygıdan geçtiğine inanıyoruz. Çekimlerde birlikte olmak açısından zorlanmadık, aksine bu alışmışlık ve tanışıklık bir sezonu 9 günde hızlıca çekebilmemize neden oldu.

- Yeni evli bir çift olarak günümüz şartlarının evliliğe geçmişten duyduğunuz ve gördüğünüz evliliklere göre ne gibi değişimler getirdiğini söyleyebilirsiniz?

Ç. Çıtanak: Eskiden evlenmek, boşanmak ve çocuk sahibi olmak çok daha büyük meselelermiş. Şimdi zamanın getirdiği farkındalık işin rengini değiştirdi. Böylesini ben de daha doğru buluyorum. Ne birlikteliğinizi  kutlamak ne de mutsuz olduğunuz yerde yolları ayırmak ölüm kalım meselesi olmamalı.

B. Gümülcinelioğlu: Evlenmeden önce evliliğin nasıl hissettirdiği hakkında herhangi bir bilgim olmamasına karşın, fikrim olduğunu düşünüyordum. Soranlara “Biz zaten evli gibiyiz, Çağrı benim ailem, yol arkadaşım!” diyordum. Ama evlendikten sonra, artık aidiyet hissinden mi, aynı soyadı taşımaktan mı ya da yaşadığımız şeylerden ötürü mü bilmiyorum, düşündüğümden daha da eş olunabileceğini hissettirdi bana. Onun dışında huylarımız, hareketlerimiz değişmedi. Zaten niye değişsin ki? Günümüz evlilikleri ile ilgili yorumu da bu konuda uzmanlaşmamış kimse yapmamalı bence. Ben sadece bizimkini biliyorum. (Gülüyor)

SORUMLULUK PAYLAŞILMALI

- Dizide tüm olay örgüsünü değiştiren, planlar dahilinde olmayan bir bebeğin dünyaya gelmesi. Sizce yaşamda yeni doğan bir bebek evlilikte neleri değiştirir?

B. Gümülcinelioğlu: İnanın hiçbir fikrim yok. (Gülüyor) Ancak ben hayatta ve özellikle ikili ilişkilerde bir alma, verme dengesi olması gerektiğine inanıyorum. Bir anne her zaman sadece anne ya da eş değil, aynı zamanda kendi özünde, benliğinde bir kadındır ve bunu kollamalıdır da. Aynı şey tabii ki bu dinamiğin içindeki iki partner ve çocuk için de geçerli. Tabii bunu deneyimlemeden söylemek, deneyimin kendisinden çok daha kolay. Şu an İstanbul Üniversitesi’nde çocuk gelişimi okuyorum, ideal olan da öğretilerde bahsedilen de bu. Bireyin çocuğuna, eşine ve kendine yeterli ve kaliteli zamanı ayırması. Uzun vadede sağlıklı ilişkilerin temelinde bu yatıyor. Ama hangimiz ne kadar başarıyoruz, tartışılır. Umuyorum başarırız Çağrı’cığım. (Gülüyor)

Ç. Çıtanak: Başarırız başarırız. (Gülüyor) Bence de koltuktan oraya ahkâm kesmek, kolay gözüküyor. Naçizane, gördüğüm bir şey var ama. Anne, babalar için kendilerinden daha önemli bir canlının hayatlarına girmesi bir noktada kafa karıştırıyor. Kendileri için ayıracakları enerjiyi birbirlerinden bağımsız olarak çocuğa veriyorlar. Bu da ilişkilerini veya hayatlarının renklerini bitirmek oluyor. Bir yandan da doyumsuz bir çocuk yetişiyor. Halbuki çocuğun iş yükünü bölüşüp sonra hep birlikte sarılmak, var olmak gerekiyor. Önce birey olup, birey yetiştirmek sonra hepsini birleştirerek aile olmak daha doğru gibi. En azından dışarıdan öyle görünüyor. (Gülüyor)

ANILARIMIZI YANIMIZA ALDIK

- Ailecek depremde çok büyük bir acı yaşadınız ve annenizi kaybettiniz. Kelimeler acıları dindirmekte pek yeterli olmuyor ama yine de ikinizin de söylemek istediğiniz bir şeyler vardır diye düşünüyorum.

Biz bu süreçte kalanlarımızı, anılarımızı ve derslerimizi yanımıza aldık, yolumuza gidenler ve kalanların hatırına da daha güçlenerek devam etmeye gayret ediyoruz. Öyle bir süreç ki sadece hüznü değil öğretiyi de içinde barındırıyor. Herkesin gereken dersi çıkarmış şekilde ve şifalanarak hayatına devam etmesi tüm temennimiz. Umuyoruz dayanışma ile atlatacağız. “Sen, Ben, O” bizi heyecanlandırdığından belki de daha çok ailelerimizi heyecanlandırdı. Her yaptığımız iş gibi… Annemizin gönlündeki yerinden, bize olan inancını ve gururunu yansıtmasından dolayı yeri çok büyük bizim için. Çünkü değerlerini, varlığını ve sevgisini de onurlandırma sürecimize dahil. Vesile olanlara da selam olsun…