Her role hazır
Evlilik Hakkında Her Şey'de Koray, Orta Kafa Aşk'ta Mesut, Pera Palas’ta Gece Yarısı'nda bir polis... Engin Hepileri her zamanki gibi farklı ruhları bedeninde ustalıkla taşıyor. Kariyerinin belki de en yoğun dönemini yaşasa da hayallerindeki projeleri hayata geçirmekten de vazgeçmiyor.
Sena TufanEngin Hepileri bugünlerde birbirinden çok farklı projelerde, çok farklı karakterlerle ve ruh halleriyle oyunculuğunu konuşturuyor. Evlilik Hakkında Her Şey'de 6 bölüm konuk oyuncu olarak hayat verdiği Koray karakteriyle toplum içinde kabul görmüş, ama iç dünyasında bir sosyopat olan Koray karakteriyle izleyicinin büyük ilgisini çekti. Orta Kafa Aşk'ta ise duygusal, ama eğlenceli Mesut olarak karşımıza çıktı. Yakın zamanda da Netflix'te gösterime girecek Pera Palas’ta Gece Yarısı'nda ise kriminal hikayede yer alan polisi canlandıracak.
Set çalışmalarının yanında Nergis Öztürk ile devam eden iki kişilik oyunu “Akciğer” ile tiyatro sahnesine de ara vermeyen Hepileri Barış Manço'nun 7'den 77'ye programından esinlenen çocuklara yönelik bir projeye imza atmaya da hazırlanıyor. Böylesi yoğun bir dönemden geçen başarılı oyuncu ile farklı karakterlere hayat vermenin kendisinde yarattığı ruh halini, mesleğine bakışını ve geleceğe yönelik projelerini konuştuk.
- Evlilik Hakkında Her Şey'de hayat verdiğiniz Koray oldukça zorlu bir karakterdi. Kendisini meymenetsiz olarak tanımlıyorsunuz, öte yandan iç dünyası da oldukça karışık. Koray sizde nasıl bir iz bıraktı? Oynarken neler hissettiniz?
Koray gibi bir karakteri oynamak zordu elbette. Başından beri yönetmenlerimizle de konuştuğumuz şey, saf kötü bir karakter olmamasıydı. Hayatın içinden, toplum tarafından kabul görmüş, ama eve girdiği anda değişen hatta çocuğundan bile gerçek duruşunu saklayan bir karakter yaratmaktı derdimiz. Yani gerçek olması... Maalesef içimizde bu adamlardan çokça var. Ve işim gereği en iyi performansı göstererek bu farkındalığın peşinde koştum. Elbette iyi bir ekiple ve yönetim kadrosu ile bunu başarmaya çalışmak daha da keyifli oldu.
- Orta Kafa Aşk'ta ise Koray'ın hem hikayesi hem de davranışıyla zıttı diyebileceğimiz Mesut olarak sizi izledik. Yakın dönemli sayılabilecek iki projede bu kadar farklı iki karakteri oynamak ve her ikisinde de izleyiciden farklı şekillerde beğeni almak her oyuncunun da harcı olmasa gerek. Bu durumda sizi zorlayan bir etken oldu mu?
Her şeyden önce keyifli elbette, peş peşe iki zıt karakteri canlandırmak. Mesleğin en güzel yönlerinden biri farklı duyguları seyirciye kısa sürelerde aktarmak. Rolü sevdikten sonra bir zorluğu olduğunu düşünmüyorum. Hele ki Orta Kafa Aşk’ta Cengiz abi gibi (Bozkurt) uzun zamandır tanıdığım, çalıştığım, mesleğe bakışımızın aynı olduğu ve yetenekli bir oyuncu ile yan yana olmak da ayrı bir keyif ve konfor.
- Oyunculuk hakkında "geleceği heyecanla beklediğiniz bir meslek bu, hayat gibi" sözünüz aynı zamanda oyunculuğun sadece hayatla birlikte biten bir yolculuk olduğu anlamına da geliyor mu? Yani emekliliği de olmayan bir meslek mi bu?
Ben oyunculuğu hayatımın tam ortasına yerleştirdim. Varoluş sebebim. Yaşantımı da ona göre düzenliyorum. Her anımı ve hayallerimi de ona göre kurguluyorum. Her yaşta her rolü oynayabilmek için hazır tutuyorum bedenimi ve kafamı. Oyunculukla nefes alıyorum diyebilirim.
- Dijital mecralarda iş yapmayı nasıl anlatırsınız? Ana akım kanallardan farkları, kolaylıkları, zorlukları nelerdir?
Başı sonu belli hikayelerin içinde olmak gerçek oyuncular için büyük zevk. Çalışma süreleri ve işinizin daha kaliteli olması için size tanıdıkları zaman da çok cezbedici. Hatta olması gereken. Uzun zamandır -sinema filmleri haricinde- unutmuştuk başı sonu belli hikayeleri kurgulayarak oynamayı. Halbuki biz tiyatro metinlerinde bu tür bir çalışma yaparız. Karakterin başından sonuna kurgularız. Dijital projeler bize tekrar bu imkânı yani olması gerekeni hatırlattı.
- Şimdiye kadar oynarken en zevk aldığınız karakter hangisiydi?
Sevdiğim çok karakter oldu. Bazılarını saymak gerekirse. Kronolojik sıra ile “Kampüsistan-Oğuz” “Emret Komutanım- Seyfi” , “İntikam-Hakan” dizilerdeki gözdelerim. Sinema filmlerimi ve tiyatro oyunlarını ise hep ayrı bir kefeye koyarım açıkçası. Hepsini sever geleceğe atılmış imzalar olarak görürüm.
- Oyunculukta ilerlemek ve güncel kalmak için yapılması gerekenleri nasıl anlatırsınız?
İzlemek, okumak ve yeniye her zaman açık olmak bence. Hocam Yıldız Kenter “ben hala öğrencilerimden öğreniyorum” derdi. Günü takip etmenin, oyunculuk ekollerinin gelişmesinin ve bu mesleğin gelecekte var olduğunun önemini anlatırdı. Dünya edebiyatını ve sinemasını takip etmek benim en büyük beslenme kaynağım.
- Bir çocuk programı hazırlığında olduğunuzu biliyoruz. Çocuklara özel içerikler üretmek yetişkinlere göre daha farklı dinamikleri içeriyor olmalı. Nelere dikkat ediyorsunuz?
Özellikle çocuğum olduktan sonra çocuk gelişiminin ne kadar önemli olduğunu tekrar anladım. Bu durum sadece kendi çocuğum için değil onun birlikte büyüyeceği yeni nesil için de geçerli. Ne yapabilirim derken çocuklarla, aynı Barış Manço’nun 7de 77ye programında yaptığı gibi bir formatla karşılaştım. Kendi fikirlerimi de içine katıp pedagog çalışmalarının ardından oğluma ve çocuklara bir şeyler bırakmak istedim. Ve çalışmalara başladık.
- Tiyatro sahnesinde ve sette olmanın farkını ve duygusunu nasıl anlatırsınız?
Tiyatro bambaşka bir alandır. Mekanı belli, saati belli, metni bellidir. Konsantre olmanız gereken tek bir gerçek vardır. Metin. O gece o metni en iyi şekilde aktarmak için buluşursunuz oyuncu arkadaşlarınızla. Her gece aynı metnin değişik dehlizlerine girersiniz. Set ise bambaşka bir dünyadır. Teknik açıdan büyük değişkenlikler gösterir. Özünde bizim için oyunculuk olsa da konsantre alanları farklıdır.
- Yeni bir projeniz varmış sanırım.. Biraz ondan ve gelecek planlarınızdan bahseder misiniz?
Eşimle kendimize çalışmalarımızı gerçekleştireceğimiz bir alan açmanın peşindeyiz. İçinde bol bol provaların yapıldığı, mesleğinde duayen insanları gelip sanat görüşlerini paylaştıkları, bizi devamlı öğretmeye iten bir boş alan. İçini bizim dolduracağımız bir stüdyo. Bulduk da. Yakında çok daha fazla haberiniz olur.
MİLLİ MÜCADELE YILLARINDA BİR GECE YARISI
- Pera Palas'ta Gece Yarısı hem geçtiği dönem hem de konusu itibariyle izleyiciyi şimdiden heyecanlandırdı. Biraz projeden ve karakterinizden bahseder misiniz?
Son yıllarda ülkemizde çekilmiş böyle başarılı bir işin içinde olduğum için gurur duydum. Karga Seven Pictures bu işi çok iyi yapıyor. 1919 yılında ülkemizin kurtuluş mücadelesinde Pera Palas Oteli’nin etrafında cereyan eden kriminal bir hikaye “Pera Palas’ta Gece Yarısı”. Ben de bu hikayenin polisini oynuyorum. Yeni yılın ilk yarısında Netflix’te yayınlanacak. Heyecanla bekliyorum.
CAN'LA BİRLİKTE BÜYÜDÜK
- Evlilik hayatınız nasıl gidiyor? Oğlunuz Can bildiğim kadarıyla 3 yaşına bastı. Hayatının ilk iki yılı pandemi şartları içinde geçti. Bu şartlarda ona nasıl bir düzen kurdunuz?
Biz pandemiyi şanslı geçiren bir aileyiz. Can henüz 1 yaşındaydı pandemi başladığında. Bizim de yazları yaşadığımız Urla'da bir evimiz var. Oraya gittik ve Can, toprakla doğa ile iç içe büyüme şansı yakaladı. Elbette biz de büyümesine tam anlamıyla tanıklık edip birlikte büyüdük.