Hayko Cepkin: 'Yolumdan sapmadım, eğilmedim, bükülmedim'
Hayko Cepkin'in kariyerinde kırılma noktalarının sayısı birden fazla... Kimisi onu kitlelerin ilahı haline getirdi, kimisi de gözlerin ona dikilmesine sebep oldu. Ancak o hâlâ sahnede ve kendi yolunda ilerliyor... Başarısının sebebini de istikrarlı bir şekilde eğilip bükülmeden, yoluna devam etmekten geçtiğine inanıyor. Günümüzün müzik "ticarethanesi"nde başka şansı olmadığını söylüyor.
Ali Deniz Uslu / CumhuriyetHayko Cepkin müzikal macerasında hep farklılaşarak, üstüne koyarak ilerliyor. 7’den 77’ye çok seviliyor, müziğine mesafeli olanların bile saygısını kazanması da şaşırtıcı değil. Çünkü başarısının arkasında samimiyet, sahicilik, cesaret ve özverili bir ekip çalışması var. “Ailem” dediği ekibiyle hayal ettiği her şeyi adım adım yerine getirmeye devam ediyor.
Konserleri akıldan çıkmayan şovlara dönüşmüş durumda. Öyle görünüyor ki bizi daha çok şaşırtmaya devam edecek. Konserleri için dediği gibi “agresif başlarız, kudurtup eğlendiririz, sakinleriz, hüzünleniriz ve elbette gururlu bitiririz” İşte Hayko Cepkin’in anlattıkları…
- Hayko Cepkin bu topraklarda çok sevildi. Hem müziği hem de duruşu ile bir fırtına estiriyor. Peki, nasıl geldiniz bugünlere, kırılma noktalarınız nelerdi?
Çok özel hazırlanılmış, şaşkınlık yaratan bir konser performansınızla veya konuk olduğunuz bir programdaki anlık bir söyleminizle veya cevabınızla kariyerinizi bir anda şekillenebiliyorsunuz. Kariyerim ve projem için mücadele ederken bu tip kırılma noktalarını çok yaşadım. Ama sanırım yıllardır ayakta durabilmemin en büyük sebebi, kurtlar sofrası dediğimiz müzik “ticarethanesi” ortamında, istikrarlı ve kendi yolunda ilerleyişim ve kişilik olarak 7’den 77’ye sevilen bir figüre dönüşmüş olmam. Yolundan sapmadan, eğilmeden bükülmeden ilerleyince insanda “yıllardır yapıyor ve ne yaptığını biliyor bu çocuk” saygısı uyandırabiliyorsunuz! Bu da zaten elde edilmesi, ulaşılması en zor mertebe.
- Müziğiniz başlangıcından bu yana aynı ruhla evrim geçirerek gelişti, artık rafine ve tamamen size ait bir hal aldı. Bu formülü nasıl yakaladınız?
Formülün anasonu da ben oldum, katkı maddesi de. Yeri geldiğinde de finansörü. Bizim ekip benimle “Ninja Kaplumbağalar”daki “beyin” (Krang) diye geyik yapar. Tüm bu aksiyonu tek başıma hayal etsem de bunu başarıya dönüştürmek yıllardır bir aile gibi birlikte çalıştığım sahne ve teknik ekibimin profesyonelliği ile mümkün hale geldi. Onların bana verdiği güven duygusu ile hayal gücümü sınırlı tutmama gerek kalmadığını gördüm. Sonrası mı? Sadece planladım ve hayata geçirdim.
- Bugünlere gelmek için gerçekten büyük emek harcadınız ve bunun ardında ciddi bir mesai var. Geçmişe, baktığınızda bugünleri hayal etmiş miydiniz?
Hedeflerim ve hayallerim her neydi ise hepsini tıkır tıkır yerine getirdim. Ne kendime ne sevenlerime verdiğim sözlerde yalancı çıktım.
- Müzik dünyasında rekabet, taraf tutma, fanatiklik hepsi var. Ülkenin genel atmosferi oraya da yansımış durumda. Sizin de bu anlamda çıkışlarınız oldu, “müziğin birleştiriciliği”ne ne oldu?
Fazlasıyla ticaret kokan işler dışında üretilen her şeye halen ne türden olur ise olsun eşit yaklaşan zihindeyim. Müziğin birbiri ile didiştirilecek bir yapısı yoktur. Zevkler, seçimler meselesidir. Sahnenin egosu ve iddiası vardır. Bunu her zaman kabul eder ve bizzat uygularım. Ama yalnızca sahnemde! Sahnede göstereceğiniz hünerinizden, melodinize, bestenizden, aranjenize, vizyonunuza bıraktığınız etkiye kadar her şey güç gösterinizdir. Bu da birine cevap vermek istiyorsanız en güçlü cevaptır. Konser bittikten sonra normal hayatınıza geri dönebilmelisiniz. Sanırım bu konuda sıkıntı yaşanıyor ve normal hayatlarında da 'Star' yaşantısı devam ettirmeye çalışanlar sebebi ile bu tip didişmeler yaşanıyor.
- Korku iklimi sanatın da kumaşına dikildi. Siz sahneden ve sosyal medyadan mesajlarınızı vermekten çekinmiyorsunuz, arada elinizin dilinizin gitmediği oluyor mu?
Sorunun içinde zaten mevcut iklim konusunda yeterli bilgi veriyorsun. Ben de şöyle diyorum; “özgürce söylemin çok kalmadı ilkbaharı ve yazı. Dikkatli olmak gerekiyor yaşamamak için sonbaharı ve kışı!”
-Bu arada normalleşiyoruz deniyor ama bir yanda da müzik 00:00’da susuyor. Müzik emekçileri neler yaşıyor?
Açıkçası yaşayamıyor! Gözden çıkartılmış bir meslek grubu görünümünde sektörümüz. İddialı değişimler olmadığı sürece de olumlu bir yöne doğru gideceğini düşünmek zor.
- Artık konserleriniz büyük gösterilerle çok daha hareketli ve zevkli. Nasıl bir hayalgücüyle yaratıyorsunuz bunları?
Her dönem kendi hayal gücünü ve hikayesini oluşturuyor. Sokaktan kopuk yaşamadığım için her seferinde ihtiyaca uygun, döneme yansıyacak/yansıtacak yenilikler gözümüzün önünde duruyor. Bu duyguları üretim aşamasına getirebiliyorsanız da hikayenizi yazmış oluyorsunuz. Sonuçta sahne de albümler de biyografik bir yansımadır.
-Salgın patlamadan İstanbul’un kaosundan kaçan şanslı azınlıktansınız. Nasıl bir hayat kurdunuz kendinize?
Sakin, sessiz… Hayvanlar ve yeşillikler ile dolu bir hayat.
-Müziğinizde hep bir isyan vardı ve karanlık bir hava hakimdi. Tüm bunları korurken artık gülümseyen belki de sistemle alay eden bir tavrınız var. Nasıl oldu bu değişim?
Zaman içerisinde anlatım dilinde revizyonlar yapmak bence doğru bir etkileşim yaratıyor. Hep sert, hep çatıkkaşlı olmaktansa dönemsel hitap çeşitliliği, iletişimi daha diri tutacaktır düşüncesindeyim. Bu sebeple sahnem de yıllardır duygusal geçişler ile sıralıdır. Agresif başlarız, kudurtup eğlendiririz, sakinleriz, hüzünleniriz ve elbette gururlu bitiririz.
-Günün birinde farklı müzisyenlerin katılımıyla “Hayko Cepkin Şarkıları” isimli özel bir albüm olsa sizin şarkılarınızı kimler söyler ya da söyleyebilir? Zira vokal tekniğinizin epey de farklı.
Bence söylenir. Herkes benim gibi sert kısımları brutal tekniği ile söylemek zorunda değil. Ben bu tekniği ciddi bir deşarj ve meydan okuma olarak da görüyorum. Sonuçta aslında pek çok şarkımın ruhu nahif. İlk anda yalnızca piyano ile besteliyorum. Sonra sözel anlatım dili sert bir söylem gerektiriyor ise aranjeye yansıtıyorum. Bu sebeple içindeki nahifliği görebilen, yakalayabilen ve aranje olarak hayal gücü kuvvetli her müzisyen kendi dilini yansıtabilecektir. Sosyal medyadan bestelerimi yorumlayan gençleri görüyorum. Bir çoğu çok yaratıcı ve çok hoş, bir kısmı da taklit dilini kullanıyor. Elbette kıymetli olan yaratıcı olanlar.
- Hayko Cepkin dendiğinde 90’ları yaşayan pek çoğumuzun aklında “The Crow” filminden sahneler de canlanıyor. Benimse aklıma o unutulmaz replik geliyor; “Eğer sevdiğimiz kişiler bizden çalınmışsa, onları uzun yaşatmanın yolu; onları asla sevmekten vazgeçmemektir. Binalar yanar, insanlar ölür; ama gerçek aşk, ölümsüzdür.” Ara ara tekrar izler misiniz sizde, ya da sizi böyle derinden etkileyen başka eserler var mı?
“The Crow” benim ergenlik saplantım, bir şeylere ait olma arzularımın tatmin noktasıydı. O film sayesinde film müziklerine ilgi duymaya, rock müzik ile tanışmaya, kargaları tanıyayım derken mitolojiye, aramaya, araştırmaya ve en önemlisi kendim ile ilgili kendi kararlarımı almaya başladım. Yani değişimimin mihenk taşı. Bu süre zarfında yüzlerce binlerce hikaye ve eser gördük, okuduk. Yeni ve yaratıcı bireylerden etkilenmemek mümkün değil.
-Önümüzü görmek artık daha da zorlaştı ama Hayko Cepkin’in gelecek ilgili ne hayalleri var?
2021 yılında “An Epic Symphony” ile yaptığımız çok beğenilen bir konser serimiz oldu. Biz “bu kez son” dedikçe de farklı şehirlerden farklı sahnelerden ve hatta farklı ülkelerden talep görür olduk. 2022 yılında da bu konser serimize devam edeceğiz. Symphony ekibi artık bize alıştı. Bu sebeple sahnede onların daha da interaktif bir konumda yer almaları mümkün oluyor. Bunun ilk örneğini ve sinyallerini 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’mızda Harbiye Açık Hava Sahnesi’nde ufaktan verdik. 2022 konserleri için daha farklı planlamalar kurgulayıp etkiyi daha da arttırma niyetindeyim.