Harnâme (Eşeknâme)

Yüceltme, psikolojideki savunma mekanizmalarından birisidir. Bazı eserler, içlerinde yer alan öfkeyi kırıp dökmeden mizah yoluyla topluma aktarırlar. Şeyhî’nin “Harnâme”si de bunun güzel örneklerinden biridir.

Üstün Dökmen

Şeyhî’nin manzum eseri olan Harnâme’nin* edebiyatımızda bir ilk olduğunu söyleyebiliriz. Aynı zaman da bir hekim de olan şairin mahlası Şeyhî, adı Yusuf Sinan’dır. 

Şeyhî, XIV. asrın sonlarında Kütahya’da yetişmiştir, Çelebi Mehmet’i tedavi ettiği için kendisine ihsan edilen köye doğru yola çıktığında eşkıyalar tarafından soyulur, saldırıya uğrar. Şeyhî’nin bu olayı hicvetmek amacıyla yazdığı Harnâme (Eşeknâme), edebiyatımızdaki ilk mizahi şiir ve fabl sayılabilir. Harnâme’nin, yıllar sonra Neyzen Tevfik’le zirveye ulaşan mizahî şiir ve hiciv anlayışının atası olduğunu düşünmek mümkündür.

HARNÂME’NİN KONUSU

İyi beslenemeyen, zayıf, yükler altında ezilmiş bir eşek vardır, çayırda yan gelip yatan besili öküzler görür, canı sıkılır. “Ger (gerçi) beni arpa oku yay eyledi, bunların boynuzun kim ay eyledi?” diye düşünür. Öküzlerin buğday yedikleri için böyle semirdikleri sonucuna varır, yandaki buğday tarlasındaki buğdayları yemeğe karar verir. Tarlaya girip tıka basa karnını doyurur, ekinleri yok eder. Bu durumu gören tarla sahibi ise eşeği döver, hırsını alamaz bir kulağını ve kuyruğunu keser. Bunun üzerine yaptığına pişman olan eşekçik şöyle der:

“Batıl isteyü hakdan ayrıldum, boynuz umdum kulakdan ayrıldum.” 

Bu eserdeki kıssadan hisse nedir, ne olabilir? İrdeleyelim.   

HARNÂME’NİN YORUMU

Harnâme’yi farklı bakış tarzlarıyla, katman katman yorumlayabiliriz. O günden bugüne fazlaca değişmeyen yüzeysel yorum şu olabilir:

“Kaderine razı ol, haline şükret, zengin fakir ayırımına aklını takma, eşitsizliğe itiraz etme, porsiyonlarını küçült, başkalarının malikânelerine, saraylarına özenme, kanaatkâr vatandaş ol, aksi halde dayak yersin, elindekinden de olursun.”

söyleŞüphesiz ki Şeyhî bu iletiyi vermek için yazmamıştır şiirini, bir haksızlığı hicvetmek için yazmıştır. Büyük bir ihtimalle onu üzen eşkıyalar hiçbir zaman bu şiiri okumadılar. Ancak şiir zamanla ünlendi ve ülkenin yöneticileri tarafından okundu. Şair aslında halkın güvenliğini sağlayamayan yöneticileri hicvetmektedir. Kendisine bağışlanan köye gitmekte olan bir hekim eşkıyaların saldırısına uğramıştır, muhtemelen saldırganlar yakalanmamıştır. Şair ülkesinde tanık olduğu bu zorbalığı ve otorite boşluğunu eleştirmiştir. 

Şeyhî başına gelenlere esef etmek, dizini dövmek yerine hicve, mizaha başvurmuştur. Şairin o gün yaptığı şeye günümüzde yüceltme (sublimasyon) diyoruz. Yüceltme, psikolojideki savunma mekanizmalarından birisidir, kişinin içindeki öfkeyi, saldırgan bir davranışa dönüştürmeden, topluma yararlı olabilecek bir şekilde, sanatla, mizahla ifade etmesi demektir. Picasso “Guernica”da Nazileri, Puşkin “Yüzbaşının Kızı”nda çarı, Gogol, “Ölü Canlar”da ülkesindeki kokuşmuşluğu, Osman Hamdi “Kaplumbağa Terbiyecisi”nde hantal Osmanlı bürokrasisini, Tanpınar “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”nde ülkedeki trajikomik düzeni, yüceltme mekanizması yoluyla eleştirmişlerdir. (Büyük eserlerin yanında esamesi okunmasa da Ankara Kumrular Sokak’ta geçen bir olayı konu alan bendenize ait “Bir Güvercinin Hazin Hayatı” adlı romanda da, mizahın ve hicvin eşlik ettiği bir yüceltme mekanizması sergilendiği söylenebilir.)

Atamız Şeyhî’ye saygılarımızla…            

________________________________

* Şeyhî, (2011), Harnâme, İstanbul: Kapı Yayınları.