Hacı Bektaş ve Evrensel Felsefesi
Hacı Bektaş’ı anlayamazsak, Anadolu’yu anlayamayız, kendimizi hep yabancı gibi hissederiz...
Ayşe AcarHer ağustos ayında Hacı Bektaş’ı anma etkinlikleri nedeniyle şu sözler gündeme gelir;
“Hararet nârdadır, sacda değîldîr/ Kerâmet baştadır, tâcda değîldîr/ Her ne ararsan kendînde ara/ Kudüs’te, Mekke’de, Hâc’da değîldîr.”
İnsanın düşünce alışkanlığını yapı söküme uğratan bu ifadeden etkilenmemek mümkün değil. Hacı Bektaş’ın* söylediği her söz sanki geçmişten değil de henüz gelmemiş bir gelecekten söylenmektedir.
“Bizim nazarımızda kadın, erkek farkı yok, eksiklik noksanlık senin görüşlerinde.” “Dili, dini, rengi ne olursa olsun iyiler iyidir.” “Yetmiş iki milleti bir bilmeyen bizden değildir.”
Bu sözlerin tamamı, “bütün insanlığı ilgilendiren” anlamındaki evrensele gönderme yapar. Hacı Bektaş (Hünkâr) bir anlamda şunu diyor; Biz, evrensel olduğunu bildiğimiz “iyi” ile ilgileniyoruz. Biz, kadın veya erkek ile değil, insanla ilgileniyoruz.
İNSAN MERKEZCİLİK VE HÜNKÂR
Anadolu Alevi – Bektaşi Geleneğinin kurucu öznelerinin başında gelen Hacı Bektaş, insanı merkeze alan düşünce dünyasından dolayı genellikle “insan merkezcilik” (hümanizm) bağlamında ele alınmaktadır. Söz konusu olan Hünkâr ise bu bağlamın hatalı olduğunu belirtmeliyiz. İnsan Merkezcilik, insanlık ailesine dair bir duyarlılığa işaret etmez; 14. Yy’da ortaya çıkan akım, insanı salt ussal bir varlık olarak ele alır. Bu ele alışta insan, başta Tanrı olmak üzere usu aşan tüm şeylerin karşısına konularak merkeze alınır. Hacı Bektaş’ı insan merkezcilik bağlamında ele almak onu Hızır’dan, Kırklar Meclisinden koparmak demektir. Fakat Hünkâr, Hızır’la yan yana iş yapan bir Kalenderî - Melâmi’dir.
EHL-İ BEYT VE HÜNKÂR
Nasıl oldu da ellerinde keşkül, yalın ayak gezen Kalenderîler içlerinden tüm insanlığa seslenen bir filozof ve bir toplum kurucu çıkardılar? Nasıl oldu da 12. yy da birileri kadın erkek ayrımını aşıp “Yetmiş iki milleti bir bilmeyen bizden değildir” diyebildi?
Hacı Bektaş, tarihte birden bire ortaya çıkmış değildir. Köklü bir geleneğe bağlıdır. Horasan Melâmiliği ve onun da dayanağı olan Ehl-i Beyt’tir bu kök. Hz. Muhammed, Hz. Ali, Hz. Fâtıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’den oluşan Ehl-i Beyt’in ne dediğini kavramış,“güzel ahlak” tanımıyla etik özneye yapılan vurguyu içselleştirmiş bir“yol” yenileyicisidir, Hacı Bektaş. Geleneğini çağının gereklerini dikkate alarak yenilemiş bir Veli’dir.
Hünkâr’ı en iyi anlatacak kelimedir bu. Sorumlu, dost, koruyucu anlamına gelen “Veli” kelimesi tüm yaptıklarını özetler. Yaşadığı toplumun, insanlığın ve çağın, hatta geleceğin, sorumluluğunu omuzlarına alıp ona bir dost ve koruyucu olarak yol göstermiştir.
ANADOLU VE HÜNKÂR
Günümüzden 800 yıl önce yaşamış bir insandan bahsediyoruz. “Kimdir Hacı Bektaş?” Bu soruya nitelikli yanıtlar verilmediği sürece bu topraklarda birer yabancı olarak kalmaya devam edeceğiz. Anadolu’yu mayalayan kişidir Hacı Bektaş...
Anadolu’yu tanımıyoruz. Anadolu; “insanlık ailesinin tamamını kıymetli görmeyen bizden değildir,” diyen insanların yaşadığı yerdir. Anadolu; başında köyün yıldızları parlarken tüm varoluşu hesaba katarak söz söyleyen insanların yaşadığı yerdir. Anadolu, Hacı Bektaş’ın içine tüm dünyayı sığdırabildiği yerdir.
Anadolu’yu tanımıyoruz… Kimimiz kendini doğuya, kimimiz batıya ait hissettiğini düşünüyor. Bu da yanılgı. Hissedilen ne doğulu ne de batılı olmaktır. Bir tür yabancılaşma, kendini tanımayıştır.
Hacı Bektaş; iyilik, doğruluk ve güzellik arasındaki ilişkiyi kavramış ve ardından sorumluluğun bilinci olan özgürlüğe dikkat çekerek söz söylemiş kişidir.
“Her ne ararsan kendinde ara
Kudüs’te, Mekke’de, Hâc’da değildir.”
Bu tanım; varlığının sorumluluğunu al ki özgür olasın demektir.
Hacı Bektaş’a derin saygılarımızla…
*Asıl adı Bektaş’tır. Hünkâr ismi öğretmeni tarafından verilmiştir. “Hacı” kelimesi “Hace, hoca; öğretmen anlamına geldiği gibi, Hacegân koluna da gönderme yapar.