Günümüzün güzellik tanımı sorunlu mu?
Güncel güzellik tanımı ile geçmişinki arasında felsefi açıdan büyük farklar göze çarpıyor.
Ayşe AcarFelsefi bir disiplin olarak estetik 18. yüzyılda, akılcılık çağında ortaya çıkmıştır. Felsefi estetiğin kurucusu Alexander Baumgarten’a göre estetik, “güzel düşünme” sanatıdır. Estetikten, Baumgarten’ın tanımı ile güzel düşünme sanatından yoksun olmak “güzel”e ilişkin tüm tespitlerimizin niteli olmasını engeller.
“Düşünme üzerine düşünme eylemi” olan felsefede güzel, kendi alt dalı olan estetiğin konusudur. Estetik görü, düşünceye yönelik bir görüdür. Güzel üzerine düşünmek elbette yalnızca filozofların sorunu olmamıştır. Filozofların tartışmaya aldığı düzeyde olmasa da sıradan insanlar güzel üzerine düşünmüş, güzellik kavramına mesai harcamışlardır. Güzellik, uzun zaman ahlak ve karakterle ilişkilendirilmiştir.
Byung Chul Han işte bu anlayışın günümüzde tamamen değiştiğini ve güzelin, kadınlar için “seksi olmak” anlamında kullanıldığını söyler. Chul Han, Eva Illouz’dan alıntı yaparak şöyle der: “19. yüzyılda orta sınıf kadınları, seksapalliklerinden dolayı değil güzelliklerinden dolayı çekici bulunurdu... Bizzat cinsel çekicilik yeni değerlendirme kıstasını tesis etmiştir ve bu da hem güzelin hem de ahlaki karakterin yerine geçmiştir. Veya daha çok bununla karakter ve psikolojik mizaç eninde sonunda seksiliğe tabi olmuştur.” (*)
Karakter sözcüğü Yunanca “oymak, iz bırakmak” anlamına gelen “charassein”den gelir. Sözcük anlamından yola çıkarak karakterin kişide sonradan oluşan bir durum, bir iz olduğunu ve karakter sahibi, izi olan kişilerin etki olarak çevresindeki insanlarda da iz bıraktığını söylemek mümkündür.
SABIR VE ZAMAN
Karakter edinmek tıpkı bir taşı oyma işleminde olduğu gibi sabır ve zamana gereksinim duyar. Güzel oluşun karakterle ilişkisinin çözülmesi cinsel bir uyaran olarak seksepaliteye kurban edilmesinin altında estetik uzaklığın ortadan kaldırılmış olması yatmaktadır. “Estetik uzaklık, güzele ilişkin derin düşünceye sevk eden durup bekleme eylemini mümkün kılan” şeydir. (**)
Düşüncelerin, duyguların, kavramların tüketim nesnesi duurumuna gelmesi bir tür sabırsızlık cehenneminde olduğumuzu söylüyor bize. Düşüncelerde, duygularda, kavramlarda derinleşmek için durup beklemiyoruz.
Bir düşünceden öbür düşünceye, bir duygudan öbür duyguya, bir sözcükten öbür sözcüğe hemen geçebilmenin marifet zannedildiği bu “fastfood cehennemi”nde Chul Han’ın tanımı ile “ideal müşteri, karakteri olmayan insan”dır. Karaktersizlik, kapitalist tüketim endüstrisine “gelişi güzel tüketim” kültürü yaratma olanağı sağlar.
PEKİ NE YAPMALI?
Dikkatimizi gelişi güzel olandan “güzel olarak güzel”e çevirmek doğru bir başlangıç olabilir. Binlerce yıl önce antik Yunan’ın agorasında yankılanan bir soru vardır: Güzel nedir?
Güzel bir çiçek, güzel bir tablo, güzel bir kadın veya güzel bir erkeği işaret etmek pek çoğumuzun kolaylıkla yapabileceği bir iştir. Peki güzelin kendisi nedir? Gelişi güzel yanıt vermekten titizlikle kaçınıp estetik mesafeyi mutlaka korumalı, kavramın kendisinde derinleşmeyi denemeliyiz. Öyle ki bu düşünme eylemi biz de bir iz bıraksın.
Her şeyin hemen erişilebilir olması gerekmiyor. Kendisini estetik bir karakter olarak tarihe yazdıran, iz bırakan Yunus Emre’nin doğru odunu bulmak için 40 yıl uğraşması boşuna olmasa gerek.
Karşısında arzu ve zorlamanın varlık bulamadığı güzel her ne ise bize bu dünya ile olan ilişkimizi yeniden ve hiç olmadığı kadar anlamlı kurma olanağı verebilir.
Kaynakça
*, ** Byung Chul Han, Güzeli Kurtarmak, çeviren: Kadir Filiz, İnsan Sanat Yayınları.