Gezgin bir âşık: Davud Sulari

Kimi âşıklar yerleşiktir. Bulunduğu köyde, kasabada ya da ilde sanatlarını icra ederler. Kimileriyse gezgindir, tıpkı Davud Sulari gibi.

Ayşe Acar

Anadolu âşıklık geleneği sanat aracılığıyla Aydınlanmaya sunulan katkıların en başında gelir. Çalıp söyleyen, zaman zaman da hikâye anlatıcılığı yapan bu âşıkların dilinde hiç kuşkusuz kendi gönüllerinde buldukları duygular vardır. Ancak aynı zamanda o gönül içinden geldikleri toplumun tüm duygu yükünü taşır. 

Kimi âşıklar yerleşiktir, bulunduğu köyde, kasabada ya da ilde sanatlarını icra ederler. Kimileriyse gezgin âşıktır tıpkı Davud Sulari gibi. 

Gezerek âşıklık etmek bir çiçeğin rüzgârın kanatlarına binerek polenlerini dağıtması gibidir. Hem çiçek geziye çıkar hem de gezdiği yerlerde yeni çiçekler açar. Melih Duygulu, Davud Sulari için, “Âşıklık mesleğinin Evliya Çelebi’si” diyor. (*) İran’dan Hollanda’ya kadar atı Leyla’nın sırtında gezip dolaşan Sulari için çok yerinde bir tanımlama. Gezdiği ülkeler arasında Hindistan, Pakistan, Kafkaslar, İsviçre, Fransa, Danimarka gibi pek çok ülke var.

DÜNYAYI GEZDİ

Başka kültürleri, başka insanları tanıma arzusuyla âşıklık birleşince Davud Sulari dilin sınırlarını zorlayıp deyişlerini Almanca, Fransızca yazmaya bile çalışmıştır. Bu denli özgün oluş onun sesinde de vardır. Açık hecelerde yaptığı triller, kapalı hecelerde ve sessiz harflerde yaptığı vibratolar “Davud Sulari okuması” denilebilecek bir tavır yaratmış ve Türk halk müziğinde tanınan pek çok isim bu tavrın takipçisi olmuştur. 

“Üç telli, dört telli, beş telli turnam/Sen olmaz isen buralarda durmam.”

Turna burada belli ki kendini bağlama olarak gösterendir. Fakat aynı turna bir bakmışız ki semah olarak da karşımıza çıkar. Bazı âşıklar bu turnadan habersizdir, bazıları ise o olmadan Anadolu’da yaşayamaz. Davud Sulari’yi buralı yapan turna hangi turnadır? Alevi Bektaşi geleneğinin seçkin öznelerinden olan Pir Sultan Abdal’ın diliyle yanıt verelim: “Hazreti Şah’ın avazı turna derler bir kuştadır.”

Hazreti Ali’nin sesini, kelimesini kim taşır? Kimdir bu turna? Geleneğin söylemine titizlikle yaklaştığımızda bu soruya vereceğimiz yanıt Fatıma Ana’dır. Fatıma Ana gâh beş telli turna olur gah semah eden bir kuş; zira bu yol onun yoludur. 

“Bugün bayram günü derler âlem eğlenir/Sen bizim yaylaya gel başın için.”

İnsanların bayram ettiği bir günde Sulari birinin eksikliğini hissediyor, “Buraya gel” diyor.

“Dertliler oturmuş derdin söyleşir/Etme intizarı gül başın için.”

İntizar kelimesini “bekletme” anlamında kullanan âşık, “Gel dertleşelim, söyleşelim, diyeceklerim var” diyor.

“Hayran oldum, bakakaldım yüzüne/Sürme değil rastık çekmiş gözüne/Hıçkırarak başım koysam dizine/Saçım okşa, gönlüm al başın için.”

Seslendiği kişinin bir kadın olduğunu bu dizelerden anlıyoruz. Sürmeyi hem kadınlar hem erkekler kullanırken rastığı yalnızca kadınlar kullanır. Kimdir bu kadın? 

“Davud Sulari’yem ahd u emanda/Bir yıldız doğmuştur devri zamanda/Seher bülbülüyem ulu divanda/Sen benim vekilim ol başın için.”

O kadın “zöhre yıldızı” olan Fatıma Ana’dır. Geleneğe göre ulu divanda vekil olacak kişi odur.

Âşık Davud Sulari aynı zamanda politik bir karakterdir. Atatürk’e, Cumhuriyete ve onun laiklik ilkesine şiirler yazmış bir şairdir. Bu dünyadan ayrıldığında tarihler 18 Ocak 1985’i gösteriyordu. Davud Sulari’yi derin bir saygıyla anıyorum.

(*) Melih Duygulu; Âşık Davud Sulari – Üç Telli Turnam