Galatasaray camiasında yara: Ateş-Güneş

Geçtiğimiz haftalarda sizlerle Kardeşlik Maçı’nı paylaşmıştım. Bugün sizleri biraz daha geriye götüreceğim. Perde arkasında İnönü/ Devletçi-Bayar/ liberal çekişmesinin ayak izlerini taşıyan, spora siyaset ve ticareti karıştıran, gazete ve dergileri iki ayrı kampa bölen bir öykü bu.

Prof. Dr. Şaduman Halıcı

Tarih 3 Şubat 1933. Sporseverlerin dikkatle beklediği bugün Galatasaray’ın kongresi yapılacaktır. Sorunların gölgesinde bir kongre vardır. Çünkü birinci lig futbol takımının ardı ardına aldığı üç yenilgi bütün okları takıma ve yönetim kuruluna çevirmiştir. Kendisini Galatasaray’ın kurucusu ve en eski Galatasaraylı olarak tanımlayan Abidin Daver’e göre bu durumun iki nedeni vardır.

İlki Galatasaray’ın futbolda bir bunalım geçirmesi, ikincisi takımı yıllardır sarsan ikiliktir. İlki önemli değildir, çünkü kulüp 28 yıllık ömründe pek çok bunalım yaşamış ve atlatmıştır. Üstelik Galatasaray pek çok farklı alanda sporcusu olan bir kulüptür. Birinci lig takımının yenilgileri kulübü sarsmayacaktır. Asıl tehlike Galatarasay’ı içinden kemiren ikiliktedir.

PEKİ, İKİLİK KONUSU NEDİR?

Bir kesim, futbolda amatör ruhla devamdan yanadır. Diğerleri ise uluslararası arenada yer bulabilmek için profesyonelleşmeyi savunur. İkinci grupta Yusuf Ziya Öniş, Sadun Galip gibi güçlü Galatasaraylılar vardır. Eğitim Bakanlığı’nın öğrencilerin kulüplerde oynamasını yasaklaması da bu grubun elini güçlendirmiştir. Çünkü kulübün futbolcu kaynağı lisesidir. Galatasaraylı Eşref Şefik Atabey de 1932 yılı sonlarında gerek Olimpiyat spor dergisinde gerekse Akşam gazetesinde kulübünün aldığı yenilgileri oldukça sert eleştirir, profesyonelliği savunur. Ancak özellikle Olimpiyat’taki yazıları tepki çeker. Çünkü dergi 1931 yılından beri Galatasaray kulübünün mali desteğiyle çıkmaktadır. İmtiyaz sahibi Galatasaraylı Sadun Galip yazı işleri müdürü de Eşref Şefik’tir. Üstelik derginin çıkış amacı kulüp hukukunu korumaktır. Kongre öncesi Eşref Şefik’in dergi ile ilişiği kesilir.

Galatasaray 3 Şubat’ta kongresini yapar. Mazlum Bey kulüpteki ikilikten duyduğu üzüntüyü dile getirir. Yenilgi nedenleri tartışılırken eski yönetim kurulu üyelerinden Suat Bey kusuru futbolcularda bulur. Baş kaptan Muhlis Bey ise takımın zayıflığının 1931-32 sezonunda lig maçlarına katılmamasından kaynaklandığını söyler. O gün Eşref Şefik’in durumu da iki önerge ile kongreye taşınır. Sonuçta Yönetim Kurulu oy birliğiyle ihraç kararı alır. Böylece birlik değil, ayrışma tetiklenir.

Eşref Şefik’in ihracını pek çok futbolcu ile kulüp üyesinin istifası izler. Bunlar kulüplerinden çekilirken ileride tekrar kulübümüze dönmek ve istifamızı geri almak kaydını da koyar. Bu kayıt kamuoyunda Galatasaray’ı ele geçirme operasyonu olarak yorumlanır.

Eşref Şefik ise yeni bir takım kurulacağını duyurur. Yunus Nadi, Sporda ayrılığa yer yoktur diyerek ayrılıkçıların eski ocaklarını yıkmaya kalkışmayacağını düşünse de takım kurulur. Sarı-Kırmızı adıyla Baltalimanı Çayırı’nda antrenmanlara da başlar. Koşullar ağırdır. Çayır kenarında soyunurlar, maçtan sonra dereden avuçladıkları suyla yüzlerini yıkarlar. Eşref Şefik bu güçlükleri şöyle aktarır: Daha düne kadar sıcak duşlara, kirli formalarını arkalarından toplayıp yıkattıracak hademelere alışmış olan gençlerin, elbiselerini asacak yerleri olmadığı halde neşe içinde idman etmeleri hayran kalınacak değişikliktir.

Eski Galatasaraylı futbolcular ile Beşiktaşlı sol açık Eşref antrenman maçlarında birbirleriyle mücadele eder. Bir takım sarı, diğeri kırmızı forma giyer. Fenerbahçe de Sarı-Kırmızı’ya destek verir. Bu arada İdman Cemiyetleri İttifakı Merkezi Galatasaray Kulübü’ne yaptığı bir ziyaret sonrasında Sarı-Kırmızı ismine izin vermeyeceğini açıklar. Hatta Merkez Genel Başkanı Aziz Bey Galatasaray’ın parçalanmasını doğru ve yararlı bulmadığını söyler.

Fenerbahçe’nin, istifa eden kimi futbolcuları takımında oynatması ise yeni bir sorun doğurur. On iki İstanbul kulübü, Fenerbahçe Genel Kaptanı ve Futbol Heyeti Başkanı Zeki Rıza Bey’in istifasını ister. Zeki Bey istifa ederken, Sarı-Kırmızı ismini kullanamayacağını anlayan yeni takım Ateş-Güneş adıyla kulüp kurma iznini alır. 6 Ekim 1933 günü de Beyoğlu Halk Partisi toplantı salonunda Hasan Vasıf Bey’in başkanlığında ilk kongresini yapar.

Kulüp Başkanlığına Atatürk’ün yaveri aynı zamanda İş Bankası İdare Meclisi üyesi Cevat Abbas Gürer seçilir. İkinci başkan Kemal Salih, Genel Sekreter Sadun Galip olur. Genel kaptan olarak da Yusuf Ziya (Öniş) Bey’in adı geçer. Yusuf Ziya Bey İş Bankası İstanbul Şubesi müdürüdür. Bankanın genel müdürü ve İktisat Bakanı Celal (Bayar) Bey de yeni kulübün üyelerindendir. Kongre üyeleri Cumhurbaşkanına da saygı telgrafı çeker. Gazi Mustafa Kemal de Hasan Vasıf Bey’in aracılığıyla kulübe şu yanıtı verir: Yeni kurulan spor kulübü üyelerinin hakkımdaki duygularına teşekkürlerle başarılar dilerim.

İş Bankası’nın desteğini alan Ateş-Güneş Taksim Sıraselviler’de muazzam bir kulüp binasına yerleşir. İlk sınavını ise Romanya’dan Timişoara takımı ile verecektir. Futbolcular için altın sarısı ipek formalar ısmarlanır, formaların arkasındaki numaralar da kırmızıdır. Böylece Avrupa’da epeydir kullanılan numaralı forma giyme Türk futboluna Ateş-Güneş’le girer. Fenerbahçe de stadını vererek Ateş-Güneş’i desteklemeyi sürdürür. Ne var ki Ateş-Güneş, Timişora’nın ilk on beş dakikada attığı 6 gole ancak 2 golle yanıt verir, 6-2 yenilir.

Ateş-Güneş Kulübü’nün tarihi yenilgiyle başlamıştır. Ancak kısa sürede liglerde fırtına gibi esecek Galatasaray’la olaylı maçları olacaktır. Ayvalı Maç’ın öyküsünde buluşalım.