Futbolda bağlantı felsefesi
Futbol dünyası bilinen tüm taktikleri geçersiz kılabilecek bir yaklaşımı tartışıyor, “bağlantı futbolu.”
Deniz ÜlkütekinYaz aylarında transfer haberleri dışında pek bir gelişmenin yaşanmadığı futbol dünyasında bu yaz, birkaç aydır dikkat çekmeye başlayan bir felsefi yaklaşım patlama yaptı. Brezilya çıkışlı olan ve “bağlantı futbolu” isimli bu yeni anlayış yakın gelecekte futbolu tamamen değiştirebilir. Rio de Janeiro’nun köklü takımlarından Fluminense’nin teknik direktörü Fernando Diniz, aldığı sonuçlarla olmasa da sahaya koyduğu anlayışla fark yaratıyor.
Futbol taktiklerinin gelişimine aşina olmayanlar için açıklaması zor olan bu yeni felsefeyi anlatmak için biraz eskilere gitmek gerekir. Futbol, Britanya’dan dünyaya yayıldığından beri bu iyi, eski oyunun en başarılı ve tutkulu ülkelerinden olan Brezilyalılar oyuna başından beri Kıta Avrupası’nda farklı yaklaştı ve oyunun temel özelliklerinden olan ve Avrupa’da gelişen “Pas ver ve yeniden pas almak için boşa çık” ilkesini uzun süre göz ardı ettiler. Bunda, ülkenin kölecilik tarihiyle derin bağları olan, siyahi oyuncuların eşsiz top sürme yeteneklerinin etkisi büyüktü. Brezilyalı dripling ustaları, topu kolay kolay ayağından çıkarmaz karşısındaki savunma oyuncusuyla adeta dans ederek eğlenirlerdi.
Geleneklerine bağlı kalmakta da haksız sayılmazlardı, o kadar yeteneklilerdi ki onların Avrupalılar gibi oradan oraya koşturmalarına gerek yoktu. Nitekim 1958 ve 1962’de Pele, Garrincha, Vava ve Didi gibi o güne kadar görülmemiş yetenekteki “yeşil saha büyücüleri”yle iki dünya kupası kazanarak haklılıklarını da kanıtladılar.
AVRUPALI GİBİ Mİ OYNASAK?
Ancak sonrasında işler değişti. Avrupalılar düzenlerini geliştirdikçe futbol taktiklerinde üstün gelmeye başladılar, 1966’daki düş kırıklığından sonra Brezilya’da bugüne kadar sürecek bir tartışma başlayacaktı. Aslında çağdaşlaşma yarışına sonradan katılan her ülkede yaşanan, bizde “Batılılaşma” ekseninde seyreden tartışma Brezilya’ya en büyük gurur kaynakları olan futbol üzerinden “Avrupalılaşma” ismiyle girecekti.
1970 Dünya Kupası’ndaki Brezilya, öncekilerden daha çok koşuyordu ve fizik kapasite olarak rakiplerinden eksik değildi. Hızlı paslaşıyorlardı ve bir de yetenekli olunca tarihin en rahat elde edilen dünya kupası zaferlerinden biri geldi. Sambacılar aradıkları formülü bulmuş gibilerdi. Ancak dört yıl sonra Almanya’da ortaya çıkacak turuncu formalı 11 adam Brezilya’nın sistem ayarlarını geri döndürülemez biçimde bozacaktı.
TOTAL FUTBOL VE AVRUPA'NIN ZAFERİ
Hollanda’nın 1974 Dünya Kupası’nda ortaya koyduğu “total futbol” anlayışı futbolda kalıcı izler bıraktı. Bugün en basitinden “toplu savunma toplu hücum” diye anlatabileceğimiz anlayış, çağdaş futbol anlayışının da temeli oldu. Brezilya ise 1970 sonrasında iki kupa ve bir final görse de artık dünya futbolunun en büyüğü tartışmasında başta değildi.
“Total futbol”un ortaya çıktığı yıllarda futbolun ticarileşmesi ve küreselleşmesi de başlamıştı. Süregelen 30 yıl içinde futbol, daha önce girmediği coğrafyalara girecek, güzel oyunun yıldızları küresel markalara dönüşecekti. Bu süreçte Avrupa’nın mekanikleşmiş futbol anlayışı da giderek daha baskınlaşıyordu. Artık dünyanın her yerinde futbol “kendi tarzında” oynanan bir oyun olmaktan çıkmıştı.
GUARDİOLA İLE POZİSYON FUTBOLUNA GİRİŞ
Son dönemin en büyük futbol figürlerinden olan Pep Guardiola belki de tarihin en başarılı teknik direktörü. Barcelona’da sahayı 11 oyuncu arasında alanlara bölüştürüp rakip kaleye kısa paslarla gittiği top ayağında olmayan oyuncuların sürekli belli bir alana hareketlenip pas seçenekleri yarattığı bir düzenle almadığı kupa kalmayan Pep “pozisyon futbolu” ile “total futbol”u olabileceği en üst noktaya çıkarmıştı. Sonrasında bunu Manchester City’de de sürdüren başarılı futbol adamı, kısa süre önce kulübe tarihindeki ilk Şampiyonlar Ligi kupasını kazandırarak tarihi bir başarı elde etti.
Guardiola’nın oynattığı futbol, gezegendeki her teknik adamın takımına uygulatmaya çalıştığı ilkelerin en üst seviyesi. Küçük yaş gruplarında bir maçta bile enine ve boyuna çizilmiş hayali çizgler içinde alanını koruyarak pas yapmaya çalışan çocuklar görebilirsiniz. Ancak bu yaklaşımın artık bir antitezi var!
BAĞLANTI FUTBOLU GELİYOR
Bugünlerde bir Fluminense maçına denk gelirseniz göreceğiniz şey üst düzey bir futbol maçındakilerden çok farklı olacaktır. Sahadaki 22 oyuncudan 20’sinin adeta topun peşinden koşturan küçük çocuklar gibi topun olduğu bölgeye koşturduğunu düşünün. Tam bir kaos, sonu bilinmez bir eğlence, peki neler oluyor?
Diniz ortalama futbol kariyerinin ardından inişli çıkışlı bir teknik direktörlük geçmişiyle bugüne geldi. Yeni yaklaşımı bir günde ortaya çıkan parlak bir fikir değil. Zamanla oturmuş ve bu sırada pek çok kulüpten de kovulmasına neden olmuş. Aslında düşünceli temeli, takımdaki kaleci hariç 10 oyuncunun da birbirine olabildiğince yakın durması ilkesine dayanıyor. Bunu her teknik direktör yapar ancak bu ilke genelde sahanın başından sonuna bir daraltmayı içerir. Soldan sağa veya sağdan sola bir takım boyu daralması ise ters kanattaki bir rakip oyuncunun ani deparla boşa çıkabileceği endişesiyle bugüne kadar düşünülmemişti. Ancak Diniz böylesi riskleri alan bir futbol aklı.
BREZİLYALI GİBİ
Zamanla takımın boyunu o kadar daralttı ki, rakipler de buna uyum göstermek için kendi yerleşimlerinden ödün vermek zorunda kaldı. Ortaya çıkan şey kaos gibi görünse de aslında Diiniz’in “bağlantı futbolu”da derin ilkelere dayanıyor. Takım, topa yaklaşırken sürekli belli bir yerleşim açısını koruyor. Topu aldığında ise işin asıl sırrı ortaya çıkıyor. “Pozisyon futbolu”nun takım bağlantısını güçlendirmek için göz ardı ettiği bireysel yaratıcılıktan ortaya çıkan ve oyunculara sorumluluk yükleyen iki, üç oyuncu arasındaki işlevsel bağlantı ortaya çıkıyor. Bu doğaçlamaları da Brezilyalılar kadar iyi oynayacak futbol aklı yok!
Brezilya Milli Takımı’nın geçici teknik direktörü seçilen “Diniz”e ülke futbolunun geleceği olarak bakılıyor. Bunun asıl nedeniyse kaldırdığı sayısız kupa değil, Brezilyalılara, “Brezilyalı” gibi oynamak için bir ışık yakmış olması. Bakalım 2026 Dünya Kupası’nda rakip savunmacılarla alay eder gibi topla dans eden Brezilya takımını yeniden görebilecek miyiz?