F1 çocukluk aşkım
Ailesinin toleransı ve sosyal hayatından fedakarlıklarla yaptığı Formula 1 (F1) spikerliği ile bu sporun Türkiye’de milyonlara ulaşmasını sağlayan Serhan Acar, " tutkulu aşk" olarak tanımladığı F1 sevgisini anlattı. F1’in çılgın sezonunun ardından Acar’la keyifli bir sohbet gerçekleştirerek hem kendisini daha yakından tanıdık hem de Formula 1 sezonunu değerlendirdik.
Çağdaş BayraktarO aslında bir elektrik mühendisi. Yarış sporları onun için bir hobi konumunda, ama ne hobi... Serhan Acar, ailesinin toleransı ve sosyal hayatından fedakarlıklarla yaptığı Formula 1 (F1) spikerliği ile sporun Türkiye’de milyonlara ulaşmasını sağladı.Acar, Türkiye’deki genç kuşak izleyiciler için en az Verstappen ve Hamilton kadar ikon seviyesinde. F1’in çılgın sezonunun ardından Acar’la keyifli bir sohbet yaptık, hem kendisini daha yakından tanıdık hem de Formula 1 sezonunu değerlendirdik.
- Serhan Acar için bu "tutkulu aşk" nasıl başladı?
Bu sorunun net bir cevabı yok aslında, büyük bir otomobil tutkum çocukken de vardı. Bütün markaları, modelleri ezbere bilirdim. Sonra TRT zamanındaki “Start” programıyla aslında otomobil yarışları ilgimi çekti, hatta babama İstanbul'da bir yarışa götürttüm kendimi. Devamında özel televizyonlarda motor sporu dünyası programı başladı orada özellikle pist yarışları ve F1 dikkatimi çok çekti. 1990 sezonunun sonunda Senna-Prost rekabetiyle ilgili bir dergi haberi okumuştum o beni çok etkiledi. 1991’dan itibaren yarış programlarındaki özetlerden bulduğum, otomobil dergilerinden takip ettiğim kadarıyla F1 takip etmeye başladım. Yaklaşık 30 senedir de F1 hayatımın tam ortasında diyebilirim.
HAYALLERİM GERÇEK OLDU
Tabii çocukken hayallerim vardı bu işle ilgili iste bir keşke bir kurs veya okul olsa F1 konuşulsa ve tabii ki en iyi ben bilsem, en çok ben bilsem… Bir yarışa gidip yerinde görebilsem, bir tribünde seyirci olabilsem ve ilerleyen yıllarda da keşke yarışları televizyondan anlatabilsem... Ne mutlu bana ki bu 3 hayalim gerçek oldu.
- F1 spikerliği yapıyorsunuz. Hafta sonlarını da kapsayan yoğun bir tempo. Başta eşiniz olmak üzere ailenizin tercihinize yaklaşımı nasıl?
Televizyonda F1 anlatmak benim hiçbir zaman ana işim veya tek işim olmadı.
Uzun yıllar TOSFED’de çalıştım çeşitli rollerde, en son genel sekreter olarak. Elektrik mühendisiyim normalde. Yani, hafta içi herkes gibi sabah gidip akşam geldiğim beyaz yakalı bir işim var. F1 anlatımı benim için bir mutluluk kaynağı, eğlence hobi ve tutku. Yani cumartesi pazar ise gidiyormuş gibi bir ruh haliyle gitmiyorum. Hhafta içi akşamları da çalışma yapmam gerekiyor. Bu nedenle özel hayatımdan fedakarlık yapmak durumunda kalıyorum. Bu bana zor gelmiyor, ama ailemin eşimin kızımın çok büyük bir sabır ve tolerans var. Minnettarım onlara.
EŞİM DE ESKİ YARIŞ HAKEMİ
Eşim de eski bir yarış hakemi, hatta biz bir rallide tanıştık. O da otomobil kullanmayı seven, yarışları takip eden birisi. Bu konuda beni tolere ediyor çünkü hafta sonumun yarışlara gitmesi dışında bir de hafta içi akşamları da yayınlara çalışmamla ilgili çok ciddi bir zamanım gidiyor. Ama eşime ve kızıma mümkün olduğu kadar zaman ayırmaya onlarla kaliteli ve keyifli zaman geçirmeye çalışıyorum. Böyle sıra dışı bir tolerans görmesem iki işi bir arada götüremem.
- Sizin de hatırı sayılı katkınızla ülkemizde F1'e olan ilgi her geçen gün daha da artmakta. Bu gelişim ve değişimin kaynağı nelerdir?
Birkaç tane faktör görüyorum. Biri 2017’den bu yana S Sport’un neredeyse bütün platformlarda olması ve F1’e her geçen sene biraz daha önem vermesi. Çünkü 2012 ile 2016 arasında sadece tek platformda kalmıştı F1. Daha geniş bir kitle televizyondan izlemeye başladı. Diğeri, ABD’lilerin F1’i Liberty Media’nın satın almasının ardından başladıkları sosyal medya atağıyla genç izleyicileri işin içerisine çekmesi. F1’in Youtube kanalı 2015’te kuruldu. O kadar geç kalmıştı F1. Fakat dijital devrimi geç de olsa yakaladılar ve sosyal medya ve internet üzerinden çok büyük bir ilgi yaratmaya başladılar. Bir de Netflix’teki “Drive to Survive” belgeselinin de daha önce yarışlarla ilgilenmeyen insanları F1’e kazandırdığını düşünüyorum.
EN ÇOK İLGİSİ ARTAN 6 ÜLKEDEN BİRİSİYİZ
Öte yandan Türkiye’ye yarışın yeniden dönmesi de bizim izleyicimizin sayısını artırdı. 2015’ten bu yana Türkiye otomobil Sporları Federasyonu’nun (TOSFED) de yaptığı çok ciddi çalışma var. Hatta şöyle bir istatistik vereyim. Otomobil sporlarının çatı kuruluşu FIA’nın bağımsız bir araştırma firmasına yaptırdığı ankette Türkiye, son beş yıl içerisinde hem F1’e hem otomobil sporlarına en çok ilginin arttığı 6 ülkeden birisi çıktı. Belki de birinciyiz. Birinci açıklanmadı. Federasyon kısmının da Türkiye’deki yarışmaları tanıtmak ilgili özellikle yarışları yeniden ana akım medyaya döndürmekle ilgili çok ciddi çabası var. Bütün bunların bir araya gelmesiyle her geçen gün daha artan bir ilgiyle yarışları takip ediyoruz.
EKONOMİK BOYUTUNA FORMÜL BULUNMALI
-Türkiye GP, pist yapısı ve yarışa gösterilen ilgi ile FIA'dan da övgü alıyor. Ancak buna rağmen yarış takviminde de bir nevi yedek pozisyondayız. Neden yarış takviminde kalıcı olamıyoruz? Bu durumda bizim daha iyi yapmamız gereken neler var?
Pistimiz çok güzel. Sportif olarak organizasyonu güzel yapıyoruz. Seyirci ilgisini de gördük. Ancak takvimde kalıcı olabilmek için bunun ekonomik olarak formülize edilmesi lazım. Açıkçası normal bir yılda F1 yönetimi en az 30 milyon dolar yarış yapan her ülkeden yarış bedeli istiyor. Bu bedeli de kamunun desteği olmadan karşılamak ve yarışı ticari olarak döndürmek pek mümkün değil. O yüzden bizim asıl dışarıda kalma sebebimiz, aynı 2011’den bu yana takvimde yer almama sebebimiz, F1in istediği yarış yapma bedelinin formülünün kurulamamasından dolayı. Yoksa herkes memnun Türkiye’ye gelmekten. Bahsettiğimiz bütçe bulunabildiği anda F1 hemen ertesi sene çok uzun bir sözleşme ile Türkiye’ye dönebilir.
- Bu sezona dönecek olursak… Belki de tarihin en çekişmeli ve heyecanlı sezonunu geride bıraktık. Bu sezonu diğerlerinden daha farklı kılan unsurlar nelerdi?
Normalde bu yıl yeni bir çağ başlayacaktı F1 otomobil tasarımı açısından baktığımızda, o çağ bir yıl ileriye gitmiş oldu, dolayısıyla sıfırdan başlanmayan mevcut otomobillerin evrimleştirildiği bir yıl haline geldi fakat o değişikler aslında biraz Mercedes'i zayıflatırken Red Bull'un elini kuvvetlendirdi. Bunun dışında Max Verstappen'in gerçekten bir şampiyonluk mücadelesi götürmeye hazır olması da önemli bir etkendi. Bu iki faktör bir araya geldi ve otomobiller birbirine çok yakın şekilde bütün bir yıl boyunca yarıştılar. Hem Verstappen hem de Hamilton pilotaj anlamında birbirlerini de çok üst düzey bir seviyeye taşıdılar, birbirlerinin daha iyi olmasını sağladılar. Bizler de bu sayede gerçekten zirvede müthiş bir mücadele gördük. Yarışlarda ortaya çıkan kazalar, alınan veya alınmayan kararlar, cezalar, tartışmalar da buna eklendi ve gerilim de çok fazla arttı. Hepsinin bir araya gelmesiyle de hakikaten unutulmaz bir sezon izlemiş olduk.
-Yeni Dünya Şampiyonu Verstappen, aracının limitlerini zorlaması, virajlardaki hızı başta olmak üzere yeni bir dominasyon potansiyeline sahip. Diğer yandan, gelecek yıl Mercedes'te Hamilton'un takım arkadaşı olacak Russell ve Norris, Leclerc, Gasly, Tsunoda, Ocon gibi gelecek vadeden pilotlar da var. Önümüzdeki sezonlara ilişkin öngörünüz nelerdir?
Yeni dünya şampiyonu Verstappen muhtemelen 2030’lara doğru F1’in en dominant isimlerinden biri olacak. Bu konuda ben de size katılıyorum. Tabii dünya şampiyonluğundan sonra artan özgüveniyle birlikte neler yapabileceğini önümüzdeki yıllarda birlikte göreceğiz. Ama tabii bir çağın sonuna doğru geliyoruz. Birkaç sene içerisinde Hamilton'un emekliye ayrılmasını bekleyebiliriz fakat arkadan çok kuvvetli yıldızlar geliyor. İngiltere’den Russell ve Norris hakikaten ilgi çeken, geliştikleri performansı yakalamış vaziyetteler. Leclerc Ferrari’nin geleceğini kurduğu bir isim. Red Bull’un dominant ismi muhtemelen Verstappen olacak ama Pierre Gasly’nin de Red Bull’un ikinci takımında(AlphaTauri) bu sene çok iyi bir iş çıkarttığını gördük. Mercedes geleceğini Hamilton'un emekliliğinden sonra Russell üzerine kurmuş durumda. Russell da gerçekten şampiyonluk yakalayacak hıza sahip olduğunu zaman zaman gösterdi. Norris başka genç yıldız, bir başka İngiliz. Onun da bu seneki performansı sezonun üçte ikilik bölümünde sıra dışıydı. Ferrari’de Leclerc var, Sebastian Vettel’i ilk sezonunda mağlup etti aynı takımda yarışırken. Kırmızılar da geleceği onun üzerine kurmuş vaziyette. Ferrari’deki takım arkadaşı Carlos Sainz da çok dikkat çekmese de çok istikrarlı bir performans çıkartıyor, hem geçen seneki hem bu seneki Ferrari yılında.
FAVORİ BEŞ İSİM
Özetlersek aslında F1’de yıldız sıkıntısı yok hatta daha önceki yıllarda göremediğimiz kadar potansiyel yarış kazanabilecek şampiyonluk kollayabilecek genç pilotlar var yani normal şartlarda en favori 5 isim olarak önümüzdeki yıllara doğru gidecek isimler arasında Verstappen basa yazmak lazım. Ferrari’de Leclerc, Mercedes’den Russell’dan bahsettik zaten. McLaren’de Norris, Pierre Gasly tekrar yarış kazanmak için neler yapacağını merak ettiğim bir isim. Sainz, sağlam performanslarla geliyor özellikle Carlos Sainz’ın ilerideki yıllarda bir Nico Rosberg gibi herkesin en hızlı görmediği ama belki de şampiyonluğa gidebilecek bir isim olduğunu düşünüyorum. Hepsini birleştirdiğimde, F1’in 2030’lara uzanan Hamilton sonrası döneminde yıldız sıkıntısı çekilmeyecek gibi duruyor.