Evim evim, güzel evim

Hollywood grevleri nedeniyle yayını geciken “The Boys”un dördüncü sezonu kasım ayındaki ABD başkanlık seçimleri öncesi ülkedeki siyasi kutuplaşmayı resmediyor.

Başak Bıçak

Başkanlık seçimleri, hükümeti ve devleti muhafazakârlaştırma projeleri, yozlaşmış medya, kirli büyük şirketler, başı hukuki meselelerle dertte sosyopat bir süper kahraman... Prime Video’da yayımlanan “The Boys”, önceki sezonlarında her daim “Trumpizm”e atıfta bulundu, siyaset ve medya hicvi görevini hiç aksatmadı. Ancak dördüncü sezonunda dizi, kasım ayında yapılacak ABD seçimleri nedeniyle “felaket” zillerini daha kuvvetli çalıyor ve “gerçekliğe” hiç olmadığı kadar yaklaşıyor...

Hollywood grevi yüzünden yayımlanması bayağı geciken ve naiplik görevini spin-off projesi “Gen V”ye teslim eden “The Boys”, dördüncü sezon açılışıyla sonunda arzı endam ediyor ve hikâyeyi “Gen V”nin finalinden anlatmaya devam ediyor. Çünkü yine Prime Video’da yayımlanan ve selefinin ahlaki sınırları zorlayan üslubunu, mizahı yergiyle birleştiren dilini, kan gövdeyi götüren şiddetini sürdüren “Gen V”, yarattığı evrenle “The Boys”un anarşist tavrını sürdürmekle kalmamış dizinin iki sezonu arasında öykü devamlılığı görevini de üstlenmişti.

İşte “Gen V”nin bıraktığı yerden anlatıyı yeniden devralan ve Butcher’ın (Karl Urban) keşfi ile Homelander’ın (Antony Starr) babalık sorunsalı çerçevesinde başlayan “The Boys”, yeni sezonunda bir süper kahraman ve medya taşlamasının ötesine, biraz daha fazla geçiyor ve işleri daha kanlı, daha kirli bir noktaya taşıyor.

TRUMP’A AÇIK MESAJ

Gerçekten de dizinin dördüncü bölümü “Asırların Bilgeliği”, özellikle davalarla mücadele eden Trump’a açıktan açığa bir atıfta bulunan “Homelander”ın, Vought’ın dehlizlerinde yüzleşmek zorunda kaldığı travmalarıyla birlikte görkemli bir kan banyosuna dönüşürken dizi, “evim evim güzel evim” söyleminin ardında gizlenenleri yavaş yavaş açığa çıkarmaya başlıyor.

Öykünün vitrininde Homelander intikam şovuyla ve baba olma sancılarıyla ilgilenedursun arka odalarda ise ilk dört bölümde üretilen fikirler yine -genel hatlarıyla- üç ayaklı olay örgüsü eşliğinde gelişiyor. Kuvvetle muhtemel Proje 2025’ten esinli ve hükümeti ele geçirmeye çalışan süper Victoria Neuman’ın (Claudia Doumit) planları, The Seven’a eklenen iki yeni süperle kendi kişisel emellerini ortaya koymaya niyetli Homelander ve onları durdurmaya niyetli, ekibe katılan Starlight (Erin Moriarty) ile birlikte “güçlenen” “The Boys”...

Öyle ki Starlight ve Homelander karşıtlığının giderek Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasında sıkışıp kalan, yaklaşan seçimlerin arifesinde felaket çanlarını her gün daha fazla duyan, medya ve sosyal medya elinde kutuplaşmış bir Amerikan toplumunu andırma hali, bu sezonda ayyuka çıkmışa benziyor. Özellikle Homelander’ın davası sürecinde tümüyle, faşistler ve demokratlar arasında ikiye bölünmüş toplum tasavvuru Erik Kripke imzalı “The Boys”un niyetinin en bariz örneklerinden biri olarak kabul edilebilir.

The Boys’un, dördüncü sezonuna damga vuracak başkanlık seçimlerinin ve dizinin bitiminden sonra yapılacak 2024 seçimlerinin akıbetini yakında öğreneceğiz. Ancak şuna eminiz ki, dizide bu geçiş, bir hayli “kanlı” olacak...