Ege’den dünyaya uzanan bir başarı hikayesi: Şef Osman Sezener
Aile restoranında başlayan serüven, dünya çapında başarıya uzanan bir yolculuk... Michelin yıldızlı Şef Osman Sezener’in aldığı cesur riskler ise başarı hikayesinin temel taşlarını oluşturuyor. Onun mutfak vizyonu, Türk gastronomisine ışık tutarken, pek çok genç şefe de ilham vermeyi sürdürüyor.
Burçak ŞenerOsman Sezener, gastronomi dünyasına adını altın harflerle yazdırmış bir şef. Aile restoranında başlayan mutfak yolculuğu, Bilkent Üniversitesi Turizm ve Otel İşletmeciliği’nden New York French Culinary School’a, Le Cirque’ten Piazza Duomo’ya kadar uzanan bir deneyime dönüşmüş. Sezener mutfağa olan tutkusunu ve Ege’ye olan bağlılığını her adımında hissettirmeyi sürdürüyor.
Türkiye’nin, dünya gastronomi haritasında yer
edinmesine katkı sağlayan OD Urla ve Kitchen Bodrum gibi projeleriyle Sezener,
yalnızca lezzetleriyle değil aynı zamanda sürdürülebilirlik ve yerel
üreticilere verdiği önemle de fark yaratıyor. Sezener’le mutfağın ötesine geçen
sohbetimizde kendinizi Ege’nin zeytin ağaçları arasında ve Bodrum’un eşsiz
manzarasında bulacaksınız.
- Yemek serüveninize aile restoranında başladınız.
Sonra nasıl devam etti bu yolculuk?
Bir restoranın içine doğdum. Aileme ait Pizza
Venedik benim mutfağa ilişkin ilk görüşümü, deneyimimi oluşturan yerdi. Burada
babamın önderliğinde çok titiz bir ekipten bir mutfağın nasıl işlediğini
öğrendim. Sonrasında bu sektör için nasıl eğitimler almak istediğimi hayal
etmeye başladım ve kendimi Bilkent Üniversitesi Turizm ve Otel
İşletmeciliği’nde, ardından da New York French Culinary School’da buldum. Hem
düş kurarak hem de öğrenerek ve deneyimleyerek yoluma devam ettim.
- Bu işin okulunu okumak kadar sahada tecrübe etmek
de önemli. Nerelerde çalıştınız?
Eğitimim sonrası New York’ta Le Cirque, yine New
York’ta A Voce, İstanbul’da Sunset ve İtalya’da Piazza Duomo gibi mutfaklarda
çalışarak farklı ekolleri gördüm.
- Mutfakta geçirdiğiniz yıllar boyunca edindiğiniz en
değerli öğüt ne oldu?
Disiplin olmadan başarı olmaz. Bunu şimdiye dek
çalıştığım tüm mutfaklarda gördüm. Ne kadar yaratıcı, ne kadar yenilikçi
mutfaklarda olursanız olun disiplin ve azim yok ise sürdürülebilir bir çalışma
pratiği göremezsiniz. Bu yüzden mutfakta çalışmak zordur, gözüktüğünden daha
yoğun bir adanmışlık gerektirir.
- Peki, Osman Sezener mutfakta nasıl bir şeftir?
İşine âşık, mutfakta disiplinli ve her zaman iyi
ile yerel malzemenin peşinde bir şef.
- Kariyeriniz boyunca aldığınız en büyük risk,
attığınız en cesur adım ne oldu?
Sanırım buna OD Urla’yı, seçtiğim yere açmak
diyebilirim. Henüz Urla bu kadar ses getirmemişken, neredeyse hiçliğin
ortasında bir deneyim sunmak istiyordum. Birçok insan bana delirmişim gözüyle
bakıyordu. Özellikle İzmir’den kim kalkıp da buraya gelecek diye düşünüyorlardı
ama kendi üretimimi yapabildiğim ve kentten uzak bir yerin tam da hayalimdeki
Ege restoranı olduğunu biliyordum. Kimseye kulak asmamaya çalıştım. Açıldığımız
gün beklediğimizden çok fazla bir katılım ve rezervasyon oldu. O gün bu adımın
ne derece cesur olduğunu anlamış oldum.
SIFIR ATIK ÖNEMLİ
- Yemeklerinizi yaratırken hangi unsurları ön
planda tutuyorsunuz? Özel bir mutfak felsefeniz var mı?
Benim için mevsiminde ve kaynağını bildiğim, en iyi kalitede ürün çok önemli. Aynı zamanda da malzemeye duyulan saygı ve sıfır atık tarifler yaratmak da çok önemli. Bu yüzden çalıştığım bölgelerde tüm yerel üreticilerle ilgili bilgi sahibi olup ürünün kaynağını bulmak ile ilgileniyorum. Bu kaynağın ne derece etik bir üretimi gösterdiği, en iyi malzemeyi nasıl ürettiği benim için elbette ki öncelikli. Kendi üretebildiklerimizi kullanmak ise işin başka boyutu. Bu yüzden OD Urla ile yola çıktığımız günden bu yana devamlı bir üretim alanı genişletme hali içindeyiz.
Bahçelerden
bostanlara, kendi çiftliğimize kadar tam olarak hayalini kurduğumuz ürünü,
hayalini kurduğumuz standartlarda üretmiş oluyoruz. Tüm bunların yanında
sürdürülebilir gastronomi adına önemli adımlar atıyorsak işin her aşamasını
düşünmemiz gerekiyor. Herhangi bir tarif için kullandığımız ürünlerin sapından
posasına kadar tüm detayları artık bizim ilgi alanımız. Bir havuç posasından
yaptığımız krakeri de veya bir sebzenin kullanılmayan bölgesini dahil ettiğimiz
bir kokteyli de mönüde görmeniz mümkün.
- Türkiye gastronomi alanında ne durumda sizce?
Türkiye müthiş bir coğrafya. Bunca zengin kültürün,
göç hikâyelerinin, tarihin içinde gastronominin de ne kadar gelişmiş olduğunu
görüyoruz. Bunu dünyaya duyurma konusunda son senelerde daha cesur adımlar atıyoruz.
Bize özgü onlarca ürünün küresel arenada da ne kadar ses getirdiğini görüyoruz.
Bu yüzden Urla gibi yerler de artık gastronomi turizmi açısından ilgi çekmeye
başladı.
MİCHELİN YILDIZI
- Tutkunu olduğunuz meslekteki başarının, alandaki
en önemli otoriteler tarafından taçlandırılması nasıl bir his? Michelin Yıldızı
gastronomi alanına olan bakış açınızı ve tutkunuzu nasıl etkiledi?
Gurur verici. Ne kadar değerli olduğunu o ödülü
alana kadar anlamak mümkün değil ancak sonrasında tabii stres de oluşuyor. Yaptığımız
işi her zaman en iyi, en doğru şekilde yapma güdümüzü de etkiliyor. Aynı
zamanda iki ayrı restoranımızda da birer yıldıza layık görülmek ne kadar doğru
bir yolda olduğumuzu da işaret ediyor.
- Dediğiniz gibi oldukça ses getiren iki
restoranınız var. İki restoranınızda da yemek yemenin ötesinde çok sağlam
gastronomi deneyimi yaşadım diyebilirim. OD Urla ve Kitchen Bodrum’u sizden de
dinlemek isterim…
Güzel yorumlarınız için çok teşekkürler. OD Urla, Urla’da kent gürültüsünden uzakta, zeytin ağaçlarının arasına konumlanmış bir “tarladan sofraya” restoranı. Bahçelerimiz, bostanlarımız, çiftliğimizde kendi yetiştirdiğimiz ürünler, yerel üreticilerden edindiğimiz en iyi kalite malzemelerle Ege deneyimini leziz ve yepyeni bir açıdan sunduğumuz ve sürdürülebilir gastronomi adına temeli sağlam adımlar attığımız bir proje. Kitchen Bodrum ise, Bodrum’un sofistike güzelliğinden esinle oluşturulmuş bir mekân. Burada da yine Ege ağırlıklı olmak üzere Anadolu ve Akdeniz mutfağından yola çıkarak oluşturduğumuz keyifli bir menü mevcut. En iyi malzeme ve yöntemlerle sunduğumuz birçok reçeteyi, Ege Denizi’nin etkileyici görüntüsüyle birleştiriyoruz.
NE YESEK?
- Mevsim yaz olunca rota elbet Bodrum oluyor.
Kitchen Bodrum’u ilk kez deneyimleyecek birisi mönüden mutlaka neleri sipariş
etmeli?
Mönüdeki herhangi bir tercihin kesinlikle çok keyifle tüketileceğine eminim. Kitchen Bodrum için buradaki yerel ürünlerle, çok özel tatlarla hazırladığımız bir tadım menüsü mevcut. Bu mönü benim için de oldukça özel. Bir şef ve ekibi olarak Bodrum ve bu bölgede etkilendiğim onlarca farklı şeyi bir araya getirdiğimiz, buraya ait bir anlatı sunduğumuz bir menü.
EN ÇOK ETKİLEYEN ŞEFLER
- Gastronomi dünyasında sizi en çok etkileyen
şefler kimlerdi?
Daniel Humm, Enrico Crippa, Christian Bau, George Blanc…
MUTFAKTA YENİ KEŞİFLER
- Yeme içme akımlaırnı takip etmek, yurt içinde ve
dışında yeni tatlar, mutfaklar keşfetmek… Bunlar hayatınızın ne kadarını
kaplıyor?
Tamamını. Her seyahatimi bu doğrultuda planlıyorum, her gördüğüm yerden tanıştığım insan ilham alıyorum. Beğendiğim şeflerin tüm yeni projeleri dünya gündeminde olanlar, sadece gastronomi değil turizme ilişkin de tüm ayrıntılar hep radarımda. Gastronomiyi çok katmanlı olarak ele almak lazım. Sadece yeme-içme olarak değil. Bu yüzden yeni bir mimari proje, farklı kültürel etkinlikler her daim gözüme ilişebiliyor. Bu gibi şeyler üzerinden de mutfakları, yemek kültürünü tekrar keşfetmiş oluyorsunuz.
ZEYTİNYAĞI TADIM MÖNÜSÜ
- Peki restoranlarınızda yemek yapmanın ötesinde,
misafirlerine nasıl bir deneyim sunuyorsunuz?
Ürünler bizim için öncelik, dolayısıyla hangi ürünün nereden geldiği, ne aşamalardan geçtiği bizim anlatmak istediğimiz bir konu. Bulunduğumuz coğrafyadan da bütün bu deneyim için bahsetmek istiyoruz. Ziyaret edilen her restoranımızda, oranın dokusunu ilk bakışta misafirlerimiz deneyimlesin istiyoruz. Örneğin OD Urla’da zeytin ağaçlarının kapladığı çok geniş bir bahçemiz var.
Yemeğinizi içerideki alanın yanı sıra, burada da yiyebiliyorsunuz. Zeytin ağaçları ve zeytin hem bu coğrafya hem de bizim için oldukça önemli. Bu yıl ilk kez, yalnızca bize özgü bir “zeytinyağı tadım menüsü” yaptık. Gerçekten buraya ait olan, özenle seçilmiş farklı zeytin türlerinden üretilen zeytin yağlarını, kendi ürettiğimiz ekmeklerle servis ediyoruz ve özel bir tadım sunuyoruz. Ege’yi zeytinyağı olmadan düşünemeyiz, dolayısıyla hikâyenin bu parçasını da olabildiğince detaylı anlatmak istiyoruz.
- Sizin için iyi bir şef olmak ne anlama geliyor?
Kendini tekrar etmemek ve bir şef olarak istikrarlı olmak... Yeniliğin peşinde olup, gelenekseli de tüm ayrıntılarıyla bilmek!
MUTFAK BENİM İÇİN...
- Mutfak benim için … demek.’ desek Osman Sezener
bu boşluğu nasıl doldurur?
Hayat.
GERÇEK MUTFAK FARKLI
- Son dönemlerde gençlerin şefliğe ilgisi arttı.
Bunu neye bağlıyorsunuz?
Son yıllarda artan programların, dizilerin, filmlerin de ilgisi olduğunu düşünüyorum. Bir de dünyada şef profilleri daha çok konuşulmaya, bilinmeye başladı. Biraz parlak gözüküyor dışarıdan bu iş ancak ne kadar zor olduğunu gençler gerçek mutfaklarda çalışmaya başladıklarında anlıyorlar ve bu işi de hayatı haline getirmek isteyenler ancak devam ediyor.
HANGİ MUTFAK?
- Son olarak güzel bir yemek yemek istediğinizde
yolunuz nereye düşer?
Fransa, İtalya ve İspanya’da sayamayacağım kadar farklı ve kendine özgü yer mevcut. Benim de favorilerim buralarda…