Ed Asner: Hollywood’un sosyalist şövalyesi
Efsanevi aktör Ed Asner’i kaybettik. Hollywood’un göstermekten hoşlanmadığı yanı, onun bir sosyalist olduğuydu. Ronald Reagan’ın kanlı Ortadoğu politikasına cesur bir meydan okuyuştu üstlendiği kimi roller.
Mustafa Kemal ErdemolYaprak dökümü dedikleri bu olsa gerek.
Önce büyük sanat insanı tiyatrocu Ferhan Şensoy’u ardından da sanat müziğimizin en muhteşem yorumcularından, tanışmış olmaktan onur duyduğum İnci Çayırlı’yı kaybettik.
Her ikisi için de çok güzel anılar paylaşıldı, haklarında güzel yazılar yazıldı. Hak ediyorlardı elbette, hem de daha da fazlasını. Bana sorarsanız sanatlarında dünya çapında insanlardı ikisi de.
Onlardan birkaç gün önce efsanevi ABD’li aktör Ed Asner’i de kaybettik. 91 yıl gibi uzun bir ömür sürmüş olmasına rağmen şu meşhur “Hâlâ yapacak çok şeyi vardı” klişesi Asner söz konusu olunca gerçek bir tespit oluyor aslında.
Beş Altın Küre’ye, çok sayıda Primetime Emmy Ödülü’ne sahip eşsiz bir sanatçı olan Asner’in Hollywood’un göstermekten hoşlanmadığı yanı, onun bir sosyalist olduğuydu. Örneğin Ronald Reagan’ın kanlı Ortadoğu politikasına cesur bir meydan okuyuştu üstlendiği kimi roller. Bildiğimi sanırdım ama bildiklerimden daha fazlasını, ölümünden sonra hakkında yazılanları okuyucunca öğrendim.
Tüm yaşamı boyunca bir aktivist olduğunu bilirdim ama Amerika Demokratik Sosyalistleri’nin (DSA) bir üyesi olduğunu yeni öğrendim.
Asner, Reagan döneminde Screen Actors Guild (Sinema Oyuncuları Birliği - SAG) başkanıyken çektikleri Lou Grant dizisi nedeniyle Reagan’la kanlı bıçaklıydı adeta.
El Salvador’da faşist “infaz mangaları”nca öldürülen sivillerle ilgili bir belgesel kendisine gösterildiğinde ABD himayesinde yapılan bu katliamlara isyan eder, dile getirmekten de çekinmez.
Şubat 1982’de Asner, El Salvador’da devam eden krizle ilgili bir toplantıya katılıp düşüncelerini dile getirir. El Salvador’da özgür, adil seçimler için çağrıda da bulunur.
Bir provokatör gazeteci sorar: “Komünist bir hükümet gelirse başa, onu da destekler misiniz?” Yanıtı nettir: “Eğer El Salvador halkının seçtiği hükümetse elbette.”
AİLE MERKEZİ KURDU
Tabii tepkiler çığ gibi gelir. ABD silah sanayisinin büyük savunucularından, daha sonraki yıllarda SAG başkanı olan Charlton Heston karalama kampanyası başlatır hakkında...
ABC televizyonunun Bruce Herschensohn adlı yorumcusu üç gün üst üste Asner’in ülke için ne kadar tehlikeli olduğunu anlatır izleyicilerine. Bununla kalmaz saldırılar. Lou Grant dizisinin sponsorları desteğini çekerler Asner’den. El Salvador’da iki fabrika işleten Kimberly-Clark firması da reklam desteğini keser. Dizi de iptal edilir sonuçta.
Şu ülkede “komünist avına çıkılan” şu meşhur McCarthy döneminde, 1947’de, John Howard Lawson tarafından oluşturulan Amerikan Karşıtı Faaliyetler Komitesi’nin karşısına çıktığında kendisini sorgulayanlara nasıl meydan okuduğu efsane gibi anlatılır hâlâ.
Ülkedeki “antikomünist histeri dalgası” sonucu büyük bir komplonun kurbanı olarak idam edilen bilim insanları Julius ile Ethel Rosenberg’lerin konu edildiği bir belgeselde önemli bir rolü vardır, kimsenin kolay üstlenemeyeceği.
Özel hayatında çok cömert olduğu da bilinir. Bağlı olduğu sosyalist harekete yaptığı bağışlar hayli fazladır. Yeni yetme yazarların kendisine yolladığı her metni sabırla okuyan biri olduğunu da söylerler. Dahası, akrabalarının da katılımıyla özel bakımı olan çocuklar ile aileleri için Ed Asner Aile Merkezi’ni kurmuştur. Bencillikten uzak “emekçi sınıflara saygı”nın bir gereği olarak faaliyete geçirilmiştir.
ŞENSOY DA ONUN GİBİ
Kendileri için fazla şeyler isteyen insanlar değiller Asner gibiler. Ne fazlasıyla hak ettiği ününden şımarmıştır ne de etrafında olana bitene kayıtsız kalmıştır. Konumu hep eleştirel olan, “devletinin suçlarına” itiraz eden, gerçek bir yurttaş tavrıdır sürdürdüğü.
Elbette bedel de ödeyeceğini biliyordu. Yaşadığı uzun ömürde karşılaşmadığı saldırı, ihanet, komplo kalmamıştır neredeyse. O nedenle Asner aslında dünyanın hemen her yerinde, ülkemizde de benzeri olan bir “figür”dür.
“Sanat yapıp kenara çekilirim” diyenler “sanat” yaptıklarını sanadursunlar. Emekten, emekçiden, ötelenenden, ayrımcılığa uğrayandan yana olmadan nasıl sürdürülür bir sanat?
Birçok konuda sanırım aynı şeyleri savunmadığım ama hayata soldan baktığını bildiğim Ferhan Şensoy da Asner gibiydi. Oynadığı bir oyunu beğenmeyen gericiler tarafından oyun sergilediği tiyatrosu yakılmış bir sanatçıydı Şensoy.
Bedel ödemiştir, en ağır bedel de herhalde, duyunca çok şaşırdım daha yaşlı görünüyordu, 70 gibi çok da fazla olmayan bir yaşta hayatını kaybetmesidir.
Evine bırakmak için bindiğimiz takside İnci Hanım, sevmediğimiz bir şahıstan söz edince “Ya ben ne yapayım, adam burnumun dibinde korumalarıyla” demişti.
Hayata hem notalardan hem de soldan bakan bir sosyal demokrat sanatçı olarak kazılıdır aklımda.
Üçünü de saygıyla sevgiyle anıyorum.
BU YAZI CUMHURİYET GAZETESİ PAZAR EKİNİN 5 EYLÜL 2021 TARİHLİ SAYISINDA YAYIMLANMIŞTIR.