Düşlerden esinlenen AI hikayeleri

1895'teki resmi açılışından bu yana dünyanın en ünlü uluslararası çağdaş sanat sergisi olarak kabul edilen Venedik Bienali’ne bu yıl yapay zeka damga vurdu. Dünyanın ilk robot sanatçısı Ai-Da’da etkinliğin katılımcıları arasında.

Serra Rodoplu

Küratörlüğünü Cecilia Alemani'nin üstlendiği ve bu yılki gösterimi 27 Kasım’a kadar sürecek olan Venedik Bienali uluslararası sanat sergisi konusunu ve adını Sürrealist sanatçı Leonora Carrington’ın (1917-2011) kitabı olan The Milk of Dreams‘ten (Düşlerin Sütü) alıyor. 

Sürrealist bir ressam ve öykü anlatıcısı olan Carrington’ın Meksika’da yaşarken çocuklarına anlattığı öykülerden ve onların illüstrasyonlarından oluşan kitap, melez yaratıklarla, dönüşüme uğramış bedenler, olağanüstü fikirlerden oluşurken büyülü bir dünyanın kapılarını da aralıyor. Küratör Alemani  Carrington’ın güçlü düş dünyasını “olasılıklarla dolu özgür bir dünya” olarak tanımlıyor. Leonora Carrington'ın diğer dünya dışı yaratıkları, dönüşen figürleriyle, başkalaşıma uğramış bedenleri ve insan tanımları arasında düşsel bir yolculuğa eşlik ediyor. Bienalde sergilenen yapıtlar, birey ve teknoloji arasındaki ilişki, beden ve dünya arasındaki bağlantıyı düşündüren sorular sormaya davet ediyor. 

Bu yıl 59.’su gerçekleşen bienalde, 58 ülkeden, 1433 yapıt ve nesne sergilenirken 80 yeni tasarı yer almakta. Bu çalışmalar arasında en dikkat çekici kısım ise insan, sanat ve teknolojiyi birbirine bağlayan işler oldu.

Örneğin, Mısır Pavyonu'nda kadın rahmini taklit eden yapay zeka medya enstalasyonu olan “Eden-like Garden”ı görebilirsiniz. Tavandan sarkan organik formlar, açık kaynaklı makine öğrenimi yazılımının evrenin doğası hakkında felsefi ve varoluşsal kavramlarla beslenmesinin bir sonucu olarak yapay zeka tarafından oluşturulan hareketli görüntülerle kaplanıyor. 

Ayrıca, İşlerinde sıklıkla elektrik teli, tip anahtarı, mikroçip ve bilgisayar donanımı gibi malzemeler kullanarak büyük ölçekli soyutlamalar yaratan Etiyopyalı sanatçı Elias Sime Venedik Bienali için yarattığı “Red Leaves; two Veiled Whispers” isimli kompozisyonunda; ilk bakışta desenler ve renkler figüratif ve gerçekçi görünürken ve yaklaştıkça yapıldıkları malzemeleri görebilme ve elektronik bileşenleri tanıyabilme imkanı sunmakta. Sanatçının elektronikle ilişkili malzemeler seçmesinin ve bunu açıkça göstermesinin nedeni ise bu malzemelerin insanlık için tarihi anlamlarının olması. Geçmişten süregelen ve yaratılan gelenekler ve gelişmeler; sosyal ağlar, doğa, insanlar tarafından yapılan nesneler fiziksel ve sanal dünyalar aracılığıyla birbirine bağlı dünyamızı yaratmakta ve bazı durumlarda bizlere öneriler ve yönlendirmeler sunmakta.

ROBOT SANATÇI

Ancak, birey ve teknoloji arasındaki ilişki bienal tarihinin ilk robot sanatçısı olan Ai-Da’nın işlerinde etkileyici şekilde görülebilir. Ai-Da, “Metaverse'e Sıçrayış” isimli sergisi ile yaşantımızdaki yeri gittikçe artan yapay zekanın insanlık üzerindeki etkisinin olası karanlık yönlerini ele alıyor. Ai-Da gözlerindeki kameralarını, yapay zeka algoritmalarını ve robotik kollarını kullanarak yarattığı eserlerinde makine ve insan arasındaki etkileşimin artmasını, yaşamlarımızı dijital alanda inşa etme konusunu ve algoritmaların bizi bizden daha iyi tanıyacağı endişesini gündeme getiriyor.

59. Venedik Bienal yeni düşüncelerin ve bakış açılarının keşfedilebileceği hayali bir yolculuk olanağı sunarken sanatın bizi rahatsız hissettirip bu sayede büyümeyi sağlayan önemli bir araç olduğunu da gösterir nitelikte.