Dune: Mesih mi mehdi mi?
Bilimkurgu tutkunlarının hayran olduğu “Dune” evreninden mehdi ve mesih kavramlarına bir bakış.
Ayşe AcarÇöl
gezegeni Arrakis’de yaşayan Fremenler uzun zamandır bir kurtarıcı
beklemektedirler. Kehanete göre Mesih onları gerçek özgürlüğe götürecek
kişidir. Arrakis’in başka bir adı daha vardır: Dune.
Bilimkurgu
klasikleri arasında yer alan roman serisi “Dune”, 1984 yapımı kült filminden
sonra 2021’de çekilen yeni sürümüyle yeniden konuşulur oldu. Dune kelimesine
biraz yakından bakalım;
Arapça bir kelime, öncelikle yön bildiren bir edat grubu olarak görev görüyor. Bu edatlar arasında “aşağı” ve “yakın” oldukça dikkat çekicidir. Nedeni bu iki kelimenin bize Dünya (Earth) kelimesini verecek olmasıdır.
Dünya kelimesi “yakın olmak”
anlamına gelen “dunuv” kökünden türemiştir. Kuran’da “el-hayatüd’d dünya”
tamlamasında hayat kelimesinin sıfatı olarak “yakın hayat” anlamında geçer.
Yakın hayat “dünya” iken “sonraki hayat”, biraz uzak olan ahirettir. Gelelim “aşağı”
kelimesine. Dünya kelimesi burada “denaet” kökü ile ilişkili ve “alçaklık,
kötülük” anlamına geliyor.
Özetle
dünya, yakınımızda yani gözümün önünde ama değersiz, aşağı bir şey. Tanım böyle
olunca bir derviş gibi sufi gibi dünyadan geri çekilmek gündeme gelebiliyor.
Ama işin içine İslam tasavvufunun “mertebe” dediği şeyi dahil edersek bu
birinci anlamı ikinci anlama taşıyabiliriz. Muhakkikler bambaşka düşünüyorlar.
Dünya da buradadır, ahiret de buradadır. Duyusal gerçekliğe batmış bilinç henüz
ahiretin farkında olmayan bilinçtir.
ÖNCE MEHDİ SONRA MESİH
Gelelim
başlıktaki soruya: Mehdi mi, mesih mi? Dune filminde kurtarıcı olarak beklenen
kişinin mesih olduğu söyleniyor ancak kurtarıcıyı işaret eden tüm tarifler
mehdiden söz ediyor. Ortada bir karışıklık var gibi. En azıdan buradan öyle
görünüyor. Mehdi ve mesih, İslam geleneği açısından birbirinden farklı iki
kişidir. Mesih, İsa peygamberdir, mehdi ise Muhammed peygamberin soyundan (Ehli
Beyt) geleceği söylenen kişidir. Kehanete göre dünyaya (Dune) önce mehdi ondan
sonra mesih gelecektir.
Filmde
sıkça kullanılan “lisan-ül gayb” yani “dış dünyadan gelen ses” ifadesi yine
mesih kelimesiyle yan yana kullanılmaktadır. Oysa mehdi kelimesiyle
kullanılması daha anlamlıdır. “Gayb” bilinmeze gönderme yapar bu nedenle
“bilinmezden gelen ses” de diyebiliriz. Dış dünyadan gelen sesin bilinmez
olması anlamlıdır. Mehdi geldiğinde kılıçla gelecektir. Kılıcının adı
Zülfikâr’dır. İki ucu keskin olan bu kılıç adaleti simgeler. Adalet kılıçla
geliyorsa dışarıdan geliyor demektir. Peki bir de içerisi mi var? Muhakkikler,
“Evet var” diyor. Dışarıdan seslenen mehdidir, içeriden seslenen mesihtir.
Bu iç-dış
meselesini anlamak için yine dünya-ahiret meselesine dönmemiz gerekir. Dışarısı
duyusal dünya, içerisi ruhsal dünya. Arada akıl, berzah (medya) görevi görüyor.
Mehdi ve mesih kelimelerini yine iki farklı mertebede, iki farklı idrak
düzeyinde bir daha yorumlayalım:
İlk
mertebe: Dünyaya önce görevini yerine getirmek üzere mehdi gelecek. O
geldiğinde büyük savaşlar başlayacak. Adalet için savaşılacak. Bu savaş ya da
savaşlar bittikten sonra biri daha gelecek. İşte bu kişi İsa mesih. O bize
erdemleri, insan haysiyetini ve ruhsallığı gösterecek.
Aynı meseleyi bir başka mertebeden daha okuyalım: Mehdi bizim dünyaya, duyusal deneyime dönük yanımızdır ve bu dünyanın ana ilkesi adalettir. Adalet yoksa bu dünyada kimse huzur bulamaz. Mesih bizim ruha dönük yanımızdır, ahiretimizdir. Ahiret gözler önünde değildir. Tıpkı şefkat, merhamet, aşk gibi… Bu nedenle tüm bunlar uzak bir hayata, ahirete ilişkin gibi anlatılmaktadır.