'Doğayı kurtarmayı umarak çıktığım yolda doğa beni kurtardı'

Arçelik Ceo’su Hakan Bulgurlu’yla doğa için farkındalık yaratmak amacıyla çıktığı Everest yolculuğunu konuştuk.

Ayça Ceylan

İş dünyasının en tepesinde olan isimlerden birisi Hakan Bulgurlu. Ancak her geçen gün kendini biraz daha hissettiren iklim krizi onu bir arayışa yöneltmiş. Doğaya yönelik farkındalık yaratmak için bu kez bir başka zirveyi hedeflemiş. Dünyanın tepe noktası Everest! Kendi deyimiyle “doğayı kurtarmak için çıktığı bu yolculuk kendi dönüşümüne katkı sağlamış. Mundi Kitap’tan çıkan ‘Tehlikeli Tırmanış’ isimli kitapla öyküleştirdiği bu zorlu yolculuğu, satır başlarını Bulgurlu’dan dinledik.

- Yaşamdaki her şeyin uzun bir geçmişi vardır. Dolayısıyla her bir eylem kendinden öncekilere ve  sonrakilere bağlanır. Peki, dağcı olmayan birinin Everest’e tırmanma kararı verdiği o an nasıl bir andı? 

Doğayla iç içe yetişmiş bir birey olarak doğadaki tahribatı, iklim krizinin yıkıcı etkilerini ve insanların konuya kayıtsızlığını yakından gözlemleme fırsatım oldu. Çocuklarım da benim gibi doğaya düşkün. Onlara, sevmeye devam edebilecekleri bir doğa bırakmak istiyorum. Ancak sürdürülebilirlik konuları çoğu zaman soyut. Konu her açıldığında dinleyici sıkılır, hatta telefonlarına dalarlardı. Bir lider ve baba olarak örnek olmak ve insanların konuya ilgisini çekmek için merak uyandıran bir öyküye ihtiyacım olduğunu fark ettim. Arkadaşlarımın Everest’e tırmanma planlarını duyunca da bunu etki yaratacak bir platforma dönüştürmeye karar verdim.

- Everest öncesi, Everest sonrası gündelik ve iş yaşantınıza, yıkıcı etkilerini her gün daha da yoğun şekilde deneyimlediğimiz iklim krizine nasıl bakıyorsunuz?

Everest’e yolculuğum beni bütünsel olarak dönüştüren bir deneyim oldu. Tercihlerimi ve tüm yaşantımı gözden geçirdim, farkındalığım arttı. İnsan beyninin ve vücudunun düşündüğümüzden çok daha güçlü olduğunu, potansiyeli sınırlayanın bizler olduğunu anladım. Artık vaktimin daha değerli olduğunu düşünüyor ve her anımı bu bilinçle yaşamaya, sevdiklerimle daha çok vakit geçirmeye çalışıyorum. İklim krizi konusunda da boşa harcayacak zamanımız yok. Örneğin, Everest sırtlarındaki Khumbu Buzulu her yıl bir metre eriyor ve Nepal’de yetkililer Ana Kamp’ı taşımayı düşünüyor. Bu değişimin ne kadar hızlı olduğuna bir örnek. Yalnız farkındalık yeterli değil, çok daha fazlasını yapmak zorundayız. Ben de bu bilinçle hareket ediyorum.

- Kitabınızda bir bölümde “Bu yolculuğun ne kadarı çevreyle ne kadarı egoyla ilgiliydi?” diye kendinize bir sorunuz var. Üzerinden geçen zamana karşın aynı soruyu size tekrar yöneltmek isterim.

Aslında yolculuğum hiç beklemediğim bir şekilde bu iki konunun armonisine dönüştü. Doğayı kurtarmayı umarak çıktığım bu yolculukta doğa beni kurtardı. Everest’e çıkan ve Everest’ten inen iki farklı Hakan vardı. Doğanın büyüklüğü karşısında aslında bir toz zerresinden daha da küçüksünüz. Bu görkemi ve çevreyle olan ilişkimizi gözlemleme fırsatını bulduğum kadar kendimi ve hayatımı yeniden tanıma şansını da edindim bu yolculukta.

- Birçok edebi türde karakterin kendini bulmak ve gerçekleşmesi gerekenleri gerçekleştirebilmek için kaçınılmaz olan yolculuğa çıkması vardır. “Tehlikeli Tırmanış” isimli kitabınızın birinci bölümünde bilinmeyen bir yolculuğa çıkan bir adamın yani sizin öykünüzü okuyoruz. Kitap boyunca da deneyimlerinize eşlik eden kişiler, durumlar ve veriler var. Yaşadıklarınızı yazıya dökerken, aklınıza gelen kendinizi yakın hissettiğiniz anlatılar oldu mu?

Yazarken amacım netti: Daha çok kişiye ulaşarak iklim kriziyle mücadele çağrısını yaymak. Bunu da yalnız tecrübelerimi paylaşarak yapabileceğimi düşünüyordum. Bu nedenle bireysel yolculuğumdan kesitleri paylaşarak okura bu amacı daha iyi anlatmaya gayret ettim. Kitapta yer almayan ama iklim krizi ile birçok açıdan örtüştüğünü düşündüğüm bir öykü var; Nuh’un Gemisi. Öyküye göre insanlık yaşama ve doğaya gösterdiği saygısızlık sebebiyle bir tufan ile cezalandırılıyor ve Nuh’un inşa ettiği gemiyle kurtarılanlar için yeni bir yaşam arayışı başlıyor. Kimileri Nuh’un Gemisi’nin Ağrı Dağı’nda olduğuna inanıyor. Biz de içinde bulunduğumuz ekosisteme zarar vererek kendi tufanımızı hazırlıyor, geleceğimizi riske atıyoruz.

- Hakan Bulgurlu’yu dört kelimeyle tanımlayacak olsanız bu ne olurdu?

Kararlı, sosyal, araştırmacı ve yenilikçi.

YENİ BAŞKANLIK GÖREVİ

- Brüksel merkezli Avrupa Ev Aletleri Üreticileri Birliği’nin (APPLiA) yeni dönem başkanlığına seçildiniz. Başkanlık dönemizle hangi konular merkezde olacak?

APPLiA yenilikçi ve sürdürülebilir çözümleri teşvik eden bir organizasyon. Bizimki gibi üretimin ve emisyonlarının yoğun olduğu bir sektörde APPLiA gibi bir kurumun yaratabileceği etkiye çok inanıyorum. Önümüzdeki amacımız tüketicilerimizin hayatlarının iyileştirecek teknolojiler sunarken sürdürülebilirlik faaliyetlerimizi daha da ileri taşımak olacak.

“PLASTİKSİZ TEMMUZ” ÖNERİLERİ

- Bu ay “Plastiksiz Temmuz”. Sizin gündelik yaşamda atığı azaltmaya dair önerileriniz neler?

Evde atıklarımızı ayrıştırıyoruz, gıda atıklarını ise komposta dönüştürüyoruz. Tek kullanımlık plastik ürünleri hayatımızdan çok önce çıkardık. Plastik poşet yerine bez torba tercih ediyoruz. Hepimiz bu ufak değişikliklerle düşündüğümüzden daha büyük fark yaratabiliriz.