Doğada her şey için zaman var
Doğada geçirdiğiniz zaman ile kentte geçirdiğiniz zaman nesnel olarak aynı olsa bile beyniniz bunu farklı algılıyor. Çünkü doğa stres seviyesini azaltarak bilişsel zaman algınızı genişletiyor.
Ayça CeylanHer devrin kendine göre akımları vardır. Bazı kavramlar öne çıkar bazıları geri çekilir. Ancak her devrin akımı olan bir kavram vardır: Onun üzerine düşünmek, hakkında tanımlamalar ve deneyler yapmak ve ona adanan kültür ürünleri merak uyandırır. Yaşamın ta kendisi olan bu kavram “zaman”dır. Zaman tüm varlıklara var oluş için bir anahtar oluşturur.
Var olmak için gereksinim duyduğumuz zamanla ilgili en çok duyduğum cümlelerden biri “… için yeterince zamanım yok!”. Peki zamanı yani yaşamı nasıl değerlendiriyoruz ki yapmak istememize karşın bazı eylemlere zaman ayıramıyoruz?
Bu soruya sosyolojik, psikolojik ve antropolojik açılardan katman katman yanıtlar verebilir. Ben ise size en yalın haliyle üç yanıt vereceğim. Ya yapmak istediğinizi sandığınız şeyi o kadar yapmak istemiyorsunuz ya istemenize karşın sizi kısıtlayan ekonomik ve sosyokültürel etkenler var veya günümüzdeki teknolojinin de desteğiyle sonsuzmuşçasına sunulan çeşitlilik içerisinde kayboldunuz ve yönünüzü bulamıyorsunuz.
Popüler kültüre bakacak olursak da karşımıza kuantum evrenlerinde geçen birçok dizi ve film çıkıyor. Küçücük bir seçim sonrası değişen yaşam ve deneyimlerin 21. yüzyılın hızlanan zaman algısında sunulması anlamlı. Sanki insan şu anki yaşamıyla asla yetinemez çünkü yaşam onu sıkıştırır.
Andan kopan/koparılan yaşamlar için dengeyi bulabilmenin yollarından biri de doğaya bakmak. Finlandiya’daki Turku Üniversitesi'nden psikolog Ricardo Correria’nın “Doğanın insanın zaman algısına katkılarını kabul etmek ve anlamak” isimli makalesinde özellikle kentsel yaşamın neden olduğu zaman sıkışmışlığına doğada olmanın olası bir çözüm olduğunu ileri sürülüyor.
İNSAN ZAMANI NASIL ALGILAR?
İnsanın zaman algısı karmaşık bir bilişsel yapı tarafından düzenlenir ve zamansal ardışıklık, zamansal süre ve zamansal perspektif olmak üzere en az üç temel boyutu içerir.
Zamansal ardışıklık, zamansal örtüşme ve düzenin işlenebileceği olayların ardışık olarak ortaya çıkmasını tanımlar. En az 30 milisaniye ile ayrılan olaylar zamansal olarak ayrılmış olarak algılanır ve belleğimiz bunlara zamansal düzeni anlayabilmesi için bir “zaman etiketi” atar.
Zamansal süre birden fazla zaman ölçeğindeki zaman aralıklarının algılanması ve tahmin edilmesiyle ilgilidir. Yaklaşık üç saniyeye kadar süren olaylar insanlar tarafından doğrudan algılanır ve “aldatıcı şimdiki zaman” bağlamında işlenir. Bu bazen belirli olayların zamansal süresine ilişkin önyargılı algılara yol açar ve genellikle “Zaman durdu” veya “Eğlenirken zaman uçup gidiyor” gibi yaygın tanımlarla yansıtılır.
Zamansal perspektif, insanların geçmişi, bugünü ve geleceği nasıl gördüğünü karakterize eder. İnsanlar geçmiş ve gelecek olayların zihinsel yapılarını geliştirme kapasitesine sahiptir ve bu zihinsel olarak “zaman yolculuğu” yapma ve geçmiş, şimdiki zaman ve gelecek perspektiflerine odaklanma kapasitesi, evrimsel bir avantaj olarak kabul edilir.
DOĞANIN ZAMAN SIKIŞMIŞLIĞINA ETKİLERİ NELERDİR?
Correria doğanın insanın zaman nasıl etkilediğine ilişkin en az iki yol olduğunu anlatıyor. Bunlar zamansal süre algısını genişletmek ve zamansal perspektifi değiştirmek.
Yapılan bir araştırmada katılımcılar 90 dakikalık doğa yürüyüşüne ve kentsel yürüyüşe katıldılar. Katılımcılar yürüyüşleri bir doğa ortamında ise yürüyüşün süresini olduğundan fazla, kentsel bir ortamda eşit derecede uzun bir yürüyüşü ise hemen hemen nesnel süresi ile algıladılar. Doğada yürüyüş kent yürüyüşüne kıyasla katılımcıların stres seviyelerinde de bir azalmaya yol açarak daha iyi hissetmelerine olanak tanıdı.
Zaman, perspektifi açısından ise doğada bulunmak sürekli geçmiş zamana takılıp kalmanın ötesine geçerek şimdi ve gelecek bağlantılarını daha sağlıklı bir şekilde kurmaya yardımcı olabiliyor.
Son olarak bu aralar kendinize veya sevdiğiniz birine bir hediye vermek isterseniz doğa yürüyüşü şahane bir seçenek olabilir. Vahşi doğanın savunucularından John Muir’in de dediği gibi “Doğada yapılan her yürüyüşte kişi aradığından çok daha fazlasını bulur.”