Dingin bir karanlık

Yeni albümleri Ateşten Yıllar’ı yayımlayan Balina, progresif rock, kuzey cazı ve modern metal gibi türleri kapsayan müziklerine bu sefer daha olgun ve huzurlu tınıları da ekledi.

Zeynep Saçar

Çalışmalarında 70'lerin progressive rock’ından karanlık kuzey metaline, swing’den stoner riff'lerine geniş bir müzik repertuvarına yer veren Balina, yeni albümleri Ateşten Yıllar’ı yayımladı. Alican Öyke ve Burçin Esin ikilisinin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan grup, yeni albümlerinde daha olgun ve huzur odaklı melodilerle bizi buluşturuyor. Balina ile müzik yolculuklarını ve yeni albümlerini konuştuk.

- Ateşten Yıllar enstrümantal bir proje, önceki parçalarınıza baktığımızda da Lara Di Lara ile yaptığınız Üzgünüm dışındakiler enstrümantal. Bunun bir nedeni var mı?

Alican Öyke: Çünkü biz bu şekilde müzik üreten bir grubuz. Üzgünüm bizim için bir istisnaydı ve bu istisna da bizim icra ettiğimiz türde yer alan bir istisna. Türdaşlarımıza baktığımız zaman böyle istisnalarla karşılaşabilirsiniz. Daha “pop” bir isimle daha “avangart” bir ismin bir araya gelmesi uygulanabilir bir formüldür.

- Kaybetmenin Mitolojisi de Ateşten Yıllar da bir karakterin öyküsüne odaklanıyor. Özellikle Ateşten Yıllar, aslında bir kendisiyle hesaplaşma hikayesi. Bu yolculukta sizden ne kadar iz var?

A. Öyke: Bizim için müzik her zaman bireysel bir şeydi, anlatacak hikâyemiz olduğu için sanat yapıyoruz. Bireysel şeylerden besleniyoruz. Evet sert bir müzik yapıyoruz, bence dokunaklı ve duygu sömürüsü barındıran türden bir müzik bu. Belli kayıplardan, belli kaygılardan, belli bir dönemden beslenen bir müzik… 10 yılı aşkın bir süredir Burçin’le müzik yapıyoruz, biraz olgunlaştığımız bir dönemdeyiz. Geçmişte daha ergen ve heyecanlı bir karanlığımız vardı, şimdi biraz daha kabul, huzur ve dinginlik odaklı bir karanlığımız var. Karanlık şeyleri estetik olarak da manevi olarak da seviyoruz. Bu albüm belki de en bireysel işlerimizden biri, arada bir pandemi var. 30’lu yaşların, bu ülkede, bu gezegende yaşamanın verdiği bir kafa var. Albüm bunlardan bahsediyor ama tamamen işitsel yapıda bir albüm için “Biz bunlardan bahsediyoruz” demek de saçma olur tabii. O yüzden kime ne bahsediyorsa onu bahsediyor aslında.

Burçin Esin: Ateşten Yıllar’ın demlenme süreci diğer albümlere göre biraz ilginç oldu çünkü şarkıların büyük bir kısmını kayıtta besteledik. Üretim sürecindeki bu farklılık, duyguları biraz daha net bir şekilde geçirmemize sebep oldu.

- Dinleyicileriniz bu karanlığı nasıl yorumladı? Ne gibi geri dönüşler alıyorsunuz?

B. Esin: Bizim olayımız aslında kayıttan çok canlı performans. Orada insanlar hiçbir zaman müziğin sertliğinden bahsetmiyorlar. Kendilerini akışa bırakıyorlar, yeni albümde bu akış diğerlerine göre daha fazla var. Ben de daha olgun ve istediğimize yakın bir şey yaptığımızı düşünüyorum. Dinleyiciler de çoğunlukla bu karanlığın ve sertliğin onları yormaktan çok içlerine döndürdüğünü söylüyor.

A. Öyke: Zaten bu tınıdan hoşlanan insanlar bizi dinliyor. Bu yüzden bu sertliğin açıklamasını yapmaya ihtiyacımız yok. Bizim müziğimizi bilenler daha dingin, huzurlu, ne yaptığını bilen ve olgun olarak yorumladı. İnsanlar “Evet, şimdi anladık sizi” gibi bir yerden bir şeyler söylediler.

SANATÇILARLA ÇALIŞIYORLAR

- Albüm kapaklarınızın da albümün temasını çok iyi yansıttığını düşünüyorum. Bu süreç nasıl ilerliyor?

B. Esin: Önce Alican’la konuşmaya başlıyoruz. Sonrasında Kaybetmenin Mitolojisi’ndeki Balina heykeli gibi bir heykel ya da obje tasarlanması gerekiyorsa sevdiğimiz sanatçılarla çalışıp onlarla kompozisyon oluşturuyoruz. Son iki albümümüzde böyle oldu. İlk albümde de Merve Morkoç yapmıştı albüm kapağını. O zaman kapağı tamamen ona bırakmıştık.

‘HAYAT İNTERNETTE DEĞİL SAHNEDE’

Alican Öyke: “Bu ülkede böyle şeyler yaparak var olmak çok zor. Hiçbir zaman manevi olarak bizden bu kadar parça taşıyan şeyin bu ülke koşulları sebebiyle yeteri kadar üstüne titreyemediğimizi düşünüyorum. Bırakın kültürel olarak var olmayı bireysel olarak bile hezeyanlar içinde var olduğumuz korkunç bir ülkede yaşıyoruz bence. Burada bir insanın öznel olarak bir şeyler icra etmenin peşine düşmesinin çok zor olduğunu ve bunun her zaman ‘Müslüman mahallesinde salyangoz satmak’ olduğunu eklemek isterim. O yüzden canlı performanslara katılın, grupları destekleyin. Evinize döndüğünüzde ‘Bu ülkenin kültürü neden gelişmiyor’ diye şikâyet etmeyi o şekilde bırakabilirsiniz. Hayat internette değil; sahnede, müzikte, performansta”