Çocuk gözünden sanat
Bir çocuğun imgelem ve düş gücü nasıl örselenir?
Serra Rodoplu“Çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir” demiştir Mustafa Kemal Atatürk. Çocuklara bayram hediye eden ve bunu dünya ile paylaşan tek ülke Türkiye’dir. Bugünün anlamı, önemi ve coşkusu çocuklara toplumun ortak değerleri olduklarını hissettirirken; yetişkinlere de bir günlüğüne çocuk gözünden hayata bakabilmeyi hatırlatmakta.
Belli bir dönemde kişinin oyunu bırakıp, yaşamı “ciddiye” almasını bekleyen içselleştirilmiş otorite, kişinin yavaş yavaş içindeki çocuğu yok etmesini bekler. Çocukluk dönemi, seçim hakkı olmayan bir dönemdir. Bu dönemde yaşananlar, gelecekte yapılacakları ve eğilimleri belirler. Bu nedenle insanın imgelem ve düş gücünün bu dönemde özgür bırakılması gerekir. Her çocuk yaratıcıdır ve yaptıkları her sanat etkinliği yaratıcılıklarını geliştirir. Estetik bir kaygı ya da amaç ortaya konulmadan yapılan sanat tıpkı konuşma gibi bir iletişim biçimidir. Kendilerini, potansiyellerini keşfettikleri, gözlemledikleri, kişiliklerini şekillendiren bir anlatıdır. Bu yapıtlar, özgündür, biriciktir. Hayal kurdurur. Sorun çözme yollarını öğretir, yaşamı farklı şekilde yorumlayabilmelerini sağlar. Bu yorumlama ve yön bulma sürecinde bazen yetişkinlerin sesleri daha baskın çıkmaya başlar ve zamanla, kişinin kendi biricik bakış açısı yok olabilir.
FİL YUTMUŞ BİR BOĞA
Antoine de Saint-Exupery, “Küçük Prens” isimli kitabına çocukluğuna ilişkin bir anıyı anlatarak başlar. Yazar, daha altı yaşındayken okuduğu öyküdeki karakterden etkilenerek fil yutmuş bir boğa yılanının resmini çizer.
Sanat yapıtını büyüklere gösterip, korkup korkmadıklarını sorar. Büyükler, “Korkmak mı?” derler. “Şapkadan mı?” O da bunun üzerine, açık seçik görüp anlasınlar diye fili yutmuş olan yılanın içini çizer.
Büyükler bu kez de boğa yılanının içi ya da dışının resimleriyle uğraşmayı bırakmasını, kendisini coğrafya, tarih, aritmetik ve dilbilgisine vermesini öğütlerler... Yazar, “İşte daha altı yaşındayken belki de çok büyük bir ressam olma fırsatını böylece kaçırmış oldum” der.
Atatürk, “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir” sözleriyle, sanatın da toplum gelişimi açısından önemli bir unsur olduğunu belirtir. Sanat yalnızca sanata yatkınlık gösteren çocukların hayatında yer almamalı. herkesin yaşamının parçası olmalı, çünkü, insanların küçük yaşlarda kendilerini anlatma biçimlerinin gelişmesi toplum için iyinin ne olduğuna yönelik düşüncenin de gelişmesi demektir.