CHP grubu devrim yasalarını görüşüyor (I)

Hilafetin kaldırılmasına giden yolda yaşananlar

Prof. Dr. Şaduman Halıcı

Yeni yılın iki haftası geçti bile… Siyaset yine pek hararetli, malum yerel seçimler var. Yok yok kim kazanacak gibi konulara girmeyeceğim.  Seçim ortamında yine gündem olan bir konuya, “Hilafet”e değineceğim. Ama sizi 100 yıl önceye götüreceğim. 1924 yılında CHP’nin grup toplantısında konu nasıl tartışıldı sorusunu yanıtlayacağım. Sizi sıkmazsam yanıtım biraz uzun olacak… Yani dizi yazı olacak…

Önce bu “grup” ile ilgili kısa bilgi vereyim. 1924 yılı başında grubun adı Halk Fırkası grubudur. 10 Kasım 1924’te Cumhuriyet Halk Partisi grubu adını alacaktır. Partinin kuruluş tüzüğünün “Meclis Grup Teşkilatı” başlığı altında yer alan bilgilere göre grup her yıl mart ayı başında toplanır. Bir başkan, iki başkan vekili ve dokuz üyeden oluşan bir yönetim kurulu seçer. Grubun doğal başkanı partinin genel başkanıdır. Yani Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ve ona vekâleten İsmet Paşa… Grup, en az haftada bir kere toplanır.

Asıl önemli olan grup toplantılarında parti üyelerinin diledikleri gibi özgürce tartışma, oy verme haklarının bulunması ama alınan kararın bütün üyeler için bağlayıcı olmasıdır. Yani grupta karar alındıktan sonra konu TBMM’ye geldiğinde karşı çıkmış olanlar da çıkan karar aleyhinde konuşabilir ama oy kullanmaz. Bu nedenledir ki İkinci TBMM’de görüşmeye açılan yasa önerileri Birinci Meclis’te olduğu gibi geniş tabanlı bir tartışma yaşanmadan kabul edilir. Ancak bu İkinci Meclis’in demokratik olmadığı anlamına gelmez. Çünkü Meclis’in üyeleri zaten grupta yeterince ve özgürce tartışmıştır.

İşte devrim yasalarını yani hilafetin kaldırılmasını, öğrenimin birleştirilmesini, din işleri ve vakıflar ile Genelkurmay bakanlıklarının hükümetten bağımsız olarak yeniden örgütlenmesini öngören yasa önerileri de önce parti grubunda görüşülmüştür. Ne zaman? 2 Mart 1924 tarihinde… Tarihi bir grup toplantısıdır… Günümüze de ışık tutacak niteliktedir.*

Türkiye Cumhuriyeti’ni o güne getiren gelişmelerin fitili ise çok önce ateşlenmiştir. Saltanatın kaldırılmasının ardından cumhuriyetin de ilanı kimi çevrelerde tepki yaratmıştır. Yalnız laik devlete karşı şer’i devleti, Misak-ı Milli sınırları içinde Türk milliyetçiliğine karşı ümmetçiliği savunanları değil kişisel olarak Mustafa Kemal karşıtlarını da harekete geçirmiştir. Şeri devlet savunucusu ve ümmetçi İskilipli Atıf’ın “İslam Yolu”, Afyon milletvekili Şükrü Hoca’nın “Hilafet-i İslamiye” ve “Büyük Millet Meclisi” adlı kitap ve broşürleri kamuoyunu karıştırmıştır. Her iki Hoca da TBMM başkanının devlet başkanı kimliğini reddedip onun koltuğuna Halife Abdülmecid’i oturtmak, Gazi’nin ısrarla vurguladığı TBMM’nin üstünde bir güç bulunmadığı ilkesini çiğnemek ister. Refet Bey’in halifeye at hediyesi basında geniş yankı bulmuş, Rauf Orbay, cumhuriyetin ilan biçimine yönelik eleştirel demeçleri yüzünden Halk Partisi grubunda sorguya çekilmiştir. İçte halife yanlıları safları sıklaştırırken bir de Ağa Han ile Emir Ali’nin mektupları gündeme bomba gibi düşmüştür. Başbakan ve cumhurbaşkanına gönderdikleri kişisel mektupların onların eline geçmeden 5 Aralık 1924’te İstanbul gazetelerinde yayımlanması ise gelişmelerin dış kaynağına işaret eder. Az önce Lozan’da tam bağımsızlığını dünyaya kabul ettirebilmek için can hıraş mücadele veren Türkiye’nin içişlerine müdahale cüretidir mektupları… Dolayısıyla tepki sert olur. Gazeteciler istiklal mahkemesinde yargılanır ama kasıt olmadığı için beraat eder.

Yaşananların tek nedeni vardır. Hilafetin kaldırılmasından endişe duyulması ve ön alınmak istenmesi. Bütün bu gelişmeler sırasında Mustafa Kemal Paşa Ocak 1923’te İzmit Kasrı’nda İstanbul gazetecilerine yurt gezisi sırasında Türk milletine aynı vurguyu yapar: TBMM Abdülmecid’i halife seçmiştir. Görev sınırını belirlemiştir, sembolik bir makam olarak varlığını sürdürmektedir. Türkiye’de bir halifelik sorunu yoktur…

KEMAL PAŞA UYARIR

Ama her seferinde uyarısını da yapmıştır. Hilafet makamından bu sınırı aşmaya dönük herhangi bir adım atılırsa o zaman görüşler bitecek uygulama başlayacaktır. Uygulamayı başlatan ise halifenin destekçilerinden cesaret bulup ataları padişahların yolundan gitmek, devlet başkanı gibi yetkiler kullanmak istemesi, kendisine ayrılan ödeneği halifelik hazinesi olarak yorumlayıp bu hazinedeki paranın yetmediğini söyleyerek maliye hazinesinden ek ödenek talep etmesidir.

Başbakan İsmet Paşa’nın 22 Ocak 1924’te cumhurbaşkanına ilettiği istekler sert yanıt bulur. Mustafa Kemal’in bir yıl önce işaret ettiği uygulama zamanının geldiğini de ortaya koyar. Cumhurbaşkanı ordunun, gazetecilerin, öğretim üyelerinin desteğini alır. Nasıl mı? Önce 5 Şubat 1924’te İstanbul gazetecilerini kabul eder, basının desteğini ister, nazlananlar olsa da hilafet konusunda desteklerini alır. Ardından 11 Şubat’ta İstanbul Üniversitesi’nin rektörü İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu başkanlığındaki heyeti kabul eder. Onlardan da laik eğitim konusunda tam destek bulur. 15-20 Şubat günlerinde yapılacak harp oyunları nedeniyle İzmir’e gelen komutanlarla ise üç devrim yasası konusunda uzlaşma sağlar. Ankara’ya döner. 1 Mart 1922 günü meclisi açış konuşmasında milletvekillerinden üç konuda yasaları hızla çıkarmalarını ister ve…

Ertesi gün yasa önerileri CHP grup toplantısına gelir. Başkanlık kürsüsünde İsmet Paşa vardır. Konuşmalar tutanağa geçmeden önce kimi milletvekilleri parti içinde anlaşmazlık olduğu izlenimi yaratmış olmalı ki Muhtar Bey (Trabzon) buna karşı çıkar ve der ki, “Parti bir ailedir ve o ailede herkes düşüncesini açıklar. Onun için kimseyi kötü niyetli olmakla suçlamayalım, anlaşmazlık olduğunu göstermeyelim.” (Tutanaklar, s.393) 

Ve görüşme başlar. O gün grupta yapılan görüşmeler pek çok gerçeği gün yüzüne çıkaracak niteliktedir. Örneğin, Türk halkının pek çoğu gibi milletvekillerinin önemli bir kısmı da İslam’da halife, hilafet ve vekâlet kavramlarında yeterli bilgiye sahip değildir. Örneğin, günümüzde Mustafa Kemal halife olmak istiyordu iddiasının temelleri yine o günde saklıdır. Mustafa Kemal’in böyle bir isteği olmuş mudur ya da İngilizler halife Türklerde kalsın diye mi İstanbul’u Türklere vermiştir? 

Abdullah Azmi ile Yahya Galip beylerin atışmasında ve yanıtlarda buluşmak üzere…

* Toplantı tutanakları için bkz. Yücel Demirel-Osman Zeki Konur (Hazırlayan) CHP Grup Toplantısı Tutanakları (1923-1924), Bilgi Üniversitesi Yay, İstanbul, 2002.