Büyük sanatçılar, solan düşler
Hayvan haklarını konuşurken gözümüzden kaçan bazı hayvanlar da yok değil domuzlar ve eşekler de buna örnek.
Ömür TanyelHenüz iki
yaşındayken ilk kişisel sergisini açmıştı. Yaptığı resimlere hayran olup
seçkisine katanlar arasında aktör Ed Westwick, tenisçi Rafael Nadal ve
primatolog Jane Goodall vardı. Sergisinde bir yıl sonra İsviçreli saat firması
Swatch kendisine bir anlaşmayla geldi. Yapıtları, sınırlı sayıda üretilecek
saatlerin üzerinde yer alacak ve tanesi 120 dolarlık özel bir seçki olacaktı.
Bazı çevrelerin onu efsanevi kübist ressam Picassoya benzetmesi ününü daha da
artırıyordu.
Çalışmalarında özel
bir teknik kullandığı söylenemezdi. Fırçasını istediği renk kabına batırdıktan
sonra tuvale bazen yumuşak bazen sert darbelerle sanatının inceliklerini
gösterecek şekilde aktarıyordu. Olmazsa olmazı ise resimlerini kırmızı boyaya
batırdığı burnu ile imzalaması idi. Burnuyla imzalıyordu çünkü o bir domuzdu.
Ressam domuz
Pigcasso bu ay başında sekiz yaşında arkasında pek çok hayran ve eser bırakarak
öldü. Pastırma üretimine kaynak sağlayan bir tesiste doğan Pigcasso kısa bir
süre sonra hayvan hakları savunucusu Joanne Lefson tarafından alınarak özel bir
çiftliğe getirildi. Onu farklı kılan ise ağzına aldığı fırçalarla tuvallerde
bir şeyler yapma çabasıydı. Öyle ki tabloları yaşadığı süre boyunca 1 milyon
doların üzerinde gelir getirmiş ve "Dünya tarihinin insan olmayan en
başarılı sanatçısı" olarak anılmaya başlamıştı.
Çalışması sırasında
en büyük zevki aralarda karamel kaplı patlamış mısır yemekti. Pigcasso “kendi
sanat sergisini açan ilk insan olmayan sanatçı” ve şimdiye kadar satılan “en
pahalı hayvan sanat eseri” rekorunun sahibi olmuştu. Böylece dünyada en burun
bükülebilecek hayvanın bile yaşam alanında çok başka değerleri, yetenekleri
olabileceğini göstermişti. Tabii ki bu eğlenceli betimleme dışında
vejeteryanlık, hayvan hakları ve endüstriyel hayvan üretimi gibi kavramlara
dikkat çekilmesine aracı olması da önemliydi. Toplumuzda pek de sevilemeyen ve
iyi gözle bakılmayan domuzlar kendilerine yüklenen anlamlarla Pigcasso’dan önce
de yaşamın içinde yer alıyorlardı.
“Üç Küçük Domuzcuk” masalı bu durumun klasik örneklerindendir. Üç sevimli domuzun kötü kalpli kurtla mücadelesini temel alan masalda evlerini saman ve ağaç dallarından yapan iki domuz kurdun saldırısına karşı koyamayıp büyük domuzun yanına kaçarlar. Büyük domuzun tuğlalardan ve sağlam bir şekilde yaptığı ev kurda dayanmakla kalmaz tuzaklarla onu alt eder.
Viktorya döneminde yaşamış James Halliwell
Phillips tarafından derlenen bu masalda sıkı çalışma ve planlama amacıyla
eğlence ve zevki ertelemenin önemi vurgulanmaktaydı. Bu da dönemin protestan
ahlakı kavramlarını çocuklara açıklamak için gayet güzel bir kurguydu. Büyük
domuzun tedbirli ve işbilir karakteri yıllar sonra George Orwell’in 1945
yılında yayımlanan “Hayvan Çiftliği” kitabında da karşımıza çıkacaktı.
STALİN ELEŞTİRİSİ
Dönemi etkileyen Stalinizmin bir eleştirisi olarak kabul edilen romanda hayvanlar eşitlik, özgürlük ve mutluluk amacıyla çiftçilere karşı isyan çıkarırlar. Ancak sonuçta Napolyon adlı bir domuz yönetimi ele geçirir ve onun diktatörlüğü altında çiftlik eskisinden daha kötü bir duruma düşer. Başarılı bir ideolog ve hatip olan Kartopu isimli diğer bir domuz ise Napolyon için kendisine gereksinim kalmadığında ortadan kaldırılması gereken biridir.
Çiftlikte ender okuyabilen,
olabilecekleri öngören ancak suya sabuna dokunmayan Benjamin ise sistemdeki
kaosun artmasına yalnızca seyirci kalır. Benjamin romanda bir eşek olarak
tasvir edilirken bazılarına göre yazarın kendisini, bazılarına göre SSCB’de
yaşayan Yahudi toplumunu, bazılarına göre de Stalin’e itiraz edemeyen dönemin
entellektüellerini yansıtmaktadır. En uzun yaşayan hayvan olması belki de bu
kendi halindeliğindendir. Eşek gerçekten doğada da en yalnız takılan
hayvanlardan birdir. Dikkat çekmeyen ve göze batmayan bu yapısı bazı haberleri
duyduğumuzda kulak kabartmamıza neden olmuştur.
İKSİR İÇİN EŞEKLERE
ZULÜM
Geçen ay yapılan
Afrika Birliği Meclisi’nde alınan eşek derisi ticaretini yasaklama kararı önce
şaşkınlıkla karşılandı, gerekçenin ayrıntılarına inince bu şaşkınlık daha da
arttı. Dünyadaki tahminen 53 milyon eşeğin yaklaşık üçte ikisi Afrika'da zor
şartlar altında yaşamakta ve nüfusları hızla azalmakta. Çünkü katledilen eşek
derilerinin önemli kısmı Çin’de geleneksel bir iksir olan “ejiao” üretiminde
kullanılıyor. Bu eşek derisi jelatininin cildi gençleştirmekten kan üretimine
pek çok kullanım alanı var. Talep o
kadar fazla ki 2027 yılına kadar en az 6.8 milyon eşek derisi gereksinimi
olacağı ortaya konmuştur.
Domuzun sanat kariyerinden eşeğin hayallerini solduracak dramatik sonuna dek olan bugünkü yolculuğumuzun sonuna geldik. Yazımızı Benjamin’in unutulmaz sözü ile bitirelim: “Tüm hayvanlar eşittir ama bazıları daha da eşittir”.