Budalalık, aşk ve sanat
Aklın kıt olması veya akıldan uzak olmak çağdaş dünyada eksiklik olarak görülebilir. Oysa budalalık gerçekliğe çıplak biçimde tanıklık etmek olarak da görülebilir.
Ayşe AcarYaygın görüşe göre budalalık aklın düşük bir seviyesi olarak kabul edilir. Kıt akıllı olmak bir taraftan gündelik yaşam becerisine ilişkin bir yetersizlik olarak değerlendirilirken bazen de bu dünyada mutlu olmanın bir koşulu olarak görülür.
Budala kelimesinin eski Yunancadaki anlamlarından biri oldukça dikkat çekicidir. “Budala” (idiotes) yalın, kendine özgü ve biricik anlamlarına da gelen bir kelimedir. Mario Perniola kelimenin bu anlamını “gerçek” ne ise onun dışavurumu olarak yorumlar. “Gerçek, tam da kendi dışında hiçbir şeyin var olmadığı ve var olduğundan farklı bir biçimde belirmediği için budaladır.” (*)
Gerçeği budalalığın içinde yaşamak az görülen bir şeydir, tıpkı sarhoş olunduğunda veya aşk deneyiminde olduğu gibi. Aşk başa geldiğinde aklın alıp başını gitmesi aynı zamanda aşkın bizzat deneyimlenmesidir. Sarhoşken veya âşıkken budala oluşumuza biz değil başkaları tanıktır. Ne zaman ayılırız veya aşkta bir düş kırıklığının kurbanı oluruz işte o zaman kendimizi budala olarak deneyimleriz.
Budalalığın aşkla ilişkisi tasavvuf geleneği içerisinde yer alan “abdal” kelimesini de anımsatmaktadır. Bu gelenek içinde “aptal” kıt akıllıkken “abdal” manevi bir duruma gönderme yapar. Abdal, “büdela” (budala) kelimesiyle eş anlamlı bir kelimedir. Abdal olan kişi bir bedel olarak bireysel arzularını kurban etmiş kişidir. Abdalları bu dünyadan geri çekilip mümkün oldukça dünyanın dikkatini çekmeden yaşayan insanlar olarak tarif edebiliriz. Dünyaya ve kendilerine değil Tanrı’ya, tanrısallığa, kendisinde tanık oldukları dosta âşıktır onlar. Abdallara “gizli veliler” de denilmektedir. Buradaki gizlilik kendilerini kamuya açık etmiyor oluşlarında aranabilir.
Abdallık Anadolu’da aynı zamanda bazı şair ve ozanların unvanıdır: Kaygusuz Abdal, Teslim Abdal, Abdal Musa, Uryan Abdal, Pir Sultan Abdal ve daha niceleri...
“Pir Sultan Abdal’ım gülüm dermişler
Bu şirin canıma nasıl kıymışlar
İster isem dünya malın vermişler
Sensiz dünya malın neylerim dostum.”
SANAT İLİŞKİSİ
Budalalığın sanatla ilişkilendirilmesine gelince bu konu daha çok “Niteliksiz Adam” romanıyla çağdaş edebiyatın en önemli edebiyatçıları arasında yer alan Robert Musil’le gündeme gelmiştir. Musil iki tür budalalıktan söz eder. (**) İlk budalalık aklın yetersizliğinden kaynaklı yalın, dürüst ve saf aptallıktır. Bu tarz insanların kurdukları cümleler alışılmış klişe cümlelerden oldukça farklıdır. Müsil onlarda şiirsel bir yan bulur.
Budalalığın ikinci türü ise Musil’e göre sanatla doğrudan bağlantısı olan dört dörtlük budalalıktır. Zekânın dengesizce ve verimsiz biçimde kullanılması sanatsal yetinin gerçekle karşılaşmasına neden olur. Musil’in bize söylemek istediği şey budalalığın özü aklın devre dışı olmasıysa bu düşünce dolayımı olmadan gerçekliğe tanıklık etmek anlamında sanatsal deneyimdir.
Burada gerçeklikten kastedilen şey duyusal bir gerçeklik değildir. İnsanın kendine sanat aracılığıyla sanatçı olarak tanık olduğu bir gerçekliktir. Sanatçının yaşadığı bu deneyimde o öznel kimliğiyle orada değildir. Ne duyusal dünya ne de kendisi, yalnızca sanat ve sanatsal yetenek bir aradadır. Akıl ancak ortaya çıkan ürünü değerlendirmede sonradan devreye girecektir.
* Mario Perniola, Sanat ve Gölgesi, Çeviren, Kemal Atakay, İletişim Yayınları.
** Robert Musil, Ahmaklık Üzerine, Çeviren, İlknur Özdemir, Sia Yayınları.