Bu manzaraya son bir kez bakın
İklim krizi zincirleme bir etkiyle doğanın bize sunduğu tüm güzellikleri yok ediyor. San Francisco’nun simgesel sisi de bunun son kurbanlarından.
Ayça CeylanKüresel ısınma ile kentlerin de siluetleri değişmeye başladı. Mevsim normalleri yerini beklenmedik hava olaylarına bırakırken, son günlerde duyduğumuz en büyük çevre felaketlerinden biri elbette ki Pakistan’ı etkisi alan ve 33 milyondan fazla insanı etkileyen sel felaketiydi.
2 milyondan fazla ev de hasar gördü. “Peki seller, kuraklıklar, orman yangınları, yüksek sıcaklıklar ve kasırgalar dışında iklim krizinin etkileri ile kendi doğal gidişatı bozulan hava olayı var mıdır” diye sorguladığımda ilk aklıma gelen sis oldu.
DOĞAL KLİMA: SİS
Sisin edebiyatı, sinemayı, müziği ve sanatın birçok dalını etkileyen esin verici bir tini vardır. Öte yandan sis, geçtiği bölgelerde sıcaklığın düşmesini sağlayan bir çeşit doğal klima görevini de üstlenir. Hatırlıyorum da sisin içindeki yolculuklarımda epey üşümüşlüğüm ve esin almışlığım vardır.
Yataytaki görüş mesafesini 1 kilometrenin altına düşüren bu meteorolojik olay, oluşumunu etkileyen etkenlere göre hava kütlesi sisleri ve cephe sisleri diye ikiye ayrılır. Aniden soğuyan havalarda toprak hâlâ sıcak olduğu için geceden başlayan, öğle vaktine kadar süren sis ve yamaç sisi ülkemizde en yaygın karşılaştığımız sis oluşumlarındandır.
Peki okyanuslar ısınmayı sürdürürken okyanustan kaynaklanan sislere neler oluyor? Sanırsam bu soruya verilebilecek en iyi örneklerden biri San Francisco’nun simgesel sisine yakından bakmak. Pasifik Okyanusu’ndan gelen nem ve ısı ile ABD’nin Kaliforniya Eyaleti’nin kıyı şeridinde belli bir düzende sis oluşur. Kuzeybatıdan akan sis, Kuzey Pasifik kökenli olması nedeniyle de serinletici bir özelliğe sahiptir.
San Francisco kenti dendiğinde akla ilk gelen turuncu renkli Golden Gate Köprüsü de bu sisin en yoğun deneyimlendiği alanlardan biri. Kent sakinleri köprüdeki gezileri sırasında sıcaklık değişimden dolayı klima kullanmayı çok fazla tercih etmeyebiliyor. Serinletici etkisi dışında, turistler için de bir çekim yaratan San Francisco sisinin bana kalırsa en etkileyici özelliklerinden biri servi ailesinden gelen sekoya ağaçlarının yaşamına destek olması.
Sekoyalar, boyları 120 metreyi bulabilen dünyanın en uzun canlılarıdır. 600-1200 yaşları arasındaki bu ağaçların yaşam alanı Muir Woods Ulusal Anıtı ise ağaç dostlarımızdan öğrenecek şeyleri olanların San Francisco sınırları içinde mutlaka görmeleri gereken bir park.
VERTIGO’DAKİ SİS KAYBOLUYOR
San Francisco’nun simgesel sisine dönecek olursam, PNAS’da yayımlanan bir araştırmaya göre sis, iklim krizi nedeniyle tehlike altında. Araştırma kayıtlarına göre sisin süresi, 1950’den beri ritmik bir şekilde azalıyor ve kentteki sis miktarının yüzde 15’i kaybedildi. İnsanların doğal klimalarını kaybetmelerinin yanında bölgenin biyoçeşitliliği başta olmak üzere tıpkı bir zincir şeklinde birbirine bağlı olduğunu düşündüğümüz dünya ekosistemindeki biyoçeşitlilik için de ciddi bir tehlike var.
Evet Tuz Gölü’nün alanı giderek küçülüyor çünkü San Francisco’nun sisi de azalıyor veya kuraklık ülkemizde dahil olmak üzere birçok ülkeyi etkisi altına alıyor çünkü kentlerde nefes bile almaya izin vermeyen çarpık bir yapılaşma var. Dünya hem insanların hem de üzerinde yaşayan tüm canlıların evi. Bu nedenle her bir tür birbirine hassas dengelerle bağlı.
San Francisco demişken tabii ki Alfred Hitchcock’un Vertigo filmine değinmeden olmaz. Golden Gate Köprüsü’ndeki sembolik anlatımlarla bezenen sahnesi yaşamın kıymetini vurgular. Yaşamımızın kıymetini bilirken, doğadaki dostlarımızın yaşamlarının kıymetini de bilelim!