Bir sanat eseri olarak ‘insan’
İnsan kendini sanat eseri olarak ortaya koyabilen tek varlıktır.
Ayşe AcarEğer sanat için “Güzeli ortaya çıkarma eylemi” diyeceksek sanat üzerine söz söylemeden önce “Güzel nedir” diye sormak uygun olacaktır. Bu soruyu sorunsal haline getirdiğimizde düşünce tarihinin tamamı anlaşılmak üzere karşımızda duracaktır. Güzelden bağımsız bir ahlak, güzelden bağımsız Tanrı anlayışı ya da güzelden bağımsız bir insan tanımı yapmak olanaklı görünmemektedir.
İnsan bedeni başta olmak üzere doğa nesnelerindeki güzeli göstermek için çok çaba sarf etmeyiz. Ancak söz konusu olan bir sanat eserindeki güzellikse onunla karşılaşmak bir çiçekle karşılaşmak gibi zahmetsizce değildir. Hareketsiz taştan yontulan bir heykelde havada asılı o “an”ı görmek, hareketsizliğin içinde hareketi görmeye eşdeğerdir. Güzel, o “an”da kendini gösterendir.
Heykele, resme, şiire, onlarda açığa çıkarılan güzelliğe yaklaşmak zahmetli de olsa yine de mümkündür çünkü onlar hâlâ birer duyu nesneleridir.
Peki insan söz konusu olduğunda güzel nerededir? Bu cümleyi yazdıktan hemen sonra büyük filozof, şair Schiller’in gaipten eğilerek kulağıma “Baştan aşağı hatalı bir soru bu!” dediğini duyar gibiyim.
- Neden hatalı olsun?
- Çünkü sen insanı verili varlık zannediyorsun. Bir insan var ve onda güzeli arayacağız öyle mi?
- Enteresan bir yaklaşım. İnsandan başlamayacaksak neyden başlayacağız?
- Güzellikten başlayacağız. Güzellik bizi insan kavramına ulaştıracak olan şeydir. Güzellik tek kelimeyle insanı işaret etmelidir ki böylece “güzel” denilenle karşılaşılsın.
GOETHE’NİN SÖZLERİ
Schiller’i dinlerken Goethe’nin yetkin bir sanat eseri için söyledikleri aklımıza geliyor. Böyle bir sanat yapıtı üzerine konuşurken tüm sanat üstüne konuşmak icap edecektir. Çünkü yetkin bir sanat eseri sanatı tümüyle içerir. Doğada tek tek nesnelerde dağınık olarak bulunan güzellik insanda birliğe gelen şeydir.
- Bırak şimdi Goethe’nin yetkin sanat tanımını. Çok acele ediyorsun. Sadece yontulmamış bir taşı düşün. Hatta kendini yontulmamış bir taş olarak düşün.
- Bir heykel ortaya çıkaracağız anladığım kadarıyla.
- Biz değil, sen yapacaksın! İnsanla taşı ayıran şey tam da bu! Taş kendini bir heykele dönüştüremez, heykeltıraşa ihtiyaç vardır. İnsan kendini sanat eseri olarak ortaya koyabilen tek varlıktır. Başlangıçta insan, insan olmaya yönelmiş bir şeydir. Bir tür yontulmamış taş. O taştan, o taşı yonta yonta insan açığa çıkacak. Ama bu alelade bir yontma değil.
- Aynı zamanda alelade çünkü kendimden bir sanat eseri ortaya nasıl çıkaracağımı bilmiyorum!
Aradaki iki yüz yıllık mesafeyi gülümseyerek eritiyor Schiller. İnsanın başlangıçta neden verili bir varlık değil de “yok varlık” olduğunu şimdi anlıyoruz. Alelade bir yontmayla başlayan güzeli bulma çabası ya da eylemi ortaya bir heykel çıkarırken bizi aynı zamanda heykeltıraşa döndüren şey.
Schiller burada durmuyor ve devam ediyor: “Deneyim bize tek tek insanların durumlarını gösterip asla insanlığı göstermediğinden…”
Güzel, insanda “insanlık” idesinin açığa çıkarılmasıdır…
Friedrich Schiller akciğer rahatsızlığından 46 yaşında dünyaya gözlerini yumdu. Büyük şair 15, 16 yaşlarında yazdığı bir şiirde şöyle:
“Ne mutlu! Ne mutlu! Seni buldum/Milyonların arasından seni seçtim/Milyonların arasından benimsin sen/Bırak şu kaos sallasın dünyayı/Sarsıversin harmanlasın atomları/Ebedi kalplerimiz birbirine sığınsın.”