Bir panoptikon olarak anaokulu
Kreşe giden üç yaşından küçük çocuklar daha stresli.
Dilşad Çelebi“Üç yaşın altındaki çocuğun yeri annesinin yanıdır” diyen de var, “Okula gidip sosyalleşmesi şart” diyen de… Hangisi doğru? Sorun çocuk gelişimi olunca çoğu sorunda olduğu gibi bunun da tek bir yanıtı yok ancak biz araştırmalarımız sonucu Uzay’ı üç yaşından önce herhangi bir kreşe veya okula göndermemeye karar verdik. Bu kararda evden çalışma gibi sosyal ve ekonomik olanaklarımızın elvermesi önem taşıyor. Evin dışında çalışmak zorunda olan bir anneye “Otur evde ve çocuğuna bak” demek kesinlikle karşı çıktığım bir bakış açısı. Ancak olanağınız varsa üç yaşına kadar çocuğunuzu kreşe veya anaokuluna vermemenizi önerebilirim.
Üç yaş altı çocuklar için okulöncesi eğitimin bağımsızlık ve özgüven duygularını tetikleme, akranları ile etkileşim kurarak sosyal becerilerini geliştirme, duygusal farkındalık ve empatiyi artırma gibi olumlu etkileri olsa da ayrılık kaygısı, akademik baskı, stres gibi olumsuz etkileri de var. Ayrıca rutinin değişmesi bazı çocuklarda zorlayıcı davranışlara yol açabiliyor ve çocukta öfke nöbetleri veya gerileyen davranışlar görülebiliyor. Beni en çok etkileyen ise stres etkeni oldu. Hele ki bulduğum birkaç akademik çalışmadan sonra… Üç yaşından küçük ve kreşe giden 151 çocuk incelendiğinde, stres ve panik durumlarında salgılanan kortizol hormonu düzeylerinin evdeki çocuklara kıyasla oldukça yüksek olduğu bulunmuş. Aslında kanı kaslara yönlendirip, beyin büyümesi için gerekli olan protein sentezini baskılayarak hızlı harekete olanak sağlayan kortizol, memeliler için tehlike anında ve acil durumlarda gerekli olsa da saatler veya günler süren uzun süreli salınımı ise oldukça zararlı. Artan stres ve kortizol seviyelerinin çocuğun beyninin mimarisini bozduğu ve gelecekteki beyin yapısını şekillendirdiği artık bilinen bir gerçek. Örneğin 1990’larda yapılan bir deneyde yüksek kortizol seviyesinin, en az dört memeli türünde (sığır, maymun, sıçan ve koyun) gecikmiş gelişim ve olgunlaşmamış beyin ve sinir sistemi ile ilişkilendirmişler.
1980'lerde, haftada 30 saatten fazla kreşte kalan çocukların evdekilere kıyasla daha saldırgan davranışlar sergiledikleri belgelenmiş. Ancak o dönemde küçük çocuklarda kortizol seviyesini test etmek zor olduğu için bilim insanları bu durumu hormonlar üzerinden doğrulayamamışlar. Artık çocukların ağızlarının içine pamuklu çubukla dokunularak elde edilen tükürük güvenilir kortizol örneği verdiği için istenildiği anda hiç kan almaya gerek olmadan çocukların stres seviyelerini ölçmek mümkün. Bu kolaylık oldukça trajik sonuçlarlı ortaya çıkarmış. Örneğin kreş veya anaokulundaki bakıcılar stresli çocuğun “sakinleştiğini” düşündüklerinde bile çocuklarda kortizol seviyelerinin sürekli olarak yükseldiği görülmüş. Ayrıca kortizolün bağışıklık sistemini baskılayan bir yapısı da olduğu için kreşe giden çocuklarda yüksek kortizolün hem düşük antikor düzeyleriyle hem de daha yüksek hastalık sıklığıyla ilişkili olabileceğini gösteren yeni çalışmalar var. Başka bir deyişle çocuğunuz okula gittiği için sürekli hastalanıyorsa bunun iki nedeni var: Birincisi okulda yeni virüslerle tanışıyor ikincisi ise stresli olduğu için bağışıklığı zayıflamış olabilir. Üstelik anaokullarında uzun saatler geçiren çocuklarda ileri yaşlarda obezite görülme sıklığının arttığı da bulunmuş. Çocukların stres yapmasının temel nedeni ise annelerinden ayrıldıklarında oksitosin sentezlerinin azalması ve ayrılık kaygısı yaşamaları.
ERKEN ÖZ DENETİM KAYGI YARATIYOR
Anaokullarını panoptikona benzeten bir çalışma da var. Panoptikon aslında tam ortasında bir gözetleme kulesi bulunan bir hapishane tasarımı. Gözetleme kulesinden bütün hücreler görülebilse de hücrelerden kuledekileri görmek mümkün değil. Tasarımın amacı ise kulede kimse olmasa bile mâhkumların her an izlendiklerini düşünmeleri. Foucault da bireyleri potansiyel olarak sürekli hiyerarşik gözetime ve yargılamayı olağanlaştırma eylemine tabi tutan panoptikonu çağdaş güç kavramıyla özdeşleştirir. Sonunda “iyi ahlaklı vatandaşlar” olacak “düzenli” çocuklar (Foucault'nun terimleriyle, uysal bedenler) yaratmaya çalışan anaokulları da çocukların “bakış”ı içselleştirmelerine ve davranışsal normlara uygun olarak öz disiplin ve öz gözetim uygulamalarına neden olur. Genel olarak eğitim sisteminin ve toplumsal yaşamın bunu yaptığını biliyoruz ancak çocukların bu kadar erken bu öz denetim kavramıyla tanışmasına da gerek yok diye düşünüyorum.
Hughes, C., Devine, R. T., Mesman, J., & Blair, C. (2020). Understanding the terrible twos: A longitudinal investigation of the impact of early executive function and parent–child interactions. Developmental Science, 23(6), e12979.
Pereira Gray, D., Dean, D., & Dean, P. M. (2020). Childcare outside the family for the under-threes: cause for concern?. Journal of the Royal Society of Medicine, 113(4), 140-142.