Babam hakkında her şey: Emilia Perez
Meksika’da ortalığa korku salan bir mafya lideri “hapsolduğu” erkek bedeninden kurtulmak ister ve olaylar gelişir. “Emilia Perez” belki en iyisi değil ama yılın en sıra dışı filmlerinden.
Başak BıçakHikâyelerin açılış sahneleri önemlidir. Ne de olsa filmin ya da dizinin geri kalanını izleyip izlemeyeceğinize karar verdiğiniz ilk birkaç dakikanın sizi çekip alması gerekir. Jacques Audiard’ın, bu yılki Cannes Film Festivali’nde dört kadın oyuncusuna birden En İyi Kadın Oyuncu ödülü kazandıran “Emilia Perez”inin bu türden bir girizgaha sahip olmadığı ve tam tersine “Ben ne izliyorum?” diyerek filmi bırakmanıza neden olacak kadar başarısız bir prologa tanıklık edeceğiniz konusunda baştan sizi uyarmalıyım. Ancak sakın ekranı kapatmayın, öykünün geri kalanında sizi sıra dışı bir yolculuk bekliyor.
Sevimsiz ve bütçesiz gibi görünen bir müzikal sahnesi ile kötü sayılabilecek bir müzikle seyircisini karşılayan “Emilia Perez”, ilk planda filmin bakış açısı karakteri olduğunu düşündüğümüz Rita’yı (Zoe Saldana) tanıtarak başlıyor. Rita, 40’lı yaşlarına yaklaşan başarılı bir savunma avukatı ve kariyerinin büyük kısmını masumiyetine inanmadığı kişileri savunarak geçirdiği ve üstelik bunu yok paraya yaptığı için mutsuz. Böyle bir dönemde, Meksika’nın en korkunç kartel liderlerinden birinin dikkatini çekiyor ve önce kaçırılıyor, ardından kartel lideri kendisine reddedemeyeceği “karanlık” bir teklifte bulunuyor. Bu ana kadar biz müzikal “stili” göz ardı etmeye çalışıp olayın nereye varacağını çözmeye gayret ederken film, ilgi çekici bir hamleyle elindeki ilk kartı masaya açıyor. Juan Manitas Del Monte isimli (Karla Sofia Gascon) Meksika’da terör estiren, binlerce insanın ölmesine, ailelerin kayıplarının mezarlarına bile sahip olamamasına neden olan kartel lideri, bir kadına dönüşmek istediğini ve Rita’nın, onun cinsiyet değiştirme sürecini yönetmesini istiyor. Rita, Manitas’ın eşi Jessi (Selena Gomez) ve iki çocuğunu İsviçre’ye yerleştirecek, liderin sahte ölümünü planlayacak ve bir doktoru bu operasyonu gizlilik içinde yürütmeye ikna edecek. Rita’nın, hayatının geri kalanında çalışmasına gerek kalmayacak derecede zengin olmasını sağlayacak bu teklife yanıtı başlangıçta “gönülsüz” bir evet oluyor. Ancak zaman geçtikçe ve Manitas’ın diğer sürümlerini tanıdıkça, Rita kendisini bu yeni Emilia Perez ile bambaşka bir savaşımın içinde buluyor.
Rita’nın, başlangıçta bakış açısı karakteri gibi görünmesine karşın giderek tek boyutlu bir hal alması ve Emilia’yla ortaklıklarının bir kişisel kurtuluştan öteye geçmiyor oluşu filmin, müzikal tercihinin dışındaki başka bir hatası. Evet Audiard’ın, filminin biçimini müzikal olarak seçmesi kesinlikle büyük bir yanılgı çünkü iyi bir şarkı, akılda kalan melodiler veyahut gösterişli birkaç koreografi gibi bir müzikalin gerektirdiği başat etkenlerin hiçbiri bu filmde yer almıyor. Ancak filmin, Boris Razon’un Écoute isimli romanındaki bir fikirden yola çıkan ve ikinci perdesinde sizi ele geçiren öyküleme tuhaf biçimde bu garip müzikal estetik denemesini göz ardı etmenizi ve filmin sonunda mutlu ayrılmanızı sağlıyor.
Özellikle Karla Sofia Gascon’un muhteşem aurasıyla bir Almodovar karakteriyle tanıştığınız hissine kapılacağınız bir film “Emila Perez”. Ancak İspanyol ustanın, bu soruna bireyin cinsiyet değiştirmesine, trans bireylerin yaşadıklarına değin yetkin, derinlikli sorgulamalara ve psikolojik katmanlara elbette sahip değil. Yalnızca, birey dönüştüğünde karakteri de değişir mi sorusunu filminin ana hattına oturtuyor ve bir kartel liderinin iyilik ile kötülük arasındaki o belli belirsiz çizgide gezinen halini portreliyor.
Emilia Perez, özellikle trans birey Karla Sofia Gascon’un kişisel deneyimleriyle inanması güç bir öyküyü gerçek kılacak kadar sürükleyici bir anlatı. Siyah ile beyaz arasındaki ayrımın silikliğini, bedenin dönüşümünün ruhun dönüşümüne de yol açabileceğini gösteren bir film. Her bir oyuncu parlıyor ancak Gascon’un ışığı, gözlerinizi kamaştıracak kadar parlak. Emilia Perez’i, MUBI Türkiye’de izleyebilirsiniz.
Puanım: 6.5/10