Bir köyün dört mevsimi: Köylüler

Polonya’nın geçmişinden köy manzaraları ilginç bir anlatı tekniğiyle farklı bir izleyici deneyimine dönüşüyor.

Başak Bıçak

“Aşk gider, tarla kalır.”

19. yüzyılda, uçsuz bucaksız tarlalarla çevrili, küçük bir Polonya köyü... Sonbaharın kalıntılarıyla kaplı toprağın üzerinde “kıştan habersiz” mutlulukla yürüyen Jagna (Kamila Urzedowska)... Ve fonda, Polonya’nın halk ezgileriyle harmanlanmış bir tını...

Polonya’nın büyük ulusal destanı, Wladyslaw Reymont’ın 1904-09 arasında yazdığı dört bölüm ve dört mevsimden oluşan romanından uyarlanan “Köylüler” (The Peasants), güzeller güzeli Jagna’nın belki de başına geleceklerden önce, son kez mutlu olduğu sonbahar gününde açılıyor. Filmin yönetmenleri DK ve Hugh Welchman çiftinin 2017’de Van Gogh’un kalbine çıkardığı büyüleyici yolculuk bu kez Polonya’nın kırsalına götürüyor seyircisini ve yeniden tablolarla oluşturulmuş rotoskop tekniğindeki animasyonla buluşturuyor. “Loving Vincent”ta sanatçının resimleriyle nefes kesici bir deneyime dönüşen bu stil, Polonya’nın zengin kültürel motifleriyle bezeli bir hikâyeyi de folklorik bir müzeye dönüştürüyor ve Jagna’nın “çamurla” kirletilen hikâyesini, yaşanan trajediye inat göz kamaştırıcı bir anlatıyla resmediyor. 

Geleneklerin baskın olduğu, rivayetlerin, hurafelerin çevrelediği ücra bir köyde yaşayan Jagna, Johannes Vermeer’in “İnci Küpeli Kızı”ndan esinle vurulmuş fırça darbeleriyle, köyün kilisesinde, hoşlandığı Antek’e (Robert Gulaczyk) gülümseyip samanların üzerinde kaygısızca uzanırken kendisini bekleyen acımasız kıştan uzak, kağıtlarla yaptığı (kirigami) desenleriyle ve annesiyle birlikte yaşamını sürdürmeye devam ediyor. Güzelliği ve mutluluğu, Jean François Millet’in “Toplayıcılar”ıyla veya Van Gogh’un “Öğle Üzeri Dinlenme”siyle uyumlu tasarlanmış planlarla, durmadan tarlalarda zor işlerde çalışan köylüleri kızdırırken öykünün ilk yarığını da açığa çıkarıyor. Köyün en zengin insanı, yaşlı dul Maciej’i (Miroslaw Baka) Jagna’ya evlilik teklifi anlamına gelen votka göndermeye ikna eden köylüler bu yolla Jagna’nın “başını bağlamayı” planlıyorlar. Ancak Jagna’nın, geleneğe boyun eğen evlilik kabulü Maciej’in oğlu Antek’e duyduğu aşkla başkaldırıya dönüşüyor ve Polonya geleneklerine uygun bir biçimde, Lehçe’de içinde “r” harfi içermeyen aylardan biri olan sonbahar aylarında evlendirilen Jagna’nın, sert kışı başlıyor. 

KIŞ GELİYOR

Loving Vincent’ın dinginliğinin tersine heyecan verici bir dinamizmle örülen “Köylüler”in düğün sahneleri, Polonya’nın halk danslarından Oczepiny gibi gelinin saçının açıldığı âdetlere, rengarenk kostümlerden parlak aksesuarlara değin görsel bakımdan hayranlık uyandırıcı bir mozaik halini alıyor. Ancak peşi sıra gelen kış, dondurucu soğukla paralel acımasızlaşan köy halkının Jagna’ya nefretini büyütüyor ve filmin arketiplerini de gün yüzüne çıkarmaya başlıyor. Tarım toplumunun kurallarından toplumsal cinsiyet rollerine, batıl inançlarla körüklenen fikirlerden tabulara değin dünyanın hemen her yerinde küçük bir köyü “inşa eden” tüm bu inanışlar Jagna’nın “yaz mevsimini” hazırlıyor. 

Tamamı 40 binden fazla elle yapılmış yağlıboya tabloyla oluşturulan “Köylüler”in, finalinde o çok kıymetli tarlaların çamuruna bulanan anlatısının biricik eksiği ise boya kalıntılarının ardına geçemeyen performanslar. Rotoskop tekniğinin bir sonucu olarak oyuncuların yüzlerinden yeterince yansımayan mimikler bu denli parlak bir filmi donuklaştırıyor ve eğer hikâye bu üslupla anlatılmasaydı neye benzerdi sorusunu akla getiriyor. Yine de yaşadığınız kısa süreli karmaşayı bile çabucak unutturacak bir tılsımın Polonya’nın bu küçük köyünden uzanarak sizi ele geçirdiğini de itiraf etmem gerek. Ve bu öyle bir efsun ki Jagna’nın düğününde mazurkayla dans ederkenki hali gibi yalnızca ritme kapılmanıza yol açıyor. 

Puanım: 7/10