Bir fotoğraf yeterli mi?

İnsan yüzünün karşısındaki kişilere, onunla ilgili bazı bilgileri verdiği bir gerçek. Hele ki mimiklerin eklenmesi ile durum daha belirgin olur. Yüz ifadesinden kişiyi hiç tanımadan onun kişilik, karakter ve davranışları hakkında anlamlar çıkarmaya çalışmak yüzyıllardır insanlığın bir merakı ve bilimsel araştırma konusu oldu.

Ömür Tanyel

Günümüzde bilimsel olarak pek değer bulmayan “fizyognomi” kavramı, kişinin mizacını yüzüne bakarak okuma işiydi. Antikçağda filozoflar tarafından da önem veriliyordu. M. Ö. 4. yüzyılda yaşamış filozof Aristoteles, yüz özelliklerinin kişilik tipini gösterdiğine inananlardandı. “Hayvanların Tarihi” adlı eserinde gözlemlerine dayanarak ayrıntılı tariflerle fizyognominin başlangıcını yaptı. 

Aristoteles, alınları yüksek olanların “tembel” olduğunu, geniş alınlıların ise “heyecanlı” olduğunu söylüyordu. Küçük alınları olan insanlar ise “kararsız”dı. Geniş ve kabarık bir alın ise çabuk sinirlenen bir kişiliği gösteriyordu. Düz kaşlar “yumuşak bir mizaç”ın işaretiydi. Şakaklara doğru kıvrılan kaşlar ise alaycı ve kaçamak bir kişiliğe aitti. Buruna doğru kıvrılan kaş yapısı ise “sert mizaçlılar”ın özelliğiydi. Çok göz kırpanlar kararsız ve dengesizdi ama gözlerini kırpmadan bakabilenler de makbul değildi. Onlar da “küstah” sayılırdı. Aristoteles’e göre kulaklar da gözlemlenmeliydi. Büyük ve çıkıntılı kulaklar kişinin aptalca gevezelik yaptığının işaretiydi.

İTİBARINI YİTİRDİ

Fizyognomi, ortaçağda şarlatanlar tarafından uygulanmaya başlandı ve itibarını yitirdi. 19. yüzyılın sonlarındaysa Johann Kaspar Lavater tarafından yeniden canlandırıldı. İsviçreli bir papaz olan Lavater konu hakkında yazdığı kitabıyla Almanya, Fransa ve İngiltere'de de ünlü oldu.

Kriminolojide de fizyognomi kullanımı 17. yüzyılla arttı. Pek çok kişi potansiyel olarak suçlu kabul edilerek damgalandı ya da hapse atıldı. Bunların izdüşümleri ise değişik sanatçıların yapıtlarında gözlendi. İngiliz yazar Charles Dickens yapıtlarındaki karakter betimlemeleriyle bunu net biçimde ortaya koydu. Fransız ressam Joseph Ducreux da resimlerinde konuya verdiği önemi hissettirdi. 1790 yılında yaptığı “Le Discret” portresinde ürkek bir yüze sahip bir adamın parmağıyla sus işareti yaparkenki betimlemesi resmedilenin yaşadığı duyguları kesin biçimde yansıtır.

YAPAY ZEKÂ VE ALGORİTMALAR

Günümüzde insanlık, karşısındaki hakkında fikir edinme işini yüze bakarak yapmanın birkaç adım ötesine geçti. Bu işi de yapay zekâya bıraktık. Fizyognomi artık bir bilim olarak kabul edilmiyor belki ama oluşturulan algoritmalar ile kişiyi anlama süreci sürüyor. Çin, yüz tanıma teknolojisinde önderliği yapan ülkelerden. 2016'da Shanghai Jiao Tong Üniversitesi'nden araştırmacılar bazı algoritmalarla yüz analizini kullanarak suç potansiyelinin öngörebileceğini savundu. 2017'de Stanford Üniversitesi’nden Michal Kosinski ise oluşturdukları yapay zekâ algoritmasının birinin yüzüne göre eşcinsel mi yoksa heteroseksüel mi olduğunu söyleyebileceğini açıkladı. Konu zaten hassasken haliyle derin tartışmalara yol açtı. Bir süre ortada gözükmeyen Kosinski bu kez başka bir ses getiren çalışmayla geri döndü. Bilimsel olarak saygınlığı kabul edilen Nature Dergisi’nde yayımlanan makalesine göre yüz tanıma teknolojisi doğal yüz görüntülerinden bireylerin siyasi yönelimini ortaya çıkarabilirdi.

SİYASİ ANALİZ

Analizede liberal ve muhafazâkar kişilerin yüz yapılarıyla benzerliklerini karşılaştırarak çalışmaya alınanların siyasi yönelimlerini tahmin etmek ana amaçtı. ABD, Kanada ve Birleşik Krallık’dan 1 milyonu aşkın kişinin yüz görüntüleri değişik sosyal medya hesaplarından izlendi. Sonuçta kişilerin siyasi yönelimleri yüzde 72 oranında doğru tahmin edildi. Bu oran insanın yaptığı tahminlerde yüzde 55, 100 soruluk bir kişilik anketi yapıldığında yüzde 66’ydı. 

Yapay zekâyla birlikte artık antik filozofların yüzümüzden yapacağı çıkarımlar masum kaldı. Ne zaman, neyi, nasıl yapacağımızın tahmin edilmekten çok, bilineceği bir çağa doğru ilerliyoruz.

Kaynakça;

    1. Alexander Todorov; Face Value: The Irresistible Influence of First Impressions.2017

    2. Kosinski M. Scientific Reports volume 11, Article number: 100 (2021)