Bir fenerin düşündürdükleri
Bir deniz fenerinin yanına gittiğinizde dünyada olan biten her şeyi görebileceğinizi düşünürsünüz. Biraz içinize kapanır, düşüncelere dalarsınız. O kadar yol yürüseniz de sonunda “değdi” dersiniz. İşte öyle bir yer Gelidonya Feneri.
Aylin Ayaz YılmazAntalya’nın güney ucundaki, Akdeniz’in kılavuz fenerlerinden Gelidonya, 1936’dan beri denizcilere ışık tutuyor. Kumluca ilçesinin Taşlık Burnu’nda tarihi Likya Yolu’nda bulunan Gelidonya Feneri, Türkiye kıyılarının en yüksek fenerlerinden. Gelidonya veya resmi adıyla Taşlık Burnu Feneri, denizden yaklaşık 227 metre yükseklikte ve 3 kilometre içeride yer alıyor. Sivri kayalıklar üzerinde inşa edilen fenere ulaşım ya deniz yoluyla ya da patikadan uzun bir yürüyüşle yapılıyor. Akdeniz’in çam ve adaçayı kokulu ormanıyla masmavi suları arasında kalan yapı manzarasıyla da bölgenin en etkileyici alanlarından birisi.
“Dünyayı Seyretmek İçin Bir Yer” kitabının yazarı Ertuğ Uçar şöyle diyor Gelidonya Feneri için: “Gelidonya Feneri ve üzerine yerleştiği coğrafya beni en çok etkileyen yerdir. Dünyayı seyredebileceğiniz yer orasıdır işte.”
Fenerlerin yalnızlığı ile insanların yalnızlığını kıyaslamaya kalksak, en yalnız kim ya da hangisi deriz?
Gelidonya Burnu’na uzun bir tırmanıştan sonra ulaştığınızda o burnun ya da oraya dikili fenerin yalnızlığını değil, kendi yalnızlığınızı düşünürsünüz. Fener bu düşünceleri üzerine yansıtacağınız bir araçtır olsa olsa.
NERGİS MEVSİMİ
Fenerlerin gerçekten dünyayı izlemek için doğru yer olduğunu düşünüyor musunuz? Oradaki sakinlik yanıltıcı olmaz mı? Deniz fenerlerini çekici, özel kılan şey içine yerleştikleri coğrafya. Bir fenerin inşa edileceği yer uzun hesaplar ve kimi zaman da kötü tecrübeler sonunda belirleniyor. Dünyayı seyretmek için bir yer tanımını iki anlamda düşünebiliriz. Bir yanda o nokta denizde ve karada olabildiğince geniş bir alanı taramak için seçilmiştir, panoramik bir manzaraya sahiptir. Dikkatli bakarsanız her şeyi göreceğinizi sanırsınız. Bu yanılgı diğer yandan da insanı kapanıp, düşüncelere dalmaya teşvik eder.
İşte Uçar, “Oraya dikilen fenerin yalnızlığı kendi yalnızlığınızı düşündürür” diyor. Evet, minicik patika yoldan dünyanın en muhteşem manzarasına çıktığınız an değişik bir duygu kaplıyor her yanınızı. Gitmek için en güzel mevsim bence nergis mevsimi. Mis gibi nergisleri koklayarak, hatta saçlarınıza takarak tırmanmanızı öneririm. Yol git git bitmek bilmiyor ama sonra fenere ulaştığınız an “değer” diyorsunuz. Manzara muhteşem.
GÖĞÜ YAKALAMAK
O muhteşem manzarada Seray Şahiner’in “Hepyek” hikâyesindeki gibi hiçbir şeyden korkmuyorum diyorum. Hani Şahiner der ya: “Fesleğen görünce gayri ihtiyari elini okşayıp koklayanlardan, sokak çalgıcılarına para verenlerden, manzara kötüyse, yanındakine göğü işaret edip Büyük Ayı ve Küçük Ayı takımyıldızını bilmekle övünerek gösterenlerden, içip içip bütün kötülüklerin anası olan içkinin anneler gününü kutlayanlardan, sırf bir çocuğu şaşırtmak için hikâyeyi süsleyenlerden, şokomel havuzunda yüzmek isteyen çocuklardan ve bir gün bütün kitapları okumak isteyenlerden, iyi bir kitap okuduktan sonra dünyayı kurtarabileceğine dair bir hisse kapılanlardan, başlarına gelen kötü olayları, ‘İleride anlatıp güleceğiz bunlara’ diye yorumlayıp yanındakinin içine su serpmeye çalışanlardan ve kendilerinden korkmazlardı.”
Evet elimi uzatsam göğü yakalayacak gibi olmak, uçsuz bucaksız manzara, fısır fısır rüzgar ve daha fazlası beni korkutmuyor, cesaretlendiriyor.
Fenerden indiğinizde eğer Karaöz’de kalmak isterseniz, orada sevimli butik oteller var. Denizi ve doğası güzel bu köyde kalmak için bir gün ayırabilirsiniz. Biz öyle yaptık. Ormanın içinde şahane bir otelde, Esperanza Boutique Hotel of Lykia’da kaldık. Kahvaltısı da, akşam yemekleri de oldukça başarılıydı. Sabahları ormanda yürüdük, miskin miskin kitap okuduk ve dinlenip döndük. Ayrılırken de burada kalbimizi bıraktık.