Bilim yapılıyor mu?
İnsanlığa fayda sağlamak amacıyla yapılan bilim, dünyanın sonunu mu getiriyor? Gerçek bilim insanlarının çalışmaları nasıl oluyor da sermayeye hizmet ediyor? Haydi gelin, Ülker İnce’nin kaleminden bilimin yolculuğuna şahitlik edelim.
Ülker İnceBazı kitaplar döne döne okunmak içindir. Ben George Orwell’ın 1984’ünü -kendim çevirdiğim halde- zaman zaman, orasından burasından okurum ve şaşar şaşar kalırım. Orwell o romanda bilim olarak artık yalnızca silah endüstrisine yarayacak çalışmalar yapıldığını, kafası icada ve bilime yatkın olanlara, bilim yapmak isteyenlere, oyalansınlar, kendilerinin bilim yaptığını sansınlar diye sunulan tek çalışma alanının bu olduğunu söyledikten sonra, şunları ekliyor:
“İçinde yaşadığımız günlerde Okyanusya’da (yani romandaki kurmaca ülkede) geçmişteki anlamıyla bilim artık neredeyse yapılmıyordur … ‘Bilim’ sözcüğü zaten yoktur … Dahası, herhangi teknolojik bir gelişmenin meydana gelmesi, bu gelişmenin ürünlerinin ancak insanların özgürlüklerini kısıtlamakta kullanılabilecek olmasına bağlıdır. …Parti’nin [amaçlarından] biri …de yeryüzünde bağımsız düşünce olasılığı diye bir şey bırakmamaktır. O yüzden Parti’nin halletmesi gereken iki sorun vardır. Bunlardan birincisi, bir başka insanın kafasından geçenleri, …nasıl öğreniriz sorusuna yanıt bulmak; ikincisi de …birkaç yüz milyon insanı nasıl birkaç saniyede yok ederiz sorunudur. … Günümüzün bilim insanı psikologla engizisyoncu karışımı biridir, yüz ifadelerinin, el kol hareketlerinin ve ses tonlarının anlamını en küçük ayrıntısına kadar araştırır, ilaçların, şok tedavilerinin, hipnozların ve bedensel işkencenin doğruyu söyletmedeki rolü konusunda deneyler yapar. …bazıları da giderek daha büyük … patlama gücüne sahip daha gelişkin bombalar …hazırlamakla uğraşır; bazıları da … bütün antibiyotiklere bağışık hastalık mikropları bulma peşindedir ya da bir üsse bağlı olan gemilerin tersine, bir üsse bağlı olmayan, bağımsız şekilde uçabilen uçaklar yapmaya çalışır; daha başka bazıları da vardır güneşin ışınlarını uzayda binlerce kilometre ötelerde asılı duran merceklerden geçirerek bir odakta toplamak ya da yeryüzünün merkezindeki ısıyı kullanarak yer sarsıntıları yaratmak gibi uçuk işlerle uğraşırlar.”
Bu uğursuz öngörüleri okuduktan sonra insanın aklına ister istemez, insansız hava araçları, cep telefonları, internet, e-posta, Google, Facebook, Twitter v.b. hatta kovid geliyor. Bunların hepsi, evet, Orwell’ın sözünü ettiği o uğursuz amaca, insan öldürmeye, casusluğa, insanların kafalarından geçenleri okumaya hizmet eden şeyler.
Geçenlerde bir Türk öğrencinin bilimsel bir makalesinin NASA dergisinde yayımlandığını okudum. Güzel elbette, ama konusu ne? Şimdi yanlış bir şey söylemeyeyim, galiba küresel ısınmanın yaratacağı kuraklık ya da susuzluk sorununa karşı hangi gezegene giderek nasıl bir çare bulabiliriz gibi bir şey...
Yer kürenin canına okuyanlar bu tür bilimsel araştırma tasarılarından cesaret alıyorlar mı acaba diye kuşkulanıyorum. Çünkü o talancıların gözükaralığına ve akıl almaz bencilliğine bir yanıt bulamıyorum. Daha çok ve daha çabuk para kazanabilmek için “Batsın bu dünya” demek ne demektir?! Sular tükeniyor, tükensin; denizler, ırmaklar, göller, topraklar kirleniyor, kirlensin; hava zehirleniyor, zehirlensin! Dünya yok olacak, olsun!
Bilim, kamu kaynaklarıyla desteklenmiyor artık, bunu biliyoruz, genelde özel sermaye tarafından destekleniyor, böyle olunca da sermayenin bilimi yönlendirmeye çalışmaması düşünülemez. Bazı bilimsel araştırma konularından bunun için kuşkulanıyorum. Acaba, diyorum, araştırmacılar, bilerek ya da bilmeyerek, sermayeye, “Siz merak etmeyin, biz bir çare düşüneceğiz” mi demek istiyorlar?
Ama ben gerçek bilim adamlarına güveniyorum. Sermaye hemen, hızla kâr etmek ister, oysa bilim adamları hiçbir zaman yakın ve doğrudan amaçlar için bilim yapmazlar. Hatta çoğu zaman, neye yarayacağını düşünmeden araştırma yaparlar ve çoğu zaman bu çalışmaların yararlı sonuçları yıllar sonra alınır.
Yer çekimini bulurken Newton’un aklında herhalde Elon Musk gibi turistik uzay seyahatleri düzenlemek ve para kırmak yoktu. Edison’la ilgili de hoş bir anı var. Edison gramafonu icat ettiği zaman, ne işe yaracağını pek kestirememiş, soranlara, ölüm döşeğindeki insanların son sözlerini kaydetmeye yarayabilir, demiş. Daha sonra gramafonun müzik kaydetmek için kullanılmaya başladığını duyunca çok içerlemiş, kendini hakarete uğramış gibi hissetmiş. Gerçek bilim adamlarının “yarar” düşüncesiyle, bilimi hemen paraya dönüştürme hayalleriyle bir şey yaptıkları pek görülmemiştir.