Berlin Duvarı’nda bir gecekondu
Şimdi yazacaklarımı daha önce bir yerlerde okudunuz mu bilmiyorum ama acayip bir olay. Öykü ilginç, yapı ilginç, şehir ilginç...
Aylin Ayaz YılmazOnunki bir tür Soğuk Savaş ganimeti... 1925’te Yozgat’ın bir köyünde dünyaya gelip Almanya’ya işçi olarak göçen Osman Kalın’ın Berlin’in bir duvarla iki parçaya bölündüğü zamanlarda, 1983’te duvarın hemen dibindeki küçük alanı çöpten temizledikten sonra etrafını çevirip kendisine ev ve bahçe kondurduğu alan, o dönemde Doğu Almanya tarafında olsa da aslında Batı Almanya’ya aitmiş. Ancak duvar yapılırken birtakım mühendislik hesaplamalarından Batı Almanya, Kalın’ın sonradan el koyduğu alanı bilerek isteyerek öbür tarafa bırakmış.
Bu ev çok ilginç, adeta bir çöp ev. Adına ağaç ev demişler ama ağaç ev değil bence. Örneğin somya yatakların demirinden bahçe çiti yapılmış, “masayı götürmesinler” diye masa ayakları çimento ile sabitlenmiş. Kalın, çocuk bahçesi bile yapmış torunları için. Artık kullanılmayan soba boruları var mesela duvarda. Ağaçları kesmemiş, evin içinden ağaç geçiyor. Kalın, bahçeye dönüştürdüğü alanda lahanalar, vişne ağaçları, asmalar yetiştirmiş.
PAPAZDAN DESTEK
350 metrekarelik alan 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılışına tanık olan ya da Soğuk Savaş izlerinin peşinde dolanan çok sayıda turistin de uğrak noktası olmuş. Arazi, zamanında Batı Berlin’den gelen askerlerin müdahalesiyle de karşılaşmış. Önce sınır nöbetçileri bahçeyi yıkmak istemiş, Osman Kalın, buranın kendisine Tanrı vergisi olduğunu söylemiş ve kürekle onları kovalamış. İki hafta sonra kalaşnikoflarıyla iki asker gelmiş. Kalın’ın ajan olabileceğinden kuşkulanmışlar, sonunda çitin duvarın boyunu aşmaması gerektiği konusunda uyarıp gitmişler. Hemen yanındaki kilisenin papazı ise Kalın’ı korumuş.
Burayı gezerken “Bunu Türkten başkası yapmaz” diye yorum yaptık. Olaya, eve güldük. Türkiye için doğal belki ama Berlin için absürt bir yapı. Tabii kilise arkasında olunca daha da güçlenmiş. Şu Çılgın Türkler’in yazarı rahmetli Turgut Özakman’ı andım… Çok yoruma gerek yok, “Yolunuz Berlin’e düşerse lütfen bu postmodern yapı harikasını görün, gülün, düşünün” derim. Sevgiyle…