Batı'dan Doğu'ya bir şiir: Goethe

Goethe’nin neden İslamla bu denli ilgilendiğini bulmak için öncelikle sözü edilen tarihlerde Avrupa aydınlarının yaklaşımını bilmek önemli.

Ayşe Acar

1925 yılının yaz aylarında Alman bir genç Kuzey Denizi’ndeki Helgoland Adası’na gider. 23 yaşındaki bu genç çözümü zor bir fizik problemi tarafından ele geçirilmiştir. “Belirsizlik İlkesi”nin kâşifi, kuantum kuramının yapısını oluşturmaya izin veren fikri bulan Werner Heisenberg’ten söz ediyoruz.

Fizikte herkesin aklını karıştıracak olan bu gencin o adada bir problemle uğraşırken verdiği molalarda Goethe’nin Doğu-Batı Divanı’ndan şiirler ezberlediğini biliyoruz. (*)

Doğu-Batı Divanı (**) dünya entelektüellerinin hep ilgisini çekmiştir. Batı’da, divanı, Heisenberg gibi ezbere bilenlere rastlamak mümkündür. Divan, Batı’da gördüğü bu ilgiyi ne yazık ki Doğu’da görememiştir.

Muhammed Kasidesi: “Kayalıklardan fışkıran/ Şu neşe pınarına bakın/ Bir yıldız çakışı sanki/ Bulutlar üzerinde/ Yüce ruhlar beslemiş gençliğini/ Derununda koruluktaki kayalıkların.”

Goethe’nin Doğu-Batı Divanı’nda Hz. Muhammed’e yazdığı şiirlerden biridir bu. Şiirin tamamı Divan’da yer almaktadır. Estetiğin kendini en yüksek düzeyde gösterdiği bu eseri yazdığı sırada Goethe 23 yaşındadır. İslam, Kuran ve Hz. Muhammed’e ilişkin ayrıntılı bir çalışmayı tamamlayıp ardından bu kasideyi yazdığı söylenir.

AYDINLANMA VE GOETHE

Goethe’nin bir deha olduğu aşikâr. Fakat neden İslamla bu denli ilgilenmiştir? Bu soruya yanıt verebilmek için öncelikle sözü edilen tarihlerde Avrupa aydınları arasında ötekini tanımaya dönük bir heyecanın baş gösterdiğini hatırlamalı. Aydınlanma hareketi Hıristiyanlık dışında dini görüşlerle tanışıklığı teşvik ediyor hatta bu farklı görüşlerin tanıtılmasını kendine görev olarak görüyordu. Aydın, dünyayı kendine ait bir yurt haline getiriyor ve kendi yurdunu tanıma işine ciddiyetle yaklaşıyordu. Goethe ve onu etkileyen diğerlerinin İslama duyduğu ilginin temelinde bu aydınlanma hareketinin olduğunu belirtmek yaşamsal önem taşır.

Ünlü filozof Leibniz, dini toleransın baş temsilcisi sayılan Lessing ve Herder… Bu isimler İslamın gündeme getirilmesinde başrolü oynamışlardır. Goethe, Herder’in etkisi altında kalacak ve ona yazdığı bir mektupta şöyle diyecektir;

“Musa’nın Kuran’da dua ettiği gibi dua etmek istiyorum; Tanrım, göğsüme ferahlık ver!”

İSLAM VE GOETHE

Katharina Mommsen, Goethe’nin, İslamdan etkilenmesini üç nedene bağlar; Hz. Muhammed’in kişiliği ve insanlar arasında bir elçi olarak faaliyet gösterme şuuru, Kuran’daki tevhit anlayışı ve İslamın dünyaya da dönük olması. Goethe, çağdaşı Hıristiyan arkadaşlarının aksine dünyayı kaçıp kurtulacak bir yer olarak görmez, çalışmaya şevkle bağlıdır ve bu fikri kendisine İslamın verdiği söylenir.(***)

Goethe’nin memleketimizde anlaşılmasında büyük emeği olan Senail Özkan’ın söylediklerine dikkat kesilmeli;

“Büyük medeniyet ve kültürleri dâhiler yaratır; çünkü dâhiler, zihni ve kalbi evrensel değerlere açık düşünürlerdir. Bu düşünür ister şair, ister filozof, ister mimar yahut heykeltıraş, ister müzisyen yahut ressam olsun, eğer dimağı ve kalbi evrensel estetik ve etik değerlere açık değilse insanlık için kalıcı eserler vermesi mümkün değildir. Gözü başka medeniyetlere, kültürlere ve dolayısıyla dinlere kapalı mütefekkirler, dolap beygirinden farksızdırlar ve doğrusu ne ürettiklerinin de şuurunda değildirler. Bu neviden mütefekkirlerin mürekkeplerine, Goethe’nin tabiriyle, çokça su karışmıştır.”

Dünya insanını ailesi olarak görmeyen, bundan sebep kendisini dünyaya ait hissetmeyen insanların dünyaya yön vermesi beklenen bir iş değildir. Goethe şöyle diyor;

“Üç bin yılın hesabını kendine/ Vermeyi bilmeyen her kimse/ Cahil kalır karanlıklar içinde/ Günden güne yaşayıp gitse de.”

* Carlo Rovelli, Helgoland, Çeviri: Tolga Esmer, Tellekt 42 Yayınları

** Goethe, Doğu Batı Divanı, Çeviri: Senail Özkan, Ötüken Yayınları

*** Katharina Mommsen, Goethe ve İslam, Çeviri: Senail Özkan, Ötüken Yayınları.