Basın dilini mi yuttu?
Yazılı ve görsel basında dil kullanımında büyük yanlışlar yapılıyor...
Nazife GüngörBu yazıda ne tehdit altındaki düşünce özgürlüğünden ne de sınırları giderek daralan basın özgürlüğünden söz etmeyeceğim. Burada basının dil kullanım yetersizliğine vurgu yapmak istiyorum. Eskiden, en azından yirmi otuz yıl öncesine kadar dilin kullanımı açısından basın topluma örnek oluşturacak yeterlikteydi. Gazetelerde bir tek gramer hatası ya da yanlış kullanımlı sözcük göremezdiniz. Yalnızca gazete köşe yazıları değil, haber metinlerinde de kusursuz bir Türkçe yazım ve anlatım görmek olanaklıydı.
Aynı kalite sözlü basın için de söz konusuydu. İyi yazabilmek ve konuşabilmek için basın/medya hepimiz için model oluşturuyordu. Haber spikerlerinin dili kullanma biçimleri, konuşma tarzları onların karakterize edilmesini, farklılaşmalarını sağlıyordu. Gazetecilerin de kendilerine özgü yazım tarzları vardı. Gazete yazarlarının her biri birer edebiyatçı ustalığıyla yazıyordu.
Oysa şimdi gazetecilerin çoğunda dilin kullanımında özensizlik dikkati çekiyor. En temel yazım kuralları ve noktalama işaretlerinin kullanımındaki beceriksizlik karşısında hayrete düşmemek elde değil. Hatalarını gördükçe “kasıtlı mı yapılıyor” diye sormadan yapamıyorum. En temel noktalama işaretlerini kullanmaktan, gramer kurallarını uygulamaktan bunca aciz olunabilir mi? Örneğin, Türkçede soru ekleri (mi, mı) ayrı yazılması gerekirken, bitiştirilmesi hangi akla hizmet? Aynı şekilde ayrı yazılması gereken dahi anlamındaki da/de’nin bitiştirilip bitişik yazılması gereken içinde anlamındaki de/da’nın ayrı yazılmasının mantığı ne olabilir? Bitmedi.
“Ya da” sözcüğünü “yada” yazıp, “veya” sözcüğünü neden “ve ya” yazıyorlar? Bağlaç anlamındaki “ki” ile “içinde anlamındaki “ki” arasındaki fark neden anlaşılamıyor? Bunların yanında noktalı virgül ile virgül arasındaki farkın öğrenilmemesi masum kalıyor doğrusu. Öyle anlaşılıyor ki yazarlarımız bu tür küçük ayrıntıları pek de önemsemiyorlar, ama her bir yanlış kullanım, tümcenin anlamını tamamen değiştiriyor, unutmasınlar.
Bir de anlatım bozuklukları var. Gerek televizyon dizilerinin etkisi gerekse de sosyal medya kullanımının yaygınlaşmasıyla dilimizi neredeyse unutmaya başladık. “Yaptıydım”, “söylediydim” gibi söyleme tarzlarıyla, yalnızca konuşma dilinde değil, yazı dilinde de sıklıkla karşılaşıyoruz. Bu yanlışları gazetecilerin yani kalem ustalarının sıklıkla yapması ise şaşırtıcı.
Kendi anadilinde yazamayan, konuşamayan gazeteci, medya profesyoneli olur mu? Gazetecinin asıl işi toplumda, ülkede olup bitenleri izlemek, anlamak ve anlatmaktır, yani yazmak ve konuşmaktır. Kendi anadilini hatasız kullanamayan bir gazetecinin bütün bunları layıkıyla yapmasını beklemek boşunadır.
Anlayabilmenin ve anlatabilmenin en temel koşullarından biri entelektüel olmaktır. Kendi anadilinde anlatmakta yetersiz kalan biri yeterli entelektüel birikime sahip değil demektir. Günümüz gazeteciliğinin en temel sorunlarından biri budur aslında. Entelektüel birikimden yoksun olmak.
GAZETECİ BİLGİ ÜRETMELİ
Bir meslekte kaliteyi yakalayabilmek için o mesleğin, içerisinde bulunduğu toplum içerisinde değer görmesi gerekir. Bugün gelinen noktada gazetecilik mesleği özellikle de bizim toplumumuzda önemli ölçüde bir değer yitimiyle karşı karşıya. Gazetecinin yalnızca enformasyon aktarıcısı değil, bilgi üreten yanıyla da kabul edilmesi gerekir.
Gazeteci düşünen, bilgi üreten, bakış açısı geliştiren ve bunlar üzerinden bilgi aktarımı yapan kişidir. Bunun için de gazetecinin toplumun en entelektüel kesimi içerisinde yer alması, bilgi birikimiyle, düşünsel yetisiyle, yazma ve konuşma becerisiyle topluma örnek olabilmesi gerekir.
Diğer yandan gazetecinin, kendisini nerede konumlandırdığı da önemlidir. Mesleki kalitenin öne çıkabilmesi için öncelikle gazetecinin kendisine özsaygı duyması, kendisiyle toplumdaki kişi, kurum ve özellikle güç çevreleri arasına belli bir mesafe koyması, toplum yanlısı bir bakış açısı edinmesi, dolayısıyla da kendisini toplumun/halkın sözcüsü olarak görmesi gerekir. İşte o zaman anlamak ve anlatmak konusunda çok daha özenli olur, kendi anadilini kullanmakta da bu denli yetersiz olmaz.