Barış İnce'den midyenin kabuğunu kıranlar
Barış İnce’nin filmi Kabuğu Kırmak şimdiden ilgi odağı oldu, fragmanı 300 bini aşkın kişi izledi. Gala 7 Kasım’da, gösterim için dijital platformlarla görüşmeler sürüyor.
Hilal KöseEğer seviyorsanız bir oturuşta kaç midye dolma yersiniz? Midyeleri bir lokmada mideye indirmek çok kolay ama bu tutkulu lezzet o tezgâha çıkana kadar kat edilen zorlu bir yolculuk, harcanan bin bir emek var. Yazar Barış İnce’nin, İzmir’deki midye dolma satıcılarıyla çektiği filmi Kabuğu Kırmak’ı izlerken net görüyorsunuz bunu. Film, midye dolmanın işi Giritlilerden öğrenen Mardinlilerle nasıl anılır olduğunu anlatıyor, binlerce kişiye iş ve yaşam sunmasına odaklanıyor.
İzmir’e gelen ilk Mardinli ve sonrasında köy köy başlayan midye işçisi göçü gibi şaşırtıcı bilgilerle örülüyor. İlk Mardinli midye dalgıçları da var filmde... İnce ile ilk belgesel filmini konuştuk.
İZMİR OKUMALARI YAPARKEN...
Filmin yolu açık olsun öncelikle. Nereden çıktı böyle bir film yapma fikri?
Öykü ve roman yazma süreçleri için son zamanlarda kent, kent imgesi, kent sosyolojisi, kent tarihi üzerine kitaplar okuyordum. Tabii bu okumaların odak noktası İzmir’di. İzmir tarihi ile ilgili edindiğim kitaplardan birisi de yemek tarihçisi Nejat Yentürk’ün Ayaküstü İzmir adlı kentin seyyar yemek kültürü ile ilgili kitabı oldu. Bu kitabı okurken İzmir midye dolma satıcılığının tarihine de baktım. Burada herkesin bildiği “midyeciler Mardinli olur” klişesinin kökenlerine iniliyordu. Ancak dikkatimi iki nokta çekti. Birisi Ekrem Levent adında ilk İzmir’e gelen Mardinli midyecinin Giritli birisiyle yaşadığı “dostluk” (kitabın ilk baskısında evlilik olarak geçiyordu) ilişkisinin Mardinlilerin midye işine girişine zemin hazırladığı... İkincisi de tüm köyü toplayıp getiren bu kişinin peşinden gelenlerin içinden bazılarının yüzme bilmediği için ölmeleri. Bu dostluk ve trajedi bir yazar için kurgudaki çatışma öğesine ilham verir. Ancak buradan yola çıkarak yaptığım görüşmeler sonucunda midye dolmasının iki farklı göçmen kesimi kaynaştıran ve kent kültürüne katkı sunan bir yemek olduğunu fark ettim. Aslında bu bir kente tutunma hikâyesidir de. Midye sadece tutunur, sarmaşık çoğalarak tutunur. Bu iki metaforu belgeselde sıkça kullandım.
Filmi çekerken zorluk yaşadınız mı? Kolay mı belgesel çekmek?
Tabii fikir bulmak yetmiyor. Bu kısa belgeseli çekmek için dahi çeşitli olanaklara ihtiyaç var. Ekipman, mekân izinleri, bu işte yetkin isimler… Bu konuda Başkan Tunç Soyer’in açtığı İzmir Sinema Ofisi ile projeyi geliştirme ve hayata geçirme aşamalarında çeşitli temaslarımız oldu. İzmir'in hikâyelerini belgelemek ve ekrana taşımak gibi bir vizyona sahip İzmir Sinema Ofisi… Film çekmek isteyenleri İzmir’e davet ediyorlar mekân izinleri, ekipman vb. konularda yardım ediyorlar. Bu önemliydi. Ercan Kesal’ın yönlendirme ve destekleri ile görüntü yönetmenimiz, ödüllü sinemacı Metin Kaya ile tanıştık. Filmin en ağır yükünü dayanışmayla sırtlandı. Arkadaşım Can Uğur her konuda yardımcı oldu. Uyumadığımız günler oldu, çünkü midyeciler işe erken başlıyor, geceye kadar da satış sürüyor. Erdal Güney, Fide, Ozan Çoban müziklerini yaptı. Dostumuz Zeynep Altıok’un da bize inanıp bu hikâyenin mutlaka gün yüzüne çıkmasını istemesi de bizi yüreklendirdi. Filmdeki dostluk hikayesi yapıma da yansıdı diyebilirim. Ama sonuçta bu ilgiyi beklemiyordum. Fragman sosyal medyada adeta fenomen oldu.
ERMENİ MUTFAĞINDAN GELEN LEZZET
Mardinliler midyeyi Giritliler’den alıp sokak lezzetine dönüştürmüş... Midyecilik İzmir’e göçün sebeplerinden de biri oluyor filmden anladığım...
Girit mezesi sanılıyor ama aslında öyle değil. Midye Dolma İstanbul Ermenilerinin mutfağımıza kazandırdığı bir lezzet. Osmanlı’nın son dönemlerinde İstanbul Balık Pazarında görülüyor. Daha sonra İzmir’de de satılırken deniz ürünleriyle barışık Giritlilerin dikkatini çekiyor. Girit göçmenleri ve mübadele sonrası gelen Giritli mübadiller Kadifekale’de midye dolması üretmeye ve meyhanelere satmaya başlıyorlar. Benim anne tarafım Giritli olduğu için bu kesime dair kimi kitaplar okuyordum zaten. Giritlilerden sonra 50’lerin sonunda İzmir’e gelen ve Kadifekale’ye yerleşen birkaç Mardinli aile Giritlilerle dostluk kurup bu yiyeceğin iyi para ettiğini fark ediyor. Burada kimi Mardinli Giritli aşk ilişkileri de olmuş fakat bunu belgeselde anlatmak istemediler. Midye dolma çıkarmak, temizlemek zor iş. Zaten İnşaatta çalışan Mardin Kutlubeyliler (Tinati Köyü) bu zorluğu kaldırabileceklerini düşünüyorlar. Bu yüzden köylülerini İzmir’e çağırıyorlar. Mardinlilerin toplu olarak İzmir’i göç yeri görmesinin nedeni midye çıkarıp satmaktır. İzmir’i bilmiyor çoğu, en uzak Adana’ya gitmişler. İzmir neresi dediklerinde “Adana’nın iki katı” diyorlarmış. Gölde yüzüyorlar ama denizi bilmedikleri için boğulup ölenler olmuş. İlk Mardinli midye dalgıçlarını bulduk.
MİDYEYE ESRAR MUAMELESİ YAPILMAMALI
Filmde hiç kadın katılımcı olmaması dikkatimi çekti... Kadınlar bu işin neresinde?
Kadınlar bu işin merkezinde. Midye denizden geldiğinde taşa benziyor. Onun bıçakla temizlenmesi, dolma yapılması hep kadınlarda. O leğen görüntüleri var belgeselde. Ama maalesef midye dolma illegal muamelesi gören bir gıda. Kadifekale’de midye yapan küçük üretimhanelerin çoğundan kovulduk. İçeride çalışan kadınları çekmemize çalışanlar izin vermediler. Bir yerde üç kadın çalışıyordu o görüntüyü belgeselde kullandık ancak şartları çok zor ve onları da korumak için çok kısa kullandık. Midyeyi izinli yapmak gibi bir durum söz konusu olamıyor çünkü belli sağlık standartlarına uymuyor. Körfezde dalıp midye çıkarmak yasak. Bizim bulduğumuz dalgıcın çekime izin vermesi büyük şanstı. Kadifekale’ye sabah gelen kamyonlar oluyor, halk onları da çekmemize izin vermiyor. Artık bu işin bir standarda bağlanıp yasallaşması gerekiyor. Midye çiftlikleri kurulmalı, çünkü denizleri de temizliyor. Midyeye esrar muamelesi yapılmamalı. Midye satıcılarına da uyuşturucu satıcısı gibi bakmaktan vazgeçilmeli.
Görüştüğünüz herkesin işini çok sevdiği çok belli ama iş çok zor. Siz filmi çekerken en çok neden etkilendiniz, sizce midyenin böyle bir tutkuya dönüşmesinin nedeni ne olabilir hem yiyen hem satan açısından?
Ben Mardinli göçmenlerin İzmir’in kent kültürüne bağlılığından etkilendim. Bunda midye dolmanın rolü büyük... Kadifekale’de yaşayan Kürt göçmenler zor yaşam şartları altında çeşitli sorunlar yaşarken Giritlilerle kurdukları dostluklar sayesinde İzmirli olmuşlar. Giritliler Türkçe bilmiyor, Kürtler Türkçe bilmiyor tek bildikleri midye dolma yapıp satmak. Mardinliler bir dönem bu işten iyi para da kazanmışlar. Zor bir meslek olduğu için kimse yapmak istememiş çünkü. Ancak İzmirliler midyeyi çok sever ve her zaman bir talep vardır. Üstelik ülkenin pek çok yerine de Kadifekale’deki merdiven altı tezgâhlarda yapılan midyeler gidiyor. Mardinliler bu zor işi aile dayanışmasıyla keyifle yapıyorlar. İçlerinden büyük dükkanlar açıp zincirler kuranlar da olmuş. Biz daha çok seyyar sarıcılarla, gençlerle, küçük üreticilerle konuştuk. Tabii hocalarımızı da katarak…
Ya yemek?
Yemek ise hepimizin bildiği gibi bağımlılık yapan bir şey. Bunu kötü anlamda değil lezzet anlamında söylüyorum. İçindeki baharatla etin karışımı, küçük oluşu iyi bir atıştırmalık yaratıyor. Diyanet ne derse desin midye bu ülkenin mutfağında baş tacıdır.
ÜRETMEYE DEVAM...
Bu sıralar başka neler yapıyorsunuz peki?
Roman üzerine düşünmek hep sürüyor, kafamda bir şeyler var tabii. Edebiyatla haşır neşir hayatım da devam ediyor. Edebiyat Atölyesi dergisini çıkarıyoruz arkadaşlarımla. Yazı atölyeleri yaparak derginin ayakta kalmasına da katkı sunuyorum. Yoksa dergiler tek başlarına kâr getiren şeyler değil artık. Biraz geleceğe kalmak adına yapılan işler bunlar. Ot dergide yazıyorum arada. Geçinebilmek için kitap editörlüğü de yapıyorum. Ailem olan BirGün’e 15 günde bir köşe yazıları yazıyorum ancak gazeteciliği 2018’de bıraktım ben. Destek için yazıyorum. Sigortamı da kendi talebimle iptal ettirdim, basın kartımı iade ettim, gazetecilikle hiçbir bağım yok. Senaryo ilgimi çekiyor. Bu belgesel film çok ilgi gördü, sadece fragmanı 300 bin kişi izledi. Galası 7 Kasım’da olacak. Dijital kanallarla görüşüyoruz. Bu işten sonra salgın nedeniyle ara verdiğimiz Sarsıntı adlı romanımın senaryosunu hayata geçirmeye çalışacağız arkadaşlarımla. Üretmeye devam yani…