Az gittik uz gittik
Bir zamanlar toplumca yol yürümüşlüğümüz vardır. Biliyoruz, nereye çıkacağını aşağı yukarı bildiğiniz bir yolda yürüyünce yol alındığını, eğitim, okullaşma, yargı, sağlık, tarım, ticaret, sanayileşme, ulaşım, sanat, spor, müzik, yayıncılık, siyaset, bilim, toplumsal örgütlenme gibi alanlarda yol aldığımızı. Ama aldığımız onca yol nereye gitti?
Ülker İnceBir masal tekerlemesi vardır, “Az gittik uz gittik dere tepe düz gittik altı ay bir güz gittik, döndük bir de arkamıza baktık ki bir arpa boyu yol gitmişiz”.
Ne tuhaf bir tekerleme bu böyle? Gidip gidip de ancak bir arpa boyu yol almak? Neden böyle bir şey söylemiş söyleyenler? Ne bilmiş de söylemişler acaba? İnsan şaşırıyor ama masalı dinleyene söylenmiş bir söz olduğunu dikkate alırsak, masal dinleyicisine, “Merak etme, bir yere falan gittiğimiz yok, buradayız ve masala devam edeceğiz” denmek isteniyor olabilir en başta, diyebiliriz. Masallar böyle oyunludur. Ama o tekerlemenin anlamının hepsi bu kadar mı acaba? Başka bir şey de söylenmek isteniyor olamaz mı? “Her yol sizi bir yere götürmez, bir yere gidiyorum sanırken yerinizde sayıyor olabilirsiniz” ya da “bir arpa boyu bile yol gitmemişsinizdir” denmek isteniyor da olabilir mi? Gidip gidip de hiç yol alamamak ne demektir?
Böyle bir şey olmaz gibi geliyor insana. Yürüyen, yol alır. Ancak gidip gidip de varmak istediğiniz yere götüreceğinden kuşkulandığınız yol olmamış mıdır hiç ve o yoldan geri dönmemiş misinizdir? Aşağı gitmek isterken yukarı tırmanan yola saptığınızı fark edince geri dönmez misiniz? Pekiyi, her girdiğiniz yoldan geri dönerseniz ne olur? İşte o zaman altı ay bir güz gitseniz de bir arpa boyu yol alamazsınız. Ayrıca kafa sersemine dönersiniz, yönünüzü iyice şaşırırsınız. Biz bunun ne olduğunu gördük. O zaman yerinizde bile sayamıyorsunuz, bir arpa boyu gitmeyi bırakın, nereden yola çıktıysanız orayı bile bir daha bulamıyor, oraya bile dönemiyorsunuz.
BİRLİKTE YOL ALMAK
Pekiyi, bir yere çıkmayan yollar da yok mudur, vardır, yolun kendisi bir yerde -belki bir ormanın kıyısında- biter, yol kaybolur. Demek ki bir yola girmeden önce o yolun çıkar bir yol olup olmadığını, nereye çıkabileceğini kestirmek de gerekiyor. O da akıl ister, dünya bilgisi ve görgüsü ister, yaşanmışlıklardan bir şey öğrenmiş olmak ister. Daha çağdaş bir benzeştirim yapmam gerekirse, yol işaretlerini, uyarıları, okumayı bilmeyi gerektirir. Yoksa girişinde “Girilmez” yazan bir yola bile paldır küldür girebilirsiniz.
Bir zamanlar toplumca yol yürümüşlüğümüz vardır. Biliyoruz, nereye çıkacağını aşağı yukarı bildiğiniz bir yolda yürüyünce yol alındığını, eğitim, okullaşma, yargı, sağlık, tarım, ticaret, sanayileşme, ulaşım, sanat, spor, müzik, yayıncılık, siyaset, bilim, toplumsal örgütlenme gibi alanlarda yol aldığımızı.
Ama aldığımız onca yol nereye gitti? Örneğin, bir zamanlar dünya üniversiteleri arasında birkaç üniversitemiz vardı, köylerde okul ve öğretmen vardı. Artık, ne köy var ne okul ne öğretmen ne üniversite. Bunlar nasıl bir üfürükte yok oldu böyle? Gidip gidip de bir arpa boyu bile yol almamış gibi olmamızın nedeni ne? Bundan alınacak bir ders yok mu, bir daha “üfürük” kurbanı olmamak için?