Ayrımcılığa karşı liyakat

Kadınlar toplumda her alanda olduğu gibi iş dünyasında da ayrımcılıkla mücadele ediyor. Kabullenilmiş yargılar kadınları belli meslek gruplaırna sıkıştırıyor.

Berrin Karadeniz

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin en önemli ayaklarından birisi kadınların iş dünyasındaki yeri. Kadınların iş yaşamına katılımı, çalışma hayatında görünür olması, kariyer yolunda cinsiyet temelli engellerle karşılaşmadan ilerleyebilmesi ve yönetim pozisyonlarında yer alarak hemcinsleri için esinlenebilecekleri bir rol model oluşturması, eşitsizliği normalleştiren genel toplumsal algıyı kırması açısında önemli unsurlar.

Peki kadınların çalışma yaşamındaki tercihleri hangi alanlar oluyor ve bu alanlarda kendilerine ne kadar yer bulabiliyorlar? Ne yazık ki genel kabul görmüş bir anlayışla, kadının iş yaşamındaki yerinin daha “riskten uzak” olması bekleniyor. Dolayısıyla kadınlar, yöneticilik, girişimcilik gibi rollere değil, mevcut alanlardaki işlere yönlendiriliyor ve sosyo-ekonomik nedenler, aile ya da toplum etkileriyle bazı mesleklere daha fazla eğilim gösterebiliyor. Örneğin; öğretmenlik, bankacılık, mimarlık, hemşirelik, eczacılık gibi alanlar tercih edilen ilk iş kolları arasında. İş hayatında bazı işler daha çok “erkeklerin alanı” olarak görüldüğünden kadınların tercihleri arasında yer alamıyor.

Oysa bir işin gerçekleşmesi için o işin eğitimini almış olmak, alana hakimiyet, analiz yapabilmek, sorumluluk alabilmek, işi geliştirmek, ortaya bir ürün koyabilmek ve üretim sürecini tam olarak bilmek yani “meslek sahibi” olmanın hakkını vermek önemli.

Rakamlar ne diyor?

Türkiye’de erkek nüfusunun yüzde 72,7’si iş gücüne katılabilirken kadınların yalnızca yüzde 34,2’si iş gücünde yer alıyor. AB’ye üye ülke ortalamasında kadınların iş gücüne katılım oranı yüzde 52,4, OECD üye ülke ortalamasında ise yüzde 52,5.

Türkiye’de kadınlar, kendilerine yüklenen toplumsal rolleri aşarak iş gücüne dahil olsa bile istihdamda yeterince yer alamıyor. Yapılan araştırmalarda her 10 kadından yalnızca 3’ünün iş gücü piyasasına katılabildiğini gösteriyor.

Pandemide makas açıldı

Covid-19 pandemisi nedeniyle kadın ve erkekler arasındaki istihdam edilme oranı iyice açıldı. Verilere göre pandemide, çalışan kadınların yüzde 5’i, erkeklerin ise yüzde 3,9’u işlerini kaybetti. Bu yıl pandeminin de etkisiyle cinsiyetler arası uçurumun küresel ölçekte tamamen kapatılmasının ancak 135,6 yılda mümkün olacağı tahmin ediliyor.

Fırsat eşitliği ve öncü alanlar

Birçok şirkette üst yönetim kademesinde görev alan kadınların oranı oldukça düşük. Bu anlamda aralarında bankacılık, sanayi, eğitim ve teknoloji sektörünün de olduğu Türkiye’nin önde gelen şirketleri, kadın istihdamı konusunda sosyal sorumluluk projeleri ve strateji geliştirme programları uyguluyor. Cinsiyetten arındırılmış özgeçmiş uygulamaları, yüzde 50 kadın oranını yakalayan çalışan profillerinin oluşması, tüm sektörlerde az görülen teknik, satış ve üretimde kadın istihdamını artırmaya odaklanan stratejiler önemli birer adım olarak öne çıkıyor.

Bankacılık ve eğitim

Kadınların en çok yöneldikleri meslek gruplarında ilk sıralarda yer alan bankacılık sektörünün kadın dostu uygulamalarda diğer alanlara göre önde oldukları görülüyor. Kadrolarının yüzde 50’sini kadınların oluşturduğu bankaların, özellikle teknoloji alanlarındaki kadın yönetici istihdamını ve yönetici seviyesindeki kadın çalışanların sayıca artmasını hedefleri arasında bulundurması olumlu gelişmeler arasında. 2021'de Uluslararası Cinsiyet Eşitliği Endeksi’ne (Bloomberg GEI) Türkiye’den giren 5 kuruluşun 4’ü bankalardan biri ise sanayi şirketinden oluşuyor.

Eğitim, nitelikli kadın istihdam oranlarının en yüksek olduğu bir diğer sektör. Sektörde kadın istihdam oranı yüzde 50’lerin üzerinde seyrediyor. Bu da en başında belirttiğimiz toplumsal cinsiyet rollerinin etkisinde yapılan tercihlerin bir sonucu olarak yorumlanabilir.

Bilindiği gibi kadınlar iş yaşamında belirli seviyelere yükseldikçe, görünmeyen engellerle karşılaşma ihtimalleri artıyor. Bu anlamda kurumlar, gerçekleştirilecek projelerle sosyal yatırımlarla yol gösterici bir görev üstlenmeli. Liderlik pozisyonlarında yer alan kadın ve erkek çalışanların eşit temsil edilmesi, adaletli, katılımcı ve insan odaklı bir çalışma ortamı sunmak öncelikler arasında yer almalı. Bu noktada en önemli şart ise, liyakati korumak.