Aşk bu mu, sevda bu mu?
Bütün annelere bir soru: Çocuğunuza nasıl sesleniyorsunuz? İsmi dışında bir hitap sözcüğünüz varsa bunun ayratabileceği olası sorunalrı bir daha düşünün.
Dilşad ÇelebiBu ara hayatımda “anneciğim”ler ve “aşkım”lar kaosu var. Eskiden sokakta duyardım çocuklarına böyle konuşları ve ne kadar da itici bulurdum. Ama işte annelik kınadığın ne varsa başına gelmesiymiş. Örneğin aramızda şöyle bir konuşma geçiyor: “Anneciğim su ister misin?” Annem cevap veriyor: “Hayır yavrum.” Açıklıyorum: “Sana sormadım anneciğim, Uzay’a sordum. ‘Anneciğim’ dediğim için haliyle üstüne alındın” Annem gülüyor oysa biraz acıklı bir durum. Düzeltip tekrarlıyorum: “Uzay sana diyorum, su ister misin aşkım?” Yani daha çocuğuma “anneciğim” demenin yanlış olduğunu az evvel deneyimleyerek görmüşken hemen üzerine ona “aşkım” diyorum. Hatalardan ders çıkarma: sıfır… Benzer durum eşimle de yaşanıyor: Uzay’a da Samet’e de “aşkım” dediğim için cümlelerim kapanın elinde kalıyor. Nereden dilime takıldı bu kelimeler! Gerçi eskiden de çok farklı değildi: Uzay’a “ördeğim” veya “tavşanım” diyordum. Oysa adını kullanmayacaksam da “Oğlum” veya “yavrum” desem ya… Yok… Ne kadar yanlış olduğunu bilsem de engel olamıyorum, çoğu annenin yaptığı gibi ben de çocuğuma “aşkım” diyorum. Ayrıca “Çocuğunuza aşkım demeyin, hiç sağlıklı değil” diye internette gezen yaygın psikolog uyarıları da var. Öyle ki annenin erkek çocuğuna aşkım, sevgilim gibi kelimelerle hitap etmesi çocuğun babasıyla kurduğu ilişkide rol karmaşası yaşamasına bile neden olabiliyormuş. Böyle can sıkıcı ve tehlikeli sulara açılan bir kapı yani o ağzımızdan çıkan masum gibi görünen “aşkım” kelimesi.
HANGİ AŞK?
İngilizce kaynaklara baktığımda çocuklarımıza aşkım, sevgilim diye seslenmenin sakıncasına ilişkin bir uyarıya rastlayamadım. Gerçi “love” kelimesinin hem aşk hem de sevgiyi kapsamasıyla ilgisi olabilir. Yani İngilizce “aşk” hem romantik aşkı hem de her türlü sevgiyi temsil ediyor. Ama biz de çocuğumuza “aşkım” derken “love” sözcüğünde olduğu gibi sevgi yelpazesi altında toplamıyor muyuz her türlü olumlu duyguyu? Ben yine de güya öz farkındalık yaratıp kendime engel olmaya niyetlendim. Uzay’a her “aşkım” dediğimde “Bu sondu” diye kendimi kandırıyorum ama yok, yapamıyorum. Kim bilir gün içinde fark etmeden kaç kez daha söylüyorumdur. Ama boşuna da değil bu eylemim. Çocuğuna “aşkım” diyen canım zavallı anneler dinleyin: Annenin c¸ocugˆuna olan sevgisinin beyinde hangi kısımları tetiklediği incelendiğinde romantik as¸kla aynı o¨du¨l sistemi yapılarını etkin duruma getirdiği bulunmuş.*
Her iki bağlanma türü de beynin ödül sisteminde oksitosin ve vazopressin reseptörleri açısından zengin alanlardaki bölgeleri etkinleştirmiş. Yine benzer şekilde her ikisi de olumsuz duygular ve sosyal yargılamayı, yani diğer insanların görüşlerinin değerlendirilmesi ile ilişkili ortak bir dizi bölgeyi devre dışı bırakmış. “Aşkın gözü kördür”ün açıklaması da bu olsa gerek. Gerçi 20 anneyle yapılmış olduğu için çok da geniş örnekleme sahip bir çalışma sayılmaz. Ancak sinir ağları incelemesi uzmanlığım olmadığı için belki 20 denek bu konuda yeterli bir sayıdır, bilmiyorum. Çünkü ben bu yazıyı yazarken makale hiç de azımsanmayacak sayıda (2225) atıf almıştı. Yani sonuç olarak anneler fizyolojik olarak çocuklarıyla aşk yaşıyor. O yüzden öğünlerimiz çocuklarımızın yemeklerinin artıklarından oluşuyor ya… O yüzden bezlerini değiştirirken rahatsız olmuyoruz, kaka kokuları bile mis gibi geliyor ya… O yüzden haftalarca sabahlara kadar uyumasak da ikinci, üçüncü çocuğu filan yapmaya kalkıyoruz ya. Biz gerçekten de aşık oluyoruz. Tabii siz yine de çocuğunuza “aşkım, sevgilim, anneciğim, babacığım” dememeye gayret edin. Boşuna mı aylarca düşünüp isim koydunuz? Emeklerinize değsin, kullanıverin. Ben de ne yapayım bir daha adı dışında hitap edince kumbaraya para atayım bari. Enflasyon oranları sağ olsun oldukça caydırıcı bir ceza olur.
KAYNAKÇA
*Bartels, Andreas, and Semir Zeki. "The neural correlates of maternal and romantic love." Neuroimage 21.3 (2004): 1155-1166.