Ah Kavaklar!
2 Temmuz 1993… Madımak Otelinde kaybettik Metin Altıok’u… Onu, orada bıraktığımız tüm şairleri, ozanları ve çiçek bakışlı çocukları derin bir hasret ve saygıyla anıyorum…
Ayşe AcarBir şair ölürse henüz duymadığımız yüzlerce şiir ölür. Söylenmemiş sözler diyarında kimsesiz kaldığını fark edenler de vardır belki, kim bilir… Yine de kabul edelim, nasıl da hiç âşık olmadık!
Şiirleri ölüler diyarına gönderdik sevda sesi duyulmaz oldu. Bir yanımız hep eksik. Bu dünyaya doğmuş bizi doğuran ananın kokusunu içimize ilk kez çekmiş ve sonra ondan mahrum kalmış gibiyiz. Zaman aşınıyor, bizi ancak şairlerin şiirleri sarıp sarmalayabilir. Ya şairler ölürse bize aşkı kim söyler?
“Bedenim üşür, yüreğim sızlar./Ah kavaklar, kavaklar…”
Üşümeyi unuttuk. Yüreğinde sızı taşıyanlar tüm şiirleri gönüllerine yazıp uzaklaştılar. Yaşam denilen söylencede ne çok eksik kelime var. Kim bilir hangi kelimeleri alıp gitti şairler… Nasıl da eminiz bilinesi her şeyi bildiğimizden. Oysa aşıklar gitti hepimiz biliyoruz bunu... Nereye gittiler? Sevgilinin bakışında rüzgârda uçuşan çiçekleri seyredenler neredeler?
“Beni hoyrat bir makasla/Eski bir fotoğraftan oydular.”
Bir sevda için hoyratlığa diz çökenler terk ettiler bizi. Eski bir fotoğraf artık bu dünya. Bir şeyler eksik. Göz yaşlarımız eskisi gibi değil. Biraz hırstan, biraz öfkeden ama kalp yangınından değil. Kalbi yakmamak öğütleniyor artık. Kalbini yakma ki uzun yaşayasın. Bir şeyler eksikse insan neden yaşar?
“Orda kaldı yanağımın yarısı,/Kendini boşlukla tamamlar.”
Bir sevgili düşlüyorum. Yanağım sevgilinin yanağında. Ömrüm nasıl da sıcacık. Sevgili hiç konuşmadan yeryüzüne neden geldiğimi fısıldıyor kulağıma. Soluğu yüreğime iniyor ve Havva’nın cennet bahçesinde buluyorum kendimi. Hiç ölmeyeceğimi düşünüyorum. Ola ki cennetten kovulursam kalbimin sıcaklığını nerede bulacağım geliyor aklıma sonra. Bir boşluk peyda oluyor.
“Omzumda bir kesik el,/Ki durmadan kanar.”
Bir şair ölürse sevgi düşlerde bir başına kalır. Omuzda kesik bir el. Bir ömür nasıl böyle geçer! Kalbimiz de kanamıyor. Bir şeyler hep eksik. Başımızı koyacağımız bir omuz arasak da nafile. Oysa ne güzel olurdu bir sevdaya baş koyup dinlenmek. Şairler bizi geride bıraktığı o günden beri yorgunuz, çok yorgunuz.
“Ah kavaklar, kavaklar…/Acı düştü peşime ardımdan ıslık çalar.”
Kabul edelim, aşk bizi terk etti! Şairler kelimelerini alıp gittiler. Ne bir acı ne de ardımızda bir ıslık sesi var. Dünya denilen bu yer ne zaman böyle boşaldı? Ne çok şair varmış! “İnsan bir şeyi kaybedince değerini anlar” denilirdi, doğruymuş.
Şairler gittiğinden beri kimse şiir yazmıyor. Şiir yoksa, ortalıkta gezen bu “aşk” sözü de nedir? Ne çok yalan var ne çok yalancı! Biz şairleri yangın yerinde bıraktık! Söylenmemiş tüm sözleri orada yaktık! Bir şair yanarsa Tanrılar da yanar! Ah bu dünya nasıl da yangın yeri! Kim bilir hangi kelimeleri yaktık!
Bir şair ölürse kar yağar üç gün üç gece. Geçitler tıkanır, yollar bulunmaz. Yalnızlık buzdan bir çetele tutar. Kimseler umursamaz, ne bizi ne de karı. Yüzlerde iğreti bir kibir, korkuyla gündelik işlere sarılırız.
Ah nasıl da âşık olmadık şairleri yangın yerinde bıraktığımız o günden beri…
2 Temmuz 1993… Madımak Oteli’nde kaybettik Metin Altıok’u… Onu, orada bıraktığımız tüm şairleri, ozanları ve çiçek bakışlı çocukları derin bir hasret ve saygıyla anıyorum… Asla unutmadık!