Acının betimlemeleri

Sağlık sorunlarıyla ortaya çıkan acı ve deneyimler, zamanını aşan sanat yapıtlarına esin kaynağı olabiliyor.

Ömür Tanyel

“Spina bifida” denilen doğuştan gelen bir hastalıkla dünyaya gözlerini açmıştı. Bu hastalık omurganın anne karnından başlayarak gelişme sürecinde tam kapanamaması ile ilgiliydi. Omurga çevresi sinir yapılara hasar verebildiği gibi omurga eğriliklerine de yol açabilen gelişimsel bir hastalıktı. Ancak küçük kızın karşılaşacağı tek sorun bu değildi. Altı yaşında çocuk felci geçirdi ve bir bacağında kısalıkla kendini gösteren biçim bozulması bırakarak iyileşti. Ufak bir çocuk için bu durum arkadaşlarının alay konusu olma ve çevreden soyutlanmasını getirirdi, öyle de oldu. 

Genç kızlığında ise onu bu kez ağır bir sarsıntı bekliyordu. Geçirdiği kaza sonrası omurgasında, köprücük kemiğinde, kaburgalarında, bacağında ve ayağında kırıklar oluştu. Rahmi ve karın organları da hasar görmüştü. Tüm bu sarsıntılar sonrası yaşama bakış açısı değişti ve kendini tedavi döneminde resim yapmaya verdi. İçindeki fırtınaların tuvale yansımasıyla bugün bile üzerinde gerek sanatsal gerek bilimsel anlamda tartışılan eserleri ortaya çıktı. Frido Kahlo (1907–1954) yalnız sanatı, aşkı veya feminist görüşleriyle değil yaşadığı sağlık sorunlarının dışa vurumuyla da tanınan özel bir isim oldu.

Oscar Wilde “De Profundis”de sanatçıları tanımlarken şöyle der; “Sanatçı dışa vurumlarında ruhu ve bedeni bir ve ayrılmaz görür. Tersi olabilse de dışa vurumları iç dünyasının bir ürünüdür.” İşte bu durum Kahlo’nun üretimlerinde belirgin şekilde izlenebilir. Kaza sonrasında gördüğü tedavi, uzun süren ağrı ve hareketsizlik, sanatını derinden etkiledi. “La Columna Rota” (Kırık Sütun) ve “Autorretrato con Collar de Espinas” (Diken Kolye ve Sinek Kuşu ile Otoportre) gibi resimlerinde acı konusunu yoğun şekilde işledi.

ACININ TABLODAKİ İZLERİ

Kahlo’nun ruhsal sarsıntıları da tuvaline yansıyordu. Birkaç kez hamile kaldı, ancak kazada aldığı yaralar nedeniyle bunlar düşükle sonuçlandı. Diğer gebelikleri de devam etmeden sonlandırmak zorunda kaldı. Bu deneyimlerin etkisi, Kahlo'nun bir hastane yatağında kendini çıplak ve kanlı çarşaflar üzerinde ağlarken betimlediği “Henry Ford Hastanesi” tablosunda görülebilir. 

Yıllar sonra “fibromiyalji” hastalığı nedeniyle ağrıları sürekli bir hal aldı. Üstüne bir bacağının kangren nedeniyle kesilmesi de eklenince Kahlo morfin kullanımını artırdı ve depresif bir duruma geçti. Ölümünden birkaç gün önce günlüğüne şu satırları yazdı; "Umarım gidiş eğlencelidir ve umarım bir daha geri dönmem.” Frida Kahlo, ölümünden sonra, yeteneği ve yaşamı boyunca toplumsal tekdüzelikleri yıkması nedeniyle yirminci yüzyılın en büyük sanatçılarından biri kabul edildi. Toplum kuralları yanında sağlık sorunları ile uğraşan başka sanatçılar da vardı. Bunlardan biri de Afro-Amerikan sanatının önemli bir ismi olan Ellen Powell Tiberino (1937-1992).

Tiberino çalışmalarında sıklıkla Afro-Amerikan yaşamı ve tarihi yanında hamile ve anne kadınları betimledi. Ancak kanserle on dört yıl süren savaşı onun da dışavurum yansıtan yapıtlar vermesini sağladı. Bunlardan en bilineni de The Operation (Ameliyat) (1980) adlı grafiti çizimidir. Burada çeşitli yüz ifadeleriyle ameliyat ekibi bir operasyon masası çevresindedir. İkisi pençe benzeri olan yamulmuş elleriyle iş başındadır. Başka bir sağlık çalışanı ise korkunç şekilde irileşmiş bir gülümsemeyle doğrudan izleyiciye bakmaktadır.

TEKİNSİZ BİR MASA

Tiberino'nun The Operation'ı izleyiciyi kanser hastalığı sırasında yaşadığı rahatsız edici bir deneyime katılmaya davet eder. Ameliyathanedeki endişe verici karakterlerin çizimi ortamın tekinsizliğini de betimler. Ameliyathane sağlık çalışanları için sıradan bir mekan olsa da, hasta bir kişide farklı anlamlar uyandırabilir. Gerçekler kişinin en büyük korkularının kurgusal yansımalarıyla kusursuz şekilde birleşir ve bir kabus gibi gözükebilir. Resimdeki rahatsızlık, bir açıdan da sağlık hizmeti verenlerin hastaların ruh durumunu da düşünerek kendileri için sıradan olan davranışın dışına çıkmaya teşvik etmektedir. Kanser tedavisinin 1970’li yıllardaki durumu ve siyahi toplumun sağlık hizmetlerine ulaşımı da bu yapıtta üzerinde düşünülmesi gereken kavramlar.

Çizimde dikkat çeken bir ayrıntı da bazı karakterlerin sanatçının eşiyle oluşturduğu “MOVE” trajedisini anlatan yapıta da esin kaynağı olması. “MOVE” hareketi 1972’de kurulan ve doğa yasaları ve doğal yaşamı savunan bir hareketti. Zaman içinde bir komün oluşturan topluluk silahlı çatışmalara bile karışmaya başlamıştı. Komüne komşu evlerin şikayetleri sonrası bölgeden ayrılmaları istendi. Ancak bunu reddeden topluluğa 1985 yılında 500 polisle operasyon başlandı. ABD’nin Philadelphia kentinde helikopterden binalara atılan bombalar sonrası beşi çocuk 11 kişi öldü. İşin daha da acı yanı çocuklardan bir veya ikisinin kemiklerinin Pennsylvania Üniversitesi ve Princeton'ın antropolojik koleksiyonlarında saklandığı ve son yıllarda da Coursera adlı çevrimiçi eğitim ortamında “Gerçek Kemikler: Adli Antropolojide Maceralar” adlı platformda ders için kullanıldığının ortaya çıkmasıydı.

Kişilerin yaşadığı acılar onu daha mı yaratıcı yapıyor yoksa zaten yaratıcı olduğu için karşılaştığı örnekleri mi yapıtlarına yansıtıyor? Bu sorunun tek yönlü bir yanıtı olmadığı belli. İnsanoğlunun bedeni ve ruhsal durumunda gerçekleşen hasarların yansımalarını ise yalnız bir sanat eseri olarak görmek değil, içsel iletileri hissetmek ve dersler çıkarabilmek belki de daha önemlidir.

Kaynakça;

  1. O’Neill D. BMJ 2011;342:d2419

  2. https://en.wikipedia.org/wiki/Ellen_Powell_Tiberino