ABD mandasına Atatürk'ün yanıtı: 'Ya İstiklal, ya ölüm'
Mustafa Kemal’in tam bağımsızlık yolunu kesmeye çalışan yalnızca emperyalistler, yalnızca Damat Ferit miydi? Hayır… Bir de Türk milletinin kendi iradesi ile bağımsızlığını yeniden kazanamayacağına inanan mandacılar vardı.
Prof. Dr. Şaduman HalıcıZafer haftasını geride bıraksak da emperyalizmin vahşi yüzünü gören pek çok kentimizde yurttaşlarımız kurtuluş duygusunu coşkuyla yaşıyor. Buna karşın Millî Mücadelemizi yok sayan ya da karalamaya çalışanlar da görevlerini yerine getirmeyi sürdürüyor.
Bugün 11 Eylül 2022. 100 yıl önce bugün Bursa da Türk ordusuna kavuştu. 103 yıl önce ise yalnızca Bursa’nın değil tüm vatanının kurtuluşu için yurtseverler Sivas’ta toplanmıştı. O günlerde emperyalistler Paris’te Barış Konferansı(!) adını verdikleri toplantıda Osmanlı’yı nasıl parçalayıp yutacaklarını konuşuyordu. Damat Ferit ise daha kolay parçalasınlar, yutsunlar diye temizlik hareketine başlamıştı.
“Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” ilke ve iradesi ile önce Amasya’da ardından Erzurum’da Türk İhtilâli’nin programını ortaya koyan Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarını yok etmek için valilere emirler veriyor, Ali Galipleri suikastçı yapıyordu.
Mustafa Kemal’in tam bağımsızlık yolunu kesmeye çalışan yalnızca emperyalistler, yalnızca Damat Ferit miydi? Hayır… Bir de Türk milletinin kendi iradesi ile bağımsızlığını yeniden kazanamayacağına inanan mandacılar vardı. Padişah ve Damat Ferit İngiliz mandasından yanaydı. Ancak Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki yurtseverleri en çok uğraştıran Amerikan mandasından yana olanlardı.
Kimler yoktu ki içlerinde. Ahmet Emin Yalman, Halide Edip, Kara Vasıf, Bekir Sami Kunduh, İsmail Fazıl Cebesoy en tanınmışlarıydı. Örneğin, Kara Vasıf 10 Ağustos 1919 tarihli mektubunda şöyle diyordu: “…nüfusumuz az, halkımız fakir, sanayimiz kıt, … Amerika bizi Avrupa boyunduruğundan, iç ayrıcalıklar ve keşmekeşlerden kurtaracak, memlekete para serpecek, iş çıkaracak, bizi çağdaşlaştıracak tek hükümettir.” Oh ne âlâ… Bu toz pembe bakış Sivas Kongresi’nde de yankı buldu.
Sivas Kongresi 4-11 Eylül 1919 tarihleri arasında mütevazı bir lise binasında toplandı. Çağrı sahibi olarak kürsüye gelen Mustafa Kemal Paşa işgalleri, Yunan’ın yaptığı zulmü anlattı. İstanbul hükümetinin “ulusun sesini boğmak” istediğini hatırlattı. “Kongremiz vatanın tek bir bütün, ulusun tek bir vücut olduğunu gösterecektir” sözü ise topyekûn mücadele ile vatanın kurtuluşuna olan inancını yansıtıyordu. İnanmayanlar mandacılardı. Nasıl mı?
MANDAYI İSTEYENLER
İsmail Fazıl Paşa 7 Eylül Pazar, saat 14.30’daki üçüncü oturumda arkadaşlarıyla hazırladığı önergeyi sundu. “Bir yabancı devletin ve özellikle Amerika’nın yardımını sağlamak”tan bahsetti. Yani ABD mandasının kabulünü önerdi. Önergenin altında kongreye katılan 38 delegeden 25’inin imzası vardı. Böylece manda konusu kongrenin gündemine girdi. Önerge komisyona gönderildi. 8 Eylül’deki dördüncü oturumda ABD mandası görüşüldü. İsmail Fazıl Paşa, Kara Vasıf, İsmail Hami Danışmend, Refet Bele, Bekir Sami Kunduh gibi pek çok isim mandayı savundu.
Refet Bele İngiliz mandasından kurtulmak için ABD mandasından yana olduklarını söyledi. “Manda ile bağımsızlık birbirine engel şeyler değildir” veciz(!) sözü de ona aitti. “Biz içte ve dışta tam bağımsızlık isteriz. Fakat acaba kendi başımıza yapabilecek miyiz” sözüyle Türk milletine inançsızlığını ortaya koydu. O gün Raif Efendi ya da Ahmet Nuri Bey gibi manda düşüncesine karşı çıkanlar da oldu. Aynı gün Amerikalı gazeteci(!) Edgar Browne ile görüşen Mustafa Kemal Paşa ise manda yerine yardım sözcüğünü kullanmayı yeğledi. Onun bu düşüncesini kongreye taşıyan ise Rauf Orbay oldu.
9 Eylül’de mandanın bağımsızlığa aykırı olduğunu savundu. Manda yerine Amerikan yardımı istenebileceğini söyledi. “Oybirliğiyle telgraf çekip bir heyet çağırmamızı öneriyorum” dedi. Mustafa Kemal Paşa mandacıların gür seslerine karşı Orbay’ın önerisini oya sundu ve oy birliği ile kabul edildi. ABD Senatosu’na gönderilecek telgraf metnini yazmakla görevli komisyon üyeleri belirlendi. Metni hazırladı. Komisyon adına söz alan Rauf Orbay, ABD Senatosuna “körü körüne karar vermeden önce gelin görün” demeyi amaçladıklarını vurguladı. Mustafa Kemal Paşa’nın amacı ise mektupla konuyu geçiştirip mandacıları susturmaktı.
Bugün mektubun orijinali Genelkurmay ATASE Arşivi’nde, ABD’ye yollanan İngilizce çevirisi ise Stanford Üniversitesi kitaplığında bulunuyor. Metinde Sivas Kongresi’nin 4 Eylül’de toplandığı, Türkiye’nin geleceğine yön verecek ilkeleri oy birliğiyle kabul ettiği vurgulandıktan sonra özetle şöyle deniyordu:
“Sivas Ulusal Kongresi … ABD Senatosu üyeleri arasından özel bir kurulun seçilip Osmanlı yurduna gelmesini ve böylece yurdumuzla halkımız konusunda gelişigüzel bir karar alınmadan önce Osmanlı yurdunun büsbütün görülüp her türlü çıkar duygusundan uzak ve yansız bir gözle inceden inceye irdelenmesini insanlık, hak ve adalet adına dilemektedir.”
Telgraftan çıkarılan sonuç nedir? ABD ya da herhangi bir devletin manda, himaye ya da desteğinden/müzaheretinden hiç söz edilmemiştir. Çağrının amacı adil bir barış antlaşmasının yapılabilmesi için Türkiye gerçeğinin göz önünde bulundurulmasıdır. Yenimandacılar bilmelidir ki Mustafa Kemal Paşa mandacı değildir. Kongredeki mandacıların baskıları karşısında isyan eden Tıbbiyeli Hikmet’e verdiği yanıt da nettir:
“Evlat, gönlünü ferah tut. Gençlikle övünüyorum ve gençliğe güveniyorum. Biz azınlıkta kalsak dahi mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız tektir ve değişmez. Ya istiklal ya ölüm.”
Sivas Kongresi üyelerinin yol masraflarını bin lira vererek karşılayan Binbaşı Süleyman Bey’in sakıncalı bulunduğu için otelde konaklayamayan üyeleri evinde konuk eden Şekeroğlu İsmail Bey’in ve Tıbbiyeli Hikmet’in kişiliklerinde tüm şehit ve gazilerimize minnet ve saygılarımla…