Yalova: İstanbul’un yanı başında bir vaha

Yalova İstanbul’un yanı başında bir vaha. Termali, Atatürk Köşkü, Yürüyen Köşk’ü. Size küçük bir rehber hazırladım.

Fatih Türkmenoğlu

Okulların ara tatili devam ediyor. İstanbul’da olup kalabalıktan gözü korkanlar için, Yalova ciddi bir alternatif. Yenikapı’dan deniz otobüsüyle gitmek çok kolay. Tabii 3. Köprü’yle de. İstanbullular için sanki karşıda, biraz uzakça bir semte gitmişsiniz gibi. Hoop, başka bir dünya.

Ben çocukken çok giderdik biz Yalova’ya. Hep Termal Otel’de kalırdık. Uzun kalırdık; annem 21 günlük kaplıca kürü yapmayı çok severdi. Ağlarmış gibi keman çalan bir müzisyen vardı; akşam yemekleri bahçede yenirdi, çok şık olurdu. Canlı müzik vardı, klasik müzik sadece. Hayatımda ilk kez kabak grateni orada yemiştim; herhalde on yaşımda falandım.
Şimdi benim çocukluğumun Yalovası’nın yerinde yeller esiyor. Kötü büyümüş bir Anadolu şehri. Ama yer yer şaşırtıcı noktalar hala var. Hani film genel olarak kötü, ama bazı bölümler çok iyi kotarılmış gibi. Ben size o iyi bölümlerden bahsedeyim. İnanın gitmeye değer.

TERMAL, DÖRT BİN SENEDEN BERİ AKIYOR

Bu sular kaç devir, kaç imparatorluk gördü… Yok yok, gören su aktı gitti, değil mi? Şimdi akan her molekül yeni. Gerçi buharlaşan, yağmur olan, tekrar yer altına sızan damlalar?
Neyse neyse; dört bin yıldır burası bir kaplıca merkezi. Tarihte ‘Pitiya’ olarak biliniyor bu bölge. Mide suyu, ayak suyu, göz suyu, değişik hastalıklara iyi geliyor. Abdülmecid’in annesi

Bezm-i Alem Valide Sultan, romatizmasına burada şifa bulmuş. Osmanlı zamanında birçok köşk ve banyo yapılmış.

Bir ara sırf Arap turistler vardı. Bir ara da Rusça konuşan ülkelerden gelen kadınlar. Şimdi ortalardaki Arapların çoğu yerli; Yalova’da evleri var. Ruslar çok azalmış. Bolca Avrupa’dan Türkiye’ye tatile Türk turist vardı.

Termal tesisleri çok iyi. Hepsi yenilenmiş. Hele yeni yapılan şık butik otellere giderseniz, zaten söyleyecek hiç lafım yok.

GÖKÇEDERE KÖYÜ

Termal tesislerinin yanında. Yazın kalabalığında dolaşmak pek keyifli değil. Bu mevsimde merdivenli, süslü yollarıyla çok nostaljik. Eski Türk filmi tadında. Ne yazıl ki köyün zevksiz mimarisi, o pahalı, özel, marka olabilecek canım yeri, üç paralık etmeyi başarmış.

ATATÜRK KÖŞKÜ

“Yürüyen Köşk” de deniyor. Yalova’nın içinde. Atatürk, yakındaki çınarın, köşkün pencerelerine zarar vereceği için kesileceğini öğrenmiş. Çok üzülmüş. Çare bulunmasını istemiş. O günün mühendislik bilgisi, sorunu çözmeyi başarmış. Köşk, temelinden sökülmüş, döşenen raylara oturtulmuş ve ileri doğru “yürümüş”.

Ben kızlarımı götürdüm, çok etkilendiler. Yürüyen Köşk, bugün bir müze. Büyük lider Atatürk’ün mütevazı ve rafine zevkini anlamak için çok güzel bir ziyaret noktası.

TERMAL ATATÜRK KÖŞKÜ

1929 yılında, sadece otuz sekiz günde inşa edilmiş. Küçük, ama müthiş bir güzellik. Mimarı Prof. Hakkı Eldem. Birçok önemli karar burada alınmış. Ayrıca köşkte şaheser bir Ayvazoski tablosu var. Her defasında yüreğim başka türlü çarpıyor.

HAYRETTİN KARACA ARBORETUMU

Ülkemizin ilk özel arboretumu, yani ağaç parkı burası. 2004 yılında vakıf statüsüne kavuştu. Arboretum, havuzları, yürüyüş yolları, kuş cıvıltıları ve binbir çeşit bitkisiyle, adeta bir cennet. Lütfen görün burayı; ve bu vizyoner beyefendiyi, Hayrettin Karaca’yı, en güzel sözlerle, dualarla anın.