Yalancılar ve Mumları: Yerli milli kadın hikayesi

Her pazar FOX TV ekranlarında yayınlanan; başrollerini Elçin Sangu, Şafak Pekdemir, Burcu Gölgedar ve Ceren Moray’ın paylaştığı 'Yalancılar ve Mumları', son zamanların en çok konuşulan dizilerinden.

Elif Aktuğ

Uyarlama dizi yapma sevdası hız kesmedi. Yapımcılar özelikle BBC dizilerini ya da alınan reytingleri pek sevmiş olmalı ki, birer birer seyirciyle buluşuyor uyarlamalar. Yalancılar ve Mumları, 2008-2010 arasında 16 bölüm olarak yayınlanan Mistresses'in son derece alaturka versiyonu olarak izleyiciyle buluştu. Son derece alaturka derken, aslına hiç benzemediğini, neredeyse her şeyin takla attırılarak yerlileştirilmiş olduğunu kast ediyorum. Ah size her zaman uyarlamaları sevmiyorum demem bu yüzden, keşke izlememiş olsaydım Mistresses'i, keşke şahane bir dizi olmasaydı, belki severdim Yalancılar'ı. Sevmedimi, sevemedim, zorladım kendimi olmadı!

YERLİLEŞTİRMEK NE DEMEK: Dizinin aslını izlemeyenler için bir açıklama yapmak istedim. Çocukları olsun diye baskı kuran adamı çatır çatır aldatıyor karısı mesela! Düğün organizatörünün ilk bölümdeki işi bir eşcinsel düğünü. Kendisi de bu arada böyle bir ilişki deneyimliyor! Psikiyatristin, sevgilisinin oğluyla ilişkiye girdiğini söylesem peki? Daha da örnek veririm ama spoiler vermek olur diye susuyorum burada. Bizde hangi biri ne kadar işleyecek? Olmazdı tabi, tutucu seyircinin kalbi sıkışır, tövbe eder dizi izlemeye, maazallah...

EN BÜYÜK ELEŞTİRİM: Tamam konuyu o ülkede izlenir hale getirmek anlaşılır bir durum. Ama dizilerde neden orta yaş kadını başrolde değil? Mistresses'de mesela 40 yaş ve üzerindeki dört kadını izliyoruz. Bizim kadın karakterler henüz hayatın başında, henüz hayata atılmış, henüz hayatın sillesini yemiş ya da yemek üzere olan kadınlar. Bana hiç inandırıcı gelmiyor, 30'larına gelmemiş ve iş hayatında büyük bir ilerleme kaydetmiş, kariyerli kadın. Erkek için de aynı şey geçerli tabii. Yaz boyu önümüze sürülen gençlik dizilerinde birbirini yiyen çekişen ergenlerin bıdıbıdı diyaloglarını izledik, ama yeni sezon dizilerinde bir miktar daha gerçek insan izleyemez miyiz?

BEN YAZSAYDIM DİZİYİ: Zerrin Tekindor, İpek Tuzcuoğlu, Ayşegül Aldinç ve Rojin. Alın işte benim kadrom da bu isimlerden oluşuyor. Dünya standartlarında iş olurdu bu dört kadınla.

KADRO: Hepsi de son derece güzel, sevilen ve başarılı oyuncular; az önce eleştirdiğim başka bir bakış açısı olmamasıydı yapımcılarda. Kadın dayanışması, birlikteliği, elele verip dertlerle boğuşmaları falan izleyiciye geçecektir elbette. Melike Güner benim canım, Ekmek Teknesi'nden baştacım, onu izlemek çok başka benim için. Dizilerde hemen hepsinde aynı sıkıntı var. Sürekli mağazadan yeni alınıp ütülenip giyilmiş kostümler, sürekli kusurusuz bir makyaj! Buradaki klinik mesela, mekanlar hep gösterişli, pahalı, ihtişamlı olmak zorunda mı? Psikiyatr mesela, Nişantaşı'nda bir brasseride ruju bozulmasın diye çatalın ucuyla yemek yiyen cemiyet hayatındaki hanımlar gibi geldi bana, üzgünüm hiç doğal değil. Ha karakterler öyle yazıldı, senaristin paşa gönlü öyle istemiş diyorlarsa, kendileri bilir. Doğal, samimi, gerçek bir iş çıkartmak zordur tabii, onları da anlıyorum. Her işin başı sağlık değil, reyting bu camiada.

ARKA PENCERE NOTU: Hiç kasmayayım kendimi, 4,5'tan 5. İlerleyen bölümlerde görüşürüz yeniden, bu köşede nice diziye 8 vemişliğim var neticede. Not kırmak değil bolca dağıtmak isteriz, sağlam ve adam gibi diziler beklediğimiz gibi...