Onlar başka Türkiye'nin insanları

Tuluhan Tekelioğlu, sekizinci filmini Türkiye'nin yaşayan efsaneleri Cüneyt Arkın, Ayşe Kulin Güher-Süher Pekinel, Nevra Serezli, Ömer Özkan, Şenol Güneş, Süleyman Saim Tekcan ve Yılmaz Büyükerşen'e ayırdı.

Ece Piroğlu

Gazeteci ve belgeselci Tuluhan Tekelioğlu, belgeselcilik yolculuğunda 8’inci filmini, Türkiye’nin yaşayan efsanelerine ayırdı. Yapımda, Ayşe Kulin, Cüneyt Arkın, Güher-Süher Pekinel, Nevra Serezli, Ömer Özkan, Şenol Güneş, Süleyman Saim Tekcan ve Yılmaz Büyükerşen yer alıyor. “Efsanelerimizin bilgeliğine bugün çok ihtiyacımız var” diyen Tekelioğlu, “Bir toplumu ayakta tutan, değerleridir. Bu değerleri, efsanelerimiz aracılığıyla hatırlatmak istedim” diyor. Galası önceki gün yapılan belgeselde sanat, futbol, tıp, siyaset dünyasından yaşayan efsanelerin çarpıcı itiraflarına, özeleştirilerine şahit oluyoruz. Bazı itirafların kalbini delip geçtiğini söyleyen Tekelioğlu, “Bu belgeselde birçok duyguyu bir arada yaşadım” diyerek belgesel yolculuğunu şu sözlerle özetliyor: 

“Çünkü bir şeyleri değiştirmek için ortaya küçük bir şey koyduğumu düşünüyorum. Yönetilemeyen bu ülkede ağlamak yerine bir yol bulmak lazım ya da bir şey anlatmak lazım. Ben belgesel yolculuğumda bunu yapıyorum.” 

Tuluhan Tekelioğlu’yla yeni belgeseli Efsaneler’i konuştuk. 

- Efsaneler belgeselini çekmenizin sebebi neydi?

19 yıldan bu yana insani değerlerimizi yavaş yavaş kaybettik. O insani değerler neydi? Dürüstlük, çok çalışmak, sabretmek, vazgeçmemek, hoşgörülü olmak ve en önemlisi empati kurmak. Bu insani değerleri, Cumhuriyet kuşağımızın büyük değerleri, efsanelerimiz bize hatırlatabilirdi. Bugün onların hayat bilgeliğine çok ihtiyacımız var. Onlar başka bir Türkiye’nin insanları. Kıtlık zamanı doğmuşlar, hayal kurmaktan hiç vazgeçmemişler, tutkularının peşinden gitmişler. Seçtikleri yolda, değişim ve dönüşüm yaratmışlar. Bana kapılarını açtıkları için onlara minnettarım... Bugün hangi yazar Türkiye’de özeleştiri yapabilecek güçte ve cesarette? Ayşe Kulin’in bir itirafı kalbinizi delip geçiyor. Neden roman okumamız gerektiğini o kadar anlamlı bir özeleştiriyle anlatıyor ki bu bölümün montajında gözlerimden yaşlar boşaldı. Belgeselimizin satır aralarında “sistem eleştirisi” de var. Çok katmanlı bir belgesel oldu. Bu filmi çekerken efsanelerimizden çok şey öğrendim. Asla durma, vazgeçme, devam et! Temel insani değerlerden sakın uzaklaşma! Çünkü o temel değerler bizi biz yapan şeyler, ondan uzaklaşırsak insanlığımızdan uzaklaşırız. Bu filmde efsanelerin kariyerlerini, neleri başardıklarından çok, yaşamın onlara öğrettiklerini izleyeceğiz.

- Sizi en çok etkileyen efsane kimdi?

Hepsi birbirinden çok değerli insanlar. Çekim yaparken fark ettiğim ortak özellikleri, hepsinin gözünde inanılmaz bir ışık vardı. Müthiş bir yaşam enerjisi fışkırıyordu gözlerinden. Yılmaz Büyükerşen’in mütevazı bilgeliğinden, kurduğu hayalleri tek tek gerçekleştirme kararlılığından, bunu bir çocuksu coşku ile anlatmasından çok etkilendim. Cüneyt Arkın’ın bu kadar bilge bir insan olduğunu bilmiyordum. Her anlattığı bir hayat bilgeliği dersi gibi… Kendisiyle dalga geçebilen bir karakter. Muhteşem bir eşe ve aileye sahip. Yaşam enerjisinin arkasındaki güç, ona yaşam enerjisi veren, birbirlerine kuvvetle bağlı olan bir aileye sahip olması. Süleyman Saim Tekcan Yeşilçam’ın starlarından olabilirmiş ama kendisine gelen hayran mektuplarını yakıp Trabzon’a kaçıyor ve tutkusunun peşinden gidiyor. Bugün birçok değerli ressamı yetiştiren bir sanat eğitmeni, hocaların hocası. Bu filmden kendi kurduğu müzeye yoğun ilgi olacağını düşünüyorum. Ayşe Kulin bizi karşıladığı günlerde yeni kitabı Hazan’ı yazıyordu. Pandemi onun yazarlığına ket vurmuş bir süre. Ama azmetti ve kitabını bitirdi! Ayşe Kulin’den vazgeçmemeyi öğrendim. Nevra Serezli büyük bir aşk kadını. Her şeyi aşkla yapıyor. Onun hayata ve mesleğine olan aşkını çok sevdim. Eşi, büyük oyuncu Metin Serezli ile olan dayanışmaları da beni çok etkiledi. Aralarında hiç rekabet olmamış, birbirlerini iyi şeylere doğru hep yüreklendirmişler. Günümüzde nadir görülen bir dayanışma örneği… Ömer Özkan daha çok genç ama yaptığı işle efsane oldu. Rahmi olmayan bir kadına kadavradan rahim nakli yaparak çocuk doğrumasına yardımcı olmak ve bununla dünyada literatüre girmek büyük bir başarı. Şenol Güneş’in geçmişine baktığımızda ne büyük acılar çektiğini, bütün hayatı boyunca çok ağır bir bel fıtığıyla oynadığını herhalde kimse bilmiyor. 

- Efsanelerden pes etmemeyi, hayal kurmaktan vazgeçmemeyi öğreniyoruz. Ama şimdi bunu başarabilmek çok zor sanki... 

Artık televizyon izlemeyi bıraktım çünkü hep umutsuzluk çöküyor insanın içine. Umutsuzluk girdabına kapılmak yerine kendi yolunu bulman lazım. Başka türlü psikolojini sağlıklı tutamazsın. Bir de yaratıcı güç için de bu gerekli. Geleceğimizi çizecek gençlerimize baktığımızda onlar da çok umutsuz. Her 4 gençten biri işsiz. Yarınını göremiyor. Asgari ücret, ortalama ücret haline gelmiş durumda. En iyi üniversitelerde okuyan gençler, asgari ücrete talim etmek zorunda. İş yok, yatırım yok. Gençlerini önemseyen bir irade yok. Bizler çok kaygı yaşamadık gençliğimizde. Çalışanın başaracağını bildiğimiz bir sistem vardı. Bugün o sistem yok. Ne kadar çalışsanız dahi başarılı olmak başka şeylere bağlı... İşte insani değerlerin önemi bu noktada ortaya çıkıyor. Medyadaki gençlere de çok üzülüyorum. Şu an gazeteciliği seçecek bir genç olsaydım yapar mıydım? Hayır yapmazdım. Ki çok tutkuyla işime devam ettiğim halde, bu kadar acı çekeceğimi bilsem bu mesleği seçmezdim.  

- Bu kadar tutkulu olup neden yapmamayı seçerdiniz?

Çünkü gerçekleri yazmak bugün suç! Kamuoyu sorumluluğu olan bir mesleği yapamaz oldu gazeteciler. Biat etmek zorunda kaldı birçoğu. Benim gibi biat etmeyenlerin de ya davaları var ya işsiz bırakıldırlar ya başka bir yol çizmek zorunda kaldılar kendilerine. Mesleğimizin öldürüldüğü bir zaman diliminden geçiyoruz. Zaten sosyal medya var. Vatandaş gazeteciliği orada muhteşem bir şekilde devam ediyor. Dünyanın geleceği de bu. Artık herkes gazeteci. Ama temel insani değerler üzerine kurulması gerekiyor bu gazeteciliğin. İletişim fakültelerinde etik dersi okutulmalı diye düşünüyorum. Vicdanlı gazetecilere hâlâ çok ihtiyaç var. Ben mesleğimi belgeselcilik alanında sürdürüyorum. Hem de her yıl bir belgesel çekerek bir eser yaratmış oluyorum. Bu beni en mutlu eden şey… Sponsorumuza ve efsanelerimize bu esere katkıları için kalpten teşekkür ederim.

- Bu süreçte Efsaneler’de yer almasını istediğiniz ama alamayan isimler var mı?

Her belgeselime müziğiyle dokunan Hasan Saltık’tan belgeselimizde bir eser var. Kendisiyle konuştuktan 15 gün sonra vefat ettiğini duymak büyük şoktu. Çok üretken, müthiş bir insandı. Çok üzüldüm. Ona da teşekkürüm var filmimizde. İkinci kayıp Doğan Cüceloğlu oldu. Aynı şekilde telefonla konuştuktan iki hafta sonra hayatını kaybetti. Kitabında sanki bir hayat muhasebesi yapmıştı. Cahit Berkay da filmimizde yer alacaktı, ciddi bir bel fıtığı sorunu ile boğuştuğu için yer alamadı. Belki Efsaneler ikinci bölümü yaparız, kim bilir... Onda yer almasını çok isterim. Efsanelerimiz çok kıymetli. Onlardan öğreneceğimiz çok şey var!..