'O zaman severim seni'
Birinin onayını almak ya da en ufacık bir konuda bile ne der acaba diye telaşe düşmek sınırsız gönülsüzlük yaratır, herkes bilir. Bu duygulardan geçmeyenler zaten yok gibidir. Temizsen kalmana izin verirler. Çalışkansan arkadaş olurlar. Güzelsen seninle yürürler...
Pınar SurZamanında “hadi bunu da benim için ye, tabakta kalmasın, üzülürüm” diye duyan kişiler, yıllar sonra “bir kere de elinde çiçekle gel be adam” ya da “şu yemeği de bir zamanında hazırla be kadın” diye cümle kurabilir. Çünkü onlar, istedikleri olmayınca sevmeyi bilmezler ya da göstermezler çoğu zaman, koşulları vardır. Onlar, “yap, o zaman seni severim” derler. Öyle öğrenmişlerdir. İsteğe bağlıdırlar. Küserler. Yalın, basit düşünemezler. Sonra mutsuzluklar, yılgınlıklar, sonra nerdeyse yazılı bir anlaşmaya varan şartlar eşliğinde yaşamlar başlar. Pazarlık gibidir. Hatta pazarda gibisindir. Sen oraya bir tane de limon koy, on liraya tamamlayalım dersin. Adı ilişkiyse eğer, oldukça yorgun geçer. Bu anlaşma gibi yaşam, insanı gerer.
Çocukluğumuzdan itibaren kulağımıza gelen seslerle alışkanlıklarımızı belirleyebiliyoruz. Çünkü aksini bilmiyoruz. Bir gün biri çıkıp da “yetti be” diyene kadar aslında, neyin yetmesi gerektiğinin farkında bile değiliz. Farkında olmak ya motive ediyor ya da daha dibe sokuyor bazen. Farkında olup değişiyorsan ne ala. Yoksa beklentili bir kapı başı nöbeti, girer hayatına.
Keşke yaranmaya mecbur hal içine girmesek, karşımızdakine de bunu hissettirmesek. Daha özgür yaşasak, yaşatsak. Az uzaklaşıp kendimizden, yine kendimize dışarıdan baksak. Dışarıdan kendine bakmayı başarabilmiş herkes çocuk kalbini saklar ve hayatını kolaylar. İşte o hep aranılan, zili çalınan insan olur, çünkü giden yorulmayacağını bilir. Molasını da hep orada verir.
Birinin onayını almak ya da en ufacık bir konuda bile ne der acaba diye telaşe düşmek sınırsız gönülsüzlük yaratır, herkes bilir. Bu duygulardan geçmeyenler zaten yok gibidir. Tişörtünü kara dut lekesi yapan çocuk hemen annesine bakar ürkek gözlerle, çünkü temiz olmaya koşullanmıştır. Birazdan annesi ona çok kızacaktır. Çünkü o temizse, onu sevecekler diye sanmaktadır. Kim bilir belki de öyledir. İyiysen seni severler. Temizsen kalmana izin verirler. Çalışkansan arkadaş olurlar. Güzelsen seninle yürürler.
Yemeği yemediği için suratını astı annen. Saçını iyi taramıyorsun diye kızdı. Eşinin yatak örtüsünü düzeltmesi hep sorun oldu, o çoraplar hep yatak altında kaldı. Bir türlü zevkine göre olmadı eşinin yine o hediye, yine yanlış aldın, hem de bile bile. Arkadaşını zamanında aramadın. Kardeşine nasılsın diye sormadın. Babanın istediği bir evlat olamadın. Nerde tenkit varsa, orada attı kalbin, hep sıkıştın. İçini yiyen fikirlerin. O yüzden aramak istemedin teyzeni, biliyordun yiyecektin sitemleri. “Neredesin sen bakayım? Unuttun mu beni? Gelmezsen döverim bak seni”
Koşullu sevgilerle ayrıldık hep. Kimimiz geçti çizgiden, kimimiz kaldı ortasında. Kontrol kalemi gibiyiz, herkesin hayatının içinde. Boş veremiyoruz. Oysa bir kapı kolu çıkıyor çivisinden, düşüyor yere. Kapı kırgın değil kola, kol da kapıya. Üstelik ikisini birleştiren çivi de değil suçlu. Sen de kabul ediyorsun. Bir kağıdı dörde katlayıp, araya sıkıştırıyorsun. Sonra dönüp de kendine kağıdı övüyorsun. Bir kağıt olmadıktan sonra, kapı kolsuz, kol çivisiz çok kalır. Basit düşünmek lazım. Uydur çözümü koşullara. Bakma, görme, duyma başkasını fazla. Herkesin sıkıştırdığı bir kağıdı vardır aklına gelen, sen kapıyı aç, gir içeri. Varsın üstünde de kalsın meyvenin lekesi.
ZİHNİNİ AÇ
Okuduğunuz ilk kitabı hatırlıyor musunuz? Peki onu nereden aldığınızı? Birisi size tavsiye etti de mi aldınız, yoksa birisi hediye mi etti?
HAYATINI AÇ
Bu hafta kitaplardan gidelim. Hadi birine bir kitap alıp hediye edelim, ilk sayfasına da tarihi not düşelim.
SORU
Kahramanından en çok etkilendiğiniz kitap hangisiydi ve neden? Bana da yazar mısınız?