'Güvenim kırılırsa sessizce giderim'

'Evlilik Hakkında Her Şey' yalnızca evlilik değil hayat hakkında da çok şey anlatıyor. Çolpan Cevher ve birbirinden farklı üç kızının hayat karşısındaki maceralarına tanık oluyoruz. O üç kız kardeşten en küçüğü Güneş. Ailenin avukatlığı seçmeyip küçük bir kafe işleten kızı, ilişkisini sorgularken aslında hayattan ne istediğini anlamaya çalışıyor. Güneş'i canlandıran Tülin Ece'yle konuştuk...

Elif Tokbay

Alman dili ve edebiyatı okurken oyunculuk nasıl başladı?

Aslında Alman dili ve edebiyatını yanlışlıkla ve hiç istemeyerek kazanmıştım. Aynı zamanda İstanbul Üniversitesi'nin tiyatro topluluğundaydım ve gecem gündüzüm sahnede geçiyordu. Bir gün final sınavımdan çıkmıştım ve derslere de pek girmediğim için sınavım çok kötü geçmişti. O dönem benim için çok kıymetli olan bir insan yüzüme baktı ve "Tülin çok mutsuzsun artık zorlamasan mı? Oyunculuk okumak istiyorsun sen" dedi. Benim için kırılma anıydı diyebilirim. Tekrar hazırlandım üniversite ve yetenek sınavlarına ve kazandım. Sonra su aktı yolunu buldu.

Sizi ekranda uzun süredir izliyoruz ama hakkınızda bilinenler az. Kendinizi birkaç kelimeyle nasıl anlatırsınız?

İstanbul'da doğdum ve büyüdüm. Sanırım biraz kendi halinde biriyim. Hayatımın her alanında huzuru önemsiyorum. İşim konusunda biraz takıntılıyım, kolay kolay beğenemiyorum, en çok ben eleştiriyorum kendimi.

'Evlilik Hakkında Her Şey', birbirinden farklı üç kızkardeş, hayat yolculukları ve ihanetler... Nasıl duygular uyandırıyor sizde?

Bu projede beni heyecanlandıran, kendine çeken şey şu olmuştu: Gerçekten birbirinden tamamen farklı üç kızkardeş ve bir anne. Birbirleriyle zaman zaman çatışma halinde olsalar dahi, biri zor durumda olduğu anda her şeyi unutup onun yanında olabiliyorlar. Bu çok gerçek ve samimi geliyor bana. Sanırım aile olmak tam olarak böyle bir şey.

Sizin var mı kızkardeşiniz, aranız nasıl, birbirinizi nasıl beslersiniz?

Ailenin tek çocuğuyum, ama benden dört yaş küçük bir kuzenim var; kızkardeşim gibi, birlikte büyüdük diyebilirim. Bazen bana göre sağlıklı olmayan kararlar verse, hatalar yapsa dahi, ne olursa olsun gidebileceği bir yeri olduğunu, her koşulda yanında olacağımı ve ona sarılacağımı biliyor. Bir gün önce tartışmış olsak dahi. Keza ben de aynı şekilde. Bu çok kıymetli bir şey.

Aile mesleği dizide de bir baskı unsuru. Siz oyunculuk yapmak istediğinizde karşı çıkan oldu mu? Nasıl tepkilerle karşılaştınız?

Birçok aile gibi benim ailem de geleceği daha öngörülebilir ve konforlu bir meslek tercih etmemi istedi. Alman dili ve edebiyatını kazandığımda da onlar çok sevinmişti ama ben çok mutsuzdum. Ben de orta yolu bulmaya çalışarak yaklaştım ve üniversitede iki bölüm okudum; oyunculuk ve tv haberciliği ve programcılığı. Okulum bitmeden oyunculuk yapmaya başlamıştım zaten. Ama işler bu kadar yolunda gitmeseydi eğer haber spikeri ya da tv programcısı olma ihtimalim sanırım ailemi rahatlatmıştır.

Çolpan gibi baskın bir anneyle büyümek, kendi karakterini ortaya koyabilmek açısından zor olmalı. Siz nasıl bir evde büyüdünüz, annenizle ilişkiniz nasıldı?

Çolpan gibi baskın bir anneyle büyümek belki de kendi karakterini ortaya koyabilmek açısından en doğru alan olabilir. Bazı insanlar çatışmadan beslenir, 'rağmen var olmak' hali bahsettiğim. Bu bana daha kıymetli geliyor. Ben neredeyse ergenlik dönemime kadar anneannemle yaşadım. Annem daha naif ve yaklaşımları öngörülemez biridir. Anneannem ise disiplinli ve kararları net biridir. Şöyle örnek verebilirim belki; lisede okulu asıp basketbol maçına gideceğimiz zaman anneme bunu söylerdim ve o da "tamam kızım" derdi. Anneannem ise ilkokulda 40 derece ateşim varken ilaçlarımı içirip okula gönderir, "matematik dersinden geri kalamazsın" derdi. Birbirine hiç benzemeyen bu iki kadının dokunuşu var üzerimde. Ama işime olan disiplinli yaklaşımım sanırım anneannemin etkisinden kaynaklanıyor.

Dizi ilerledikçe Çolpan'ın ruh halini, neyi neden yaptığını dahi iyi anlıyoruz. Zaten güçlü bir kadın, yalnız kalınca daha da güçlenmiş ve duvarlarını örmüş. Siz onun yerinde olsaydınız aynı yolu mu seçerdiniz?

Çolpan kendine göre en iyisinin bu olduğuna inanıyor ve bunun için çok haklı sebepleri de var. Ama ben böyle bir durumda olsaydım alanında iyi bir pedagogtan yardım almayı tercih ederdim. Çocukların iyiliği için dahi olsa onlara yalan söylemek, kandırmak, ileriki yaşamlarında başta güven problemi olmak üzere birçok hasara yol açabiliyor. Doğru zamanda ve uygun bir dille gerçeği söyleyip babalarıyla görüşüp görüşmeme kararını onlara bırakırdım sanırım.

Güneş çocukluğunun ve büyüdüğü ortamın etkisiyle biraz aşktan korkuyor, biraz da hayal kırıklığından... Sizin de böyle dönemleriniz oldu mu?

Oldu. Hâlâ oluyor.

Nasıl üstesinden geldiniz?

Biz hayatımıza birini alırken ona geçmiş yaşanmışlıklarımızla, tecrübelerimizle, yaralarımızla yaklaşıyoruz. Halbuki o yeni biri ve bu başka bir yolculuk. Bu noktada ben de ne kadar başarılı olabildiğimi bilmiyorum açıkçası. Karşımdaki insanın da daha naif ve incelikli yaklaşıp, tepkiselliğimin nedenlerini biraz farketmesini istiyorum sanırım.

Peki şu an aşık mısınız?

Çok uzun bir zamandır değilim.

Sizin aşk tanımınız ne?

İki doğru ruhun çarpışma hali.

Bir dönem 'kötü' bir karakteri canlandırmıştınız, sosyal medyadan size ne gibi tepkiler geldi? Şaşırıyor musunuz böyle tepkilere?

Ben oynadığım karakterleri iyi ya da kötü karakter olarak kategorize edemiyorum. Verili koşullarda herkesin bazen iyi bazen kötü olabileceğini düşünüyorum. Senaristin size çizdiği dünyayla ilgili biraz; siyah, beyaz ya da gri. Menekşe siyaha yakındı. Tepkiler de o denli nefret doluydu. Ama o noktada benim sadece bir araç olduğumun nefretin asıl hedefinin ben olmadığımın bilinciyle yaklaşmaya çalışıyorum. Sosyal hayatımda da birkaç kez tehditle üstüme yüründüğünde sadece gülümsemeye çalışarak "Merhaba, ben Tülin" diyebilmiştim. Dürüst olmak gerekirse epey korkmuştum.

Uzun yıllardır ekrandasınız, Ufak Tefek Cinayetler’de canlandırdığınız genç Merve çok beğenilmişti. Sefirin Kızı'ndaki Menekşe de hâlâ şeytanlığıyla anılıyor. Karaktere kendinizden ne katarsınız?

İkisi de bana hiç benzemeyen karakterlerdi, hoşuma giden şey de tam olarak buydu. Ufak Tefek Cinayetlerde karakterimin verdiği tepkilere, tetiklendiği noktalara, karar mekanizmasına bir matematik problemiymişcesine yaklaşıyordum. Kendimden bir şey katmaya çalışsaydım sanıyorum öyle bir karakter çıkmazdı ortaya.

Karanlık taraflarınız var mıdır? Ne zaman çıkar ortaya?

Karanlık taraf denemez sanırım buna ama; romantik ilişkilerde, arkadaşlık ilişkilerimde ya da iş ilişkilerimde farketmez, güvenimin kırıldığını, haksızlığa uğradığımı hissettiğim noktada biraz dışarıdan gözlemlemeye çalışıyorum sonra duygusal olarak mesafelenip sessizce gidiyorum.

"Evlilik Hakkında Her Şey için şöyle bir yorum yapmışlar: Sonunda zengin, patron koca arayan kadınlar yerine iş güç sahibi patron kadınlar gördüğümüz bir dizi bravo... Evlilikten korkanın hep erkekler değil, kadınlar da olabileceği gibi detaylar var." Bunlar uyarlama dizilerin avantajı mı sizce, yoksa toplum olarak biraz da olsa değişiyor muyuz?

Her ikisininde etkisi vardır eminim. Sağlıklı evliliklerin güven üzerine kurulabileceğini düşünüyorum. Fakat toplum olarak uzun zamandır adalet ve güvenilirlik kavramlarına karşı inancımızın sarsıldığını hissediyorum. Maalesef bu hissimiz de kurduğumuz en majör ilişki şeklinden en minör ilişki şeklimize kadar hasara yol açıyor. Maddi manevi özgürlüğünü elde etmiş kadınlar da -manevi özgürlükten kastettiğim, duygularının bilincinde olarak, gerekirse yalnızlığı göze alabilmek- daha net bir şekilde evliliğe ve karşılarındaki insana karşı olan gerçek hislerinin ne olduğunu görüp, kaygılarıyla yüzleşebiliyorlar.

Aldatmak sizin için ne? Affeder misiniz?

Aldatmak denilince genellikle akla bir başka kadının ya da erkeğin varlığı geliyor. Ben böyle düşünmüyorum. Temelinde karşınızdaki kişiye yalan söylemek, kandırmak var. O güven kırıklığıyla ilişkiye devam edebileceğimi düşünmüyorum.

Sizi en çok ne mutlu eder?

Yeni yerler, yemekler, iyi filmler ve müzikler keşfetmek o an mutlu ediyor. Uzun vadede ise yaptığım işten tatmin olmak, iyi bir ekiple çalışmak. Şu an mesela eve mutluluktan dans ederek gitme sebebim; Yusuf Pirhasan, Volkan Keskin rejisiyle ve başarılı bir senaryo ekibiyle çalışıyor olmak.